bugün

aşk tesadüfleri sever filmini hala izlemedim . *
çok derinlerde bir yerlerde gözyaşından bulutum var. kimse erişemiyor ki, yağmur yağsın.
onu merak ediyorum.
soru işaretinden ve gözlerini belerterek bakan insanlardan ölümüne korkuyorum.
belirli dönemlerde gelir ya insana, heh işte o tam olarak bende şuan. resmen sinirliyim, gerginim, mutsuzum, halsizim, bunaldım, sıkıntılıyım, sıkıldım, sinirli olduğumu söylemiş miydim?! yaa gergiim anlamıyorsun sözlük fenayım imdat. ühü.
msnde konuştuğum insana kızıp, sertçe escye bastığım zamanlar var.
çocukken çekik gözlülerden korkardım. bir keresinde arabayla giderken turist otobüsünde bi çekik gözlü turistle göz göze gelmiştik, bütün sevimliliği ile gülerek el salladı bana, ama ben korktuğum için hortlak görmüş gibi baktım adama. çok ayıp oldu çok. n'apıyordur ki şimdi acaba?
kazara yazar oldum.
gereksiz kişilerin hayatımda ne kadar yer ettiğini bugün birkez daha anladım. çok doluyum şuanda. şu hayatta değer verebileceğin kişileri çok iyi seçmelisin çok. boşuna çırpınmışım hep dost sandığım kişiler için.. uğruna bir çok arkadaşımı kesip attığım dostlarım bugün benim yanımda olmadıkları gibi, bir de bunu bağıra bağıra ilan ettiler resmen. sadece emeklerime yazıklar olsun diyorum.. hiç beklenmedik insanlar yanıma gelebilmek için çırpındı durdular..
içim acıyor şuanda gözyaşlarımı zor tutuyorum ve sadece helal olsun diyorum. adilik, şerefsizlik ünvanını kazanmak bazıları için hiç bu kadar kolay olmamıştı..
Xd isaretindeki gulumsemE ifadesini bir turlu algilayamiyorum.
itiraf ediyorum ;katil olasım var.
bugün yolda yürürken 2 tane düğün arabası gördüm. arka arkaya yol alıyorlardı. durdum baktım düşündüm, eskiden olsa "vay arkadaş ne cesaret, umarım mutlu olurlar" gibi bir sürü dileklerde bulunurdum. şimdi durup bakınca arabanın üstünde "evleniyoruz, mutluyuz, geberdik aşkımızdan" gibi yazılar görünce bir an düşünmeden kafamdan nedense "dur bakalım siz bir sikim yaptınız ama hayırlı olsun görürsünüz mutluluğu " gibi ahlaksız laflar geçirdim.

kirlendim, sıçtım, mutluyum sözlük.
sevmediği insanla yatağını paylaşan insanları anlamakta güçlük çekiyorum. anlayabileceğimi de hiç sanmıyorum.
sözlüğe girince ilk sayfada benim entrym vardı, tüylerim diken diken oldu vallahi.*
bugün lisedeki erkek arkadaşımın ailesinin davetine karşılık verdim ve çaylarını içmeye gittim, eski ilgileri katlanmış, aynı hayranlıkla bakıyorlardı bana. bir kez daha gurur duydum zamanında öyle bir ilişkim olduğu için. daha o zamndan insanların takdirini kazanabildiğim için.
ve itiraf ediyorum, eski sevgilim can, şarap gibisin...bu adam gittikçe daha yakışıklı oluyor, anlamak güç.
bugün evdeki son çaydanlığı da yakmayı başardım, annemin suratındaki o ifade beni yerle bir etti, neden o kadar üzüldü bilmiyorum ama herhalde ne kadar sorumsuz biri olduğumu düşündü. ben de çıkıp bütün paramı bi çaydanlığa yatırdım, gıpgıcır bir çaydanlık aldım anneme. verirken tek sevgilimin sevgililer günü kutlu olsun dedim, metenin cemileyi yaşlı gözlerinden öperken takındığı o ifade varya, işte o an ben meteydim annem de cemile, cebinde 2 liram var ama mutluyum, hem de çok...
ve ayrıca bugün arkadaşımın gözlükçüsü bana lens hediye etti, çocuklar gibi şenim, artık benm de bir lensim var, ara sıra yeşil bakacağım dünyaya haha *
he bir de bir arkadaşım tam anlamıyla çıktı hayatımdan. aslında biz arkadaş bile olamamıştık, değil arkadaş hiçbir şey olamamıştık. bu yüzden çıkması gerekiyordu belki de. olsun, çok iyi de oldu, çok güzel iyi oldu tamam mı. sonuçta herkesin bir popisi var, üstelik beyin bedava.
itiraf ediyorum lisedeyken aramada arkadaşımın cantasına sigara koyan bendim.
- d&r a gidip çok para harcamak istiyorum. onlarca kitaba, cd'ye, puzzle'a çok para veresim var ama yapamıyorum aq. o değil bir tane kitap alınca bile kendimi birşey sanıyorum.

