bugün

hayattaki herkesten çok güvendiğin, inandığın, canından çok sevdiğin, her şeyini paylaştığın kendisinin de öyle olduğuna inandığın insanın biraz ayrı kalalım diyip başkasıyla birlikte olmak üzere olduğunu öğrendim. 27 saattir uyumuyorum. napacağım konusunda bir fikrim yok.
allah yok.
Şanssızlıktan ölcem sanırım. Ama o da olmaz bu şansla işkence çekerim kesin.
dünyadaki en yakınımken, şu an nasıl olduğunu bile soramayacak kadar uzağız. hayat işte... çok özlüyorum ama onu değil, bana hissettirdiklerini. kendimi çok sevmiştim ben öyle, iyiydim. şu anki adamı tanımıyorum zaten, tanısam hiç sevmem eminim.
araftayım.
Arkadaş grubuyla şehirlerarası otobüs yolculuğu yapıyorduk. Hoşlandığım kız da arkamdaki koltuğa oturmuştu ve ben o rahat etsin diye koltuğumu hiç yatırmamıştım.

not: ertesi gün kızın başkasından hoşlandığını öğrendim, olan benim boynuma oldu.
Denir ya ; Dönerse Her Zaman Yüreğimde Yeri Var .Hayır Efendim ; Ebesinin Amına Kadar Yolu Var.!
Karanlıktan korkuyorum.
Çok utanıyorum bunu yazacağıma ama yazmam lazım : Ufak yaşlarda babam yemeğe çıkardığında orduevi tabağı isterlerdi. Bunu hep orduevi tabağı olarak bilirdim. Çok hoşuma giderdi. Herhalde orduevinin böyle bir menüsü var ve bunun adı orduevi tabağı diye düşünürdüm. Ne zamanki ordövr olduğunu öğrendim , dünya başıma yıkıldı , hayallerim soldu, yamuldum, küstüm, ağladım verin topumu alın misketlerini ben oynamıyorum.
yürüyorum öylece.. amaçsızca.. ardıma bakmadan ve ardımda bıraktıklarımı sorgulamadan.. birşeye odaklanmış gibi görünsem de dışarıdan; kaymış tüm odak noktaları merceğimden.. numarasına bakmadan biniyorum otobüse.. 104 olduğunu farkettiğimde denizi özlediğimi hissediyorum.. farkında olmadan yine ben ben\'i düşünmüştüm ya içim burkuluyor kendimden kaçmak isteyişime.. konak meydanının kalabalığından sıyrılıp direk deniz kenarına çeviriyorum yönümü.. kimsenin olmadığı lanet bir köşe bulmak için aranıyorum.. biraz daha yürüdükten sonra bir kayalık görüyorum insanlardan uzakta.. saatlerce dalgaların sesine veriyorum kendimi.. her vuruşlarında sövüyorum içimden, kendime bile duyurmadan.. o kadar temiz geliyor ki deniz o an bana içinde olmak istediğimi hissediyorum.. ama atlayacak gücüm yok ya da cesaretim.. dua ediyorum büyük bir dalganın gelip de beni benden alıp götürmesi için.. etrafımdaki insan sesleri iç sesimi duymamı engelliyor.. kulaklıklarımı takıp açıyorum son ses müziği.. ve aylardır bir türlü dinlemeye fırsat bulamadığım o parça yankılanıyor kulaklarımda, bedenimde, benliğimde.. ağlamaya başlıyorum ve daha biraz önce ettiğim dua için utanıyorum kendimden.. kendimden vazgeçişimden.. dalgaları buna ortak edişimden..

http://www.youtube.com/watch?v=bcMgMLT15Ds
sözlük,

kendimi dışlanmış hissediyorum.

beyaz çiftin siyah çocuğu gibi.
SöZlük. Düşünüyorum da. Hani hayatının tam bir noktasında sorguluyoruz ya. Ulan acaba naptım da bunları hakettim diye. Mutlaka ilerde yediğiniz bir haltın meyvesi oluyor.
Vakitle atlatacağız zannediyoruz ama olmuyor ki bir türlü. O kaybetmekten ölümüne korktuğumuz insanların adı geçse yine çıktığımız çamura batacağız belli.
Ben çok insan üzdüm sözlük.
Çok hata yapmadım ki, bilemem ne hata ne doğru.
Ama yapınca da ölemiyorsun ya. O seni içten içe yıkıyor bir şekilde ona sözüm yok.
Ben çok insan üzdüm sözlük. Üzülmeseler bu kadar yıkmaz beni.
Bir gramcık da inansalarmış bana. Belki yaşamaya hakkım olurmuş.
Vaktinde çok insan mutlu ettim.
Ama yetmez ki. Mutlu olmaya bakmaz insan. Yetmez örtmeye ayıbı.
Ben çok insan üzdüm sözlük. Onlardan daha çok üzüldüm.
böyle giderse kazanamıycam sözlük. net.
geçen çok hoş bulduğum çocuğa sinirlenince;
siktirgit hayatımdan ben seni siklemiyorum sen beni siklemiyorum hayatımda senden başka biri olamayack mı diye bağırdım.***
gerçekte hasta olan , durumu ağır olan kimi rüyamda görsem ertesi gün ayaklandığı haberini alıyorum.

yakın zamanda ölen hiç kimseyi rüyamda görmedim, durumu ağır olan, yaşamasından umutlu olunmayan 3 kişiyi son 6 ayda rüyamda ölü olarak gördüm sabahında ayaklandıkları haberi geldi.

evet belki gece kıçım açıkta kaldı, belki tesadüf ama gerçek bu.
35 yaşımda hala beyaz atlı prensimi bekliyorum. yolda gelirken öldü sanırım.
25 yaşındaki kardeşime ustalığa yükseltme teklifi geldi patronundan.
inşallah olur. hem maaşı artar.
onun sayesinde parasız kalmıyorum ve bana her ay para yolluyor.
sevgilisinden ayrılan en yakın arkadaşımın sızlanmalarını dinlemekten bıktım usandım, tiksindim yemin ederim. kendisine diyemiyorum şiştim, bari size söyleyim.
yaklaşık 3 sene önce bir cumartesi sabahı saat 5te polis baskını yemişti kaldığım ev. o saatte kalkıp kapıyı açtım, polis arama yapacağız dendiğin gibi arama izninizi görebilir miyim deyip izni okuduktan sonra yolu açtım polis abilere. normal bi saatte olsa muhtemelen soramaz bile direk içeri davet ederdim, o adrenalin ile çıkıverdi ağızdan.

sebebi de üniversitenin ilk yılını evlerinde geçirdiğim teyzemin kocasının yani eniştemin devlet hastanesinden çok sağlam ilaç kaçırması. milyon dolarlar falan dönüyormuş sözde ama biz teyzemle 10tl göremiyorduk.

sonuçta da evin altını üstüne getirdiler, laptoplara el koydular, enişte beyi 2-3 hafta tutup saldılar. sonra da ayrılık falan
it gibi özledim seni ben...
of bir haltlar yiyorum sonu hayra çıksın.
koca memlekette yemek söyleyecek tükkan bulamamak durumuyla karşılaştım. her menümde illa tavuklu bilmem bişey oluyor. sonra haberleri açıp izliyorum, Türkiye şöyle gelişti böyle büyüdü diyolar ağır hakaretler edip kapatıyorum.

türkiyenin nüfus sorunu var. nüfus dedin mi akla sağlıklı, kültürlü, beslenme ve korunma problemlerini halletmiş insan kitlesi gelmeli.

sağlıklı mıyız ? ne yediğimiz belli değil. eşşek eti mi ? domuz eti mi ? zaten fiyatