bugün

Inside my heart is breaking,
My make-up may be flaking,
But my smile, still, stays on!
neyim olursan ol hayal kırıklığım olma... orası çok kalabalık. tanıyamam seni...
Yalnız olmak güzelde, insanın bi sahipleneni olması daha güzel. daha ne kadar başedeceğim bu insanlarla bilmiyorum. Yine ölüm geziniyo başucumda. Aq böyle hayatın.
her şey bir rüya olsa ve unutarak uyansam.seni gördüğüm günü, sevdiğimi unutsam. bir başka dünya bulsam. içinde sen olmasan. ne güzel demiş tanju okan. böyle bir şeyin mümkün olmasını ne çok isterim şu an.
işin en kötü ve acımazsız tarafı seni sevmeyeni unutamamak, seni sevene ise mesafeler koymak. haksızlık etmek. boşuna dememişler insanoğlu nankördür diye.
nietzsche kadar derin bir bunalımdayım. Neyin var diyenlere "hiç" diyorum. Hiç doğmadan önce milyarlarca yıl öncesinde ölü olmam tekrar öldükten sonra yeniden doğabileceğim anlamına gelmediğini kavradığımdan beri acı çekiyorum. Güzel yalanlarla kandırılmak isterken Dostoyevski kulağıma "gerçek her şeyin babasidir ve üstündedir zavallı egolarımızın bile.. " diyor. Bence bireyin statusu her ne olursa olsun ölüm karşısında seansı 50 lira olan üçüncü sınıf fahişeler kadar kolay harcanıyor. Şapkamı sevmemin asıl nedeni belki de ışığı az da olsa kesmesi. Kendimi zifiri bir karanlığa hapsetmek, bataklıkta çırpınmadan usul usul boğmak istiyorum. Belki de gururlu bir akrep gibi etrafımı saran ateşe izin vermeden kendimi zehirlerim.
Uzak mesafe ilişkileri kesinlikle bana göre değil.
Haftanın iki gecesi uyumayim diye, iki gecesi uyumaliyim erken kalakacagim diye, iki günü sabaha kadar ayaktayım gündüz uyumaliyim diye kendini sikarsin. Bir gün kafam görece rahattir. Sonuç ne peki? Petekten farksız çoğunlukla ağrıyan bir kafa, asla dinlenemeyen bir vücut, kaliteden yoksun uykuya benzer dalmalar. Rüyamda dahi iş yerindeyim. Hayatımın hiç bir evresinde kendime bu kadar kötülük yapmamistim ben. Neyin derdinde neyin cabasindayim. En nefret ettiğim sözcük olan ama hayatımın merkezine oturan ozlemden hiç bahsetmiyorum bile...
Her gun bes alti km yuruyus beni kendime getiriyor.
Ben aslında şişmanım. Kendimi içime çekiyorum kimse anlamıyor.
Dedem ölmesin istiyorum.
80 yaşında, çoğu insana kalırsa çok bile yaşamış. Yanlış. Bir süre önce yeniden doğdu çünkü. Yaklaşık dört yıldır alzheimer. Babaannemin vefat ettiği gün hafızasına bir şeyler oldu. Galiba en iyisi oydu onun için. Cancagzini kaybediyorsun ve kaybettiğini unutuyorsun. Bence böyle olmalı bazen, iyiyi de kötüyü de unutabilmeli insan. Yoksa yaşanmıyor.Sadece dedem değil aynı zamanda kardeşim zira annemi annesi sanıyor.babamı sevmiyor neden bilmem. Beni kaç ay sonra görürse görsün ooo kizilmarul sen mi geldin diyor, kocaman gülüyor. Yemeğini yediriyorum, tabağı önünden kaldırınca karnım aç demeye başlıyor. Ayakkabısını, beresini ve yemeğini çok seviyor. biz de onu çok seviyoruz. Ölmesin be, en çok annem üzülür.
eylülün ilk günü.dünyaya gözlerimi açalı tam 24 yıl olmuş.tam 24 yıl önce bugün 8 aylık iken daha fazla sabredemeyip dünyaya merhaba demişim.yaşım geçtikçe daha mı önemli oluyor yoksa hiç bir anlam yüklememiş gibi mi yapıyorum bilmiyorum.arayanlar,öylesine mesajlar. neyin ne kadar ifade ettiğini bile sorgulayamıyorum.kilometrelerce uzaktan üflenen doğum günü pastaları.Unutan en yakın arkadaş.
Ve böylece bir günü daha bitiriyorum.ne eksik ne fazla.son bir yıla dönüp baktığım da ne çok şey var.ülkeler değiştiriyorum,şehirler değiştiriyorum,yollar da uyuyorum, yollar da uyanıyorum,aynı yer de bir günden fazla durmaya alışamıyorum.bir gün daha bitiyor,yarın yeni bir gün başlayacak.ve ben her yeni gün için umutlarla uyanacağım.
düşmanımı evime davet edip çay ikram edcek kadar iyi olmayı istememek. herkesin içideki iyiyi orada bırakmaya çalışma çabaları.
en köklü sıkıntım haricinde hayat tıkırında sayılır.

şimdi yeşillikte olsam tek isteğim açık üç şekerli bir çay olurdu.
Bazı kadınların gülüşlerine denk geldiğimde keşke çok komik bir adam olsaydım diyorum. Bu saatten sonra değişemem ben onların hep omuzumda ağlamalarına mahkumum. Oysa o gülüşler hayatımın reklam araları gibi.
herkes o kadar kalabalık ki, kimin hayatına girsen fazlalık oluyorsun.
moralim bozuk be sözlük.
Teogdan iyi puan alamadım.
Üzmeyeyim diye kendimi üzdüm. Elin uşa geçenlerde belini kırmış.
adam öldürmem lazım.
Lenslerim olmadan dünya oldukça flu, bir işim yoksa bu şekilde yürüyüşe çıkmayı seviyorum.

Insanlar, hayvanlar, cisimler, her şey bir silüetten ibaret oluyor.

Kendimi soyutlanmış hissediyorum.

Devekuşu kum meselesi gibi bir şey sanırım bu.
Bulimia hastasıyım kusmak yerine sıçıyorum.
Kendi karamsarlıgımdan mutsuzlugumdan bıktım sözlük kendimi cekemiyorum artık.
kız olsam kendime selam bile vermem , yüzüme bakmam amk , gerçi erkek olmama rağmen yüzüme bakmak istemiyorum , fotoğraf çektirmiyorum 10 yıldır.

allah anama babama sabır versin amk , neyle sınanıyorlar lan böyle , yazık gerçekten.
ilk on entry'ye okumadan eksi.

(bkz: up up up)

edit: buna da lütfen. ayrımcılık yok, hakettim.
ben hayırsız değilim siz adam değilsiniz demek istiyorum çevremdeki birçok kişiye.
güncel Önemli Başlıklar