- yaşadığımız evin orta katının pencereleri bir üst evdeki komşunun mutfağına denk geliyor. geçen gün saçımı kuruturken öte yandan da bağırarak şarkı söylüyordum. meğer komşumuz (ki adını bile bilmiyorum) mutfaktaymış, kadın beni duyunca gördüm ki perdesini çekti. ben de daha yüksek sesle söylemeye başladım. o da bu kez pencereyi komple kapadı. hıh... terbiyesiz (sesim iğrenç olabilir ama bi insan bu kadar da rencide edilmez ki)

- bazı yiyeceklerin kibar kibar yenmeyeciğine dair bir inancım var. örneğin şeftali ya da karpuz... ben bu ikisini on parmağımı bulaştırmadan yiyemiyorum arkadaş. çatal bıçak kullanıp yiyenlerini gördüm, gıptayla izledim.

- belediye otobüsüne binmeyi seviyorum(tabi çok kalabalık olmadığı zamanlarda). cam kenarında oturup kulaklıkla müzik dinlemek çok keyifli geliyor. bu yüzden bir tanıdığa rastlar da sohbet etmek zorunda kalırım diye içten içe bir rahatsızlık taşıyorum.

- yine otobüslerde tanımadığım halde benle sohbet etmek isteyen teyzeler oluyor bazen. onlardan birine bu sabah rastladım. teyze çok yaşlıydı (öyle böyle değil ayaklarının altının hala yanık olduğunu düşünüyorum zira o doğduğunda dünya henüz soğumamıştı *). 15 dakikalık görüşmemiz esnasında bana 4 kez nereli olduğumu sordu. kendisinin ise çorum'lu, adının gürcü ve üç çocuğunun ona bakmadığını öğrendim.
var ya kahrolsun dr. oetker.

kendi pudingimi yapıyorum lan... evet kendi pudingimi.

hemde kendi ineklerimizin sütüyle, kendi nişastamla.

hayat ne garip.
zamanım boşa geçmesin diye yaklaşık beş aydır okulun italyanca kulübündeyim. hani kulübe katılsam zamanım boşa geçmeyecek ama şu ana kadar ya iki ya üç kere gitmişimdir. ama arkadaş çevresinde italyanca biliyorum demek çok havalı. bunu birkaç defa artislik olsun diye söyledim. en sonuncusunda kızın biri; azıcık konuşsana dedi. kıza; uno, due, tre, quattro diye saymaya utandığım için;

come italia gli spaghetti al dente
e un partigiano come presidente
con l'autoradio sempre nella mano destra
canarino sopra la finestra...

şarkısını düz metinmiş gibi okudum. ama inandılar. birilerini aldatmak kötü ama heyecan oldu be sözlük...
bazen benimde üzerimde bir uyarı yazısı olsun istiyorum; "kırmadan seviniz".*
bu sefer dereyi görmeden paçayı sıvamayacağım. bu sefer öyle olmayacak.
Klişe bir girişle ;

-itiraf ediyorum sana sözlük! ilkim değilsin! Belki son yazarlığım olabilirsin...
liseden sonra hep içime attım,ahanda bugün yıllar sora burada açıklıyorum,.sonunda nick altıma koca puntolarla o bi salçacı dersenizde zerre umrumda değil

herkesin okulda lakabıyla çağrılan kankası,panpası,cancişi yada hiçbişiyi olmştur..bizde vardı çikin ismail,piç selim,yarak hasan,orospu çocuğu hamit ehahah yok lan bu ağır oldu,kimse kabul etmez bunu.neyse küfürden prim yaparız belki

işte banada salçacı diyollardı.ıyşh nefret ederim salçadan,anlatıcam du

yaz tatilinde herkes fellik fellik kuran kurslarında hatim indirirken kapalı çarşıda dönercide deyze oğlunun yanında işe başladım.başlamaz olaydım.rumelili piç bide döner ustamız var.benimle uğraşıo çömezim ya ben.yüzünü sildiği ter bezlerini kafama atardı "al lan yıka bunu sıçan""ayranlar bitmiş ayran getir bebe"

iç ses:o taşaklarını kızartıp döner diye yedirmek lazım sana

neyse efenim bir de çay ocağında çaycımız var saf,kendi halinde garibim.amanında amanın salça hastası.

bigün iş çıkışı depoda ben,döner ustası,teyze oğlusu üstümüzü değiştirmeye müteakip salçacı yani çaycı da oraya geldi.derken abarın gözlerime inanamıyorum bizim dönerci hemen saldırdı çaycıya.bildiğin dedelerin hikayesi.allahım allahım adam kot üstü yapıyor.meğersem bizim sert dönerci bildiğin biseksüel abazaymış.

"salça istiom salça veğr bana"hala beynimde inliyo o acı ses.hikayedeki mağdurun ben olduğu sanılmasın sakın ha..

dönerci bi eliyle salçayı yediriyo adama kaşık kaşık.diğer elide salçacının koca kıçında.avuç avuç kulaç kulaç.ne manzara ama *

aynen böyle anlattım şerefsiz arkadaşıma.ozaman lisedeyiz tabi.bilahare gülerek yerinden kalktı diğer elemana hikayeyi yetiştirmeye.öbürü kızlara sonra öbürü diğerlerine sonra diğerlerine pervasızca.artık nasıl lanse edilip magazin edildiysek kahkalar havada uçuştu.iki kişinin bildiği sır mıdır?değildir abana koyim.ben ve büzüşecise çenem işte.

son olarak bütün lise hayatımda adım salçacı olarak kaldı.hatta üst sınıflardan bi kızla çıkmak istedim "salçaçıyla ne işim olur len" demiş.saf gibi çiçek vermiştim bilsem beşlik salça tenekesi yollardım kaşıklayıp kaşıklayıp beni hatırlardın bok suratlı kız seni.

o değil de en son arkamdan salçacı diye bağıran tavşan pipili ecişe iyi vurduydum he "salçacı baksana" * * *
dün akşam başıma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir sözlük.

saat 7 civarı otobüs durağında otobüs bekliyorum. birden arkamda bir el hissettim. genç bir adam arka cebimden cüzdanımı cekti ve koşmaya başladı. bende peşinden koşmaya başladım. tabi koşarken bir kaç kadına çarptım bağırdılar çağırdılar. nese ben adamı kovalamaya devam ediyorum. yaklaşmaya başladım. karakolun önünden geçti bende peşinden. tam karakolun önünden geçiyordum ki kapıdaki nöbet tutan polis sarıldı bana birden. ben cocuğa baktım git gide uzaklaşıyordu derdimi polise anlatacak zamanım yoktu. polise okkalı bir yumruk attım. polis yere düştü ben koşmaya devam ettim. neyse yakaladım adamı. biraz onuda hırpaladım (sporcu olmanın yararları) peşimden gelen polisler yakaladı beni. neyseki hırsızı yakalamıştım onu da aldılar. doğru nezaret. adam itiraf etti falan. ama yumruk attığım polisin dişi kırılmış. şikayetçi olacak. sabaha kadar nezaret bide üstüne üstün yunus polislerinin gece beni dövmeye çalışması.sabaha kadar aç kalmam. sabah nöbetçi savcı falan derken bu saat oldu.

lanet olsun gene başıma iş aldım.
"ben" butonumla gurur duymuyorum sözlük...
çünkü ben beğenip, yani sadece öylesine "yaran inci sözlük ayarları"nı sözlükte paylaştım. insanlar hayvan gibi oylamaya başladı. ve ne yazık ki en sevilen eserlerim onlar oldu!
oysa ki benim harika -kendimce- entrylerim vardı... hepsi gölgede kaldı!
hani silsem, karmam fena düşecek. ne yapsam bilmiyorum hiç!
sözlük belki diyorum hani. o da benimle birlikte tekrar girer sınava.tamam hayal kurmuş olabilirim ama uzun zamandan sonra ilk defa böyle bir şey düşündüm. çok saçma da olabilir. neyse, tanımıyorum etmiyorum zaten.sustum, unuttum.