bugün

Bir kız varmış bir zamanlar. Sevmeyi de sevilmeyi de çok iyi bilirmiş. Aşk filmlerine ağlar, şiirler ruhunu sararmış. Bir gün diğer yarısı gelecek diye beklermiş. Derken gelmiş diğer yarısı. ilk görüşte anlamış onun yarısı olduğunu. Tutkuyla bağlanmış çok sevmiş. Çocuğun ağzının içine bakarmış. Sevgililer günü yaklasiyormus. Kız sevgilisine çakmak almış. Çocuğun her yaktığı sigarada yanmak için. Çocuk gelmiş masaya oturmuş. Çok yabanciymis kıza. Kız farketmiş. Sormuş. Çocuk ayrılmak istemiş. Kizin tüm dünyası tüm aşk şarkıları filmleri şiirleri kafasına yıkılmış. Ayrılmışlar. Ama kız unutamqmis hiç. Aradan biraz zaman geçtikten sonra dayanamamış aramış. Bulusmuslar. Çocuğun parmağında alyans varmış. Nisanlandim demiş. Kız bir daha yıkılmış. Kız bir daha kimseye guvenememis. Sevmemiş. Korkmuş cani yanar diye. Taş olmuş kalbi. Yıllar geçmiş gene karşılaşmışlar. Ama kız bu sefer korkudan yaklasmamis. Uzun yıllar sonra bir haber çıkmış. O aşkın şarkısını yazan sanatçı ölmüş. Kız anmış içinden çocuğu. iyi olsun allahım demiş dua etmiş. Sonra bir bakmış o. Fotografimi begenmis. Bir bakayim hayati de durumda demis kiz.Kucağındaki oğlu mu? Aaa kizi da var. Ne mutlu görünüyor. Demiş dualarım olmuş. Kız adamın mutluluguyla mutlu olmuş. Dünyadaki tek dayanağı çocuğuna sarılmış kız. Ve yemin etmiş. Oğlunu aşkını kaybetmeyecek kadar kuvvetli yetiştirmeye yemin etmiş.
Hikayede iki kadın iki adam 3 çocuk olmak zorunda mıydı? Mutlu bitemez miydi? ikimiz ve bizim çocuklarımız olamaz mıydı?
Şimdi ne kadar zaman geçmiş ve ben olması için dua ettiğim, yalvarıp yakardığım şeye sahip olmuşum. Hep dönsün istiyordum. Döndü. Şimdi yanlış anlamayın bir sürü günaha girip de dönmedi. Merak etti, görüşmek istedi karşı karşıya geldik ve unuttuk her şeyi. Bir daha da uzak kalamadık. Ama o hala aynı, ben hala aynıyım. Takmam dediği şeyleri takıyorum, takmaz dediğim şeyleri takıyor. En küçük olaylardan kavgalar çıkarıyoruz. Ben bazen çok şey bekliyorum, o bazen hiçbir şey yapmıyor. Şimdi ben yine bir bitiş çizgisindeyim. En son kavgamızda Ankarada sokak ortasında birbirimize bağırıyorduk. Kırk kere yapma artık dediğim halde aldı kolumu tuttu sımsıkı. Tüm parmaklarıyla yüzümü kavradı. Sıktı. Avucunun içini ısırdım sertçe. insanlar geldi yanımıza. Koşarak kaçtım. Sonra yine bir araya geldik. Çok seviyorum. Biliyorum o da seviyor. Çok bunaldım artık ama. Zarar veriyor bu ilişki bana. Yıpratıyor beni. Bunu düşündüğümde dahi gözüm yaşlarla doluyor ama başka çare de gelmiyor. Sadece ruhsal değil fiziksel de zarar veriyoruz birbirimize. Ne yapsam bilmiyorum. Bir çare be sözlük.
Bugün de diyeti bozdum.
Beş ay oldu ve hala unutamadim. Beş ayım ahmet kaya unutamam dinliyerek geçti. Beş ay sonunda mesaj atti geri döndü ama hala beni siklemiyor gibi davraniyordu. Ben her dönüşünde mal gibi hayatıma tekrar sokuyor ve tekrar beni duygularımı sikip gidiyordu. En sonunda bir daha bana ulaşamasın diye numaramı değiştirdim. Şuan mutlu ve piç gibi ortaliklarda dolaniyorum fakat hala unutamamdim ve uunutamicam galiba..
bu hayatta kalma çabası diyorum, mutlu olma telaşı.

acının, ızdırabın bulunduğu kutuptan diğerine geçiş arzusu.

nötralite hazımsızlığı

yaşamak, en büyük hezeyan.
Bazen düşünüyorum da neleri geri teptik acaba istemeden? Mesela otobüse binmek yerine yürüyerek gitseydik gitmek istediğimiz yere, her şey farklı olur muydu? Bir sokakta yerleri inceleyerek yürümek yerine, başımız dimdik yürüseydik hayatımızın aşkı döner miydi köşedeki sokaktan? Kestirmeden gitmek yerine, uzun sokakta sallana sallana yürüseydik, her gece "keşke bir kez daha görsem" dediğimiz insanı görür müydük? Hatta birbirimize selam verip, eskiyi yâd edip ince sızılı bir mutluluk yaşar mıydık? Çekindiğimiz için bir şey soramadığımız da, kaç şeyi ittik kendimizden? Cesaret edip "seviyorum ulan" diyemediğimiz için mi sevdiğimiz insanlar hep başkalarının oldu? Hep aynı yolu tercih ettiğimiz için mi bu kadar dümdüz gidiyor hayatımız? Bilmiyoruz ve asla bilemeyeceğiz. Çünkü her zaman iki seçenek vardır önümüzde ve her zaman yalnız birini seçebiliriz aynı dakikalar içinde. Ne yazık ki, bu uzun yolculukta sağ camın yanına oturduğumuzda, sol camdan geçen şeyleri göremeyeceğiz. Başımızı sola çevirsek, sağ taraftakileri kaybedeceğiz. Biliyor musunuz, sanırım biz hep kaybedeceğiz.
Evde tekim (kedim ve ben tekiz), hava güzel canım sıkılıyo ama dışarı çıkacak kimsem yok şu an.
üzülüyorum.
En kötüsü de ne biliyo musun sözlük? Ona Sevdiğini söyleyemediğin kızın baska bi kızı gösterip 'bu kızı sana yapalim mı' demesi. Nutkum tutundu. Bişey diyemedim.
Insanlardan tikainiyorum be. Şöyle kimsenin olmadığı. Kimsenin yuzunu gornek zorunda olmadigim bir yerde yasamak istiyorum. Kimseye tahammulum kalmadi. Sozlukle dertlese dertlese iyicd siyiracagim zaten.
almanya' dan buraya taşınmıştık, ben 5 abim 7 yaşındaydı. babam küçük bir market açmıştı kendisine, çok sevdiğim şekerlerden az veriyordu bana sırf satmak için. çünkü çok zorluklar içinde geçmişti hayatı, bir gün markette arkası dönük olduğu zamanda 3-4 şeker cebime alıp gidip doya doya yemiştim dışarıda. onun haberi yoktu tabii, yıllarca bunun sorumluluğunu taşıdım küçücük bedenimde hep cehenneme gideceğim korkusu vardı aklımda sırf babamın yani bir nevi benim olan marketten habersiz şeker aldım diye, sonradan söylemiştim daha fazla dayanamayarak, babam bana o gün suçun bende olmadığını kendisinde olduğunu güzel bir dille anlatmıştı, keşke o günler gibi masum kalabilseymişim.
Cok yoruldum bugun. Annem arasa konusamayacak haldeyim. Uyucam sanirim..z .z
Yanlis anlasiliyorum en deger verdigim insanlarin bana farkli gozle bakmasini icime sindiremiyorum. Ben ayniyim kubra anne baba sevgili sulalem.
Bisiklet surmeyi bilmiyorum ve duvar saatlerini bir turlu okuyamiyorum .
Telefonun başında çaresiz bekliyorum.
Bugün bir kez daha anladım, değer verdikçe değer kaybedildiğini..
Ne olduğumu bilmiyorum, ne yaptığımı da. Her sabah 7:30 sularında kalkıp, hergün aynı şeyleri yapıyorum, hissiz bir adam oldum sözlük, gelecek için planım kalmadı. Ben böyle olmak istemiyorum ki sözlük, ben idealleri olan, yaşamaktan tat, alan, yeri gelince üzülmek, yeniden aşık olmak istiyorum, eski hayatımı geri istiyorum.
Açmazlar çıkmazlar bi imtihandır gidiyor. Nereye bu gidiş bilemiyorum
bugün uzun zamandan beri ilk kez iyi bir şey oldu. insanın bazı işlerinin yolunda gidebilmesi güzelmiş cidden. ilk defa şansım yanımdaydı.
Dedim ya ben biraz salagim.
Salak degil de bildigin malim.
Burnum boktan kurtulmaz benim,yanlis hayat da dogru yasanmaz.
ahhh be sözlük...
ne zamandan beridir zemin mekaniğinin içinde serbest akifer soruları yer alıyor. bu neyin kafası neyin sistemi !
Aslında çok kıskancım .
kendi moralimi, kendi hayatımı, kendi geleceğimi, kendi mutluluğumu, kendimin siktiğinin farkına varmak, yeni bir şey değil.
Değişmek zor mu bilmiyorum, daha iyi olmak
Benden geçti ışte, ne derseniz diyin, olmuyor ışte abi.
Büyümüyor ya da küçülmüyor bunlar.
Aynı şeyler, aynı hastalık.
Aynı kalmayan ben, benden daha aynı insanlar.
ananızı sikeyim.
oys ergen gibiyim.
No, kafam dağınık.
Hastayım ayrıca.
Itiraf kısmına gelince, mazoşist biriyim.
Hasta olmayı seviyorum, yaşattığı kafayı ve kendime yarattağım o sikik dünyayı seviyorum.
Yep, en güzeli de bu entrynin silik yemiyor olması.
Bu piç kaan da çok güzel söylüyor .
Haberin yok ölüyorum derken ölmeyinin amına koyayım zaten.
Ruhsuz piç.
şimdi kalkıp sabahattin aligibi aforizmalar sıçabilirim ama gerek yok. beklentilerin verilebilenlerin altında kalması ve bunun getirdiği tikaniklik... ilişkinin tükenmeye ve tüketilmeye gittiğini gördüğünüz anda geçmişin bir daha benzer bir biçimde yaşanacağını bilmenin çaresizliği ve nokta koyamamanin zorluğu! işte bu aralar canımı sıkan tek şey bu amk.

ya ben sakat herifin tekiyim ya da hayatıma müdahil olmak isteyenler çok anormal.

her neyse paşa, işte bu ahval ve şerait benim canımı çok sıkıyor.

değerli sözlük yazarları,

eğer hayatınıza birini alacaksanız karşı tarafın yaralarını iyi öğrenin. yoksa ancak kırılan bir kola değnek olmaktan öteye gidemezsiniz.
Herkes peygamber olmuş aq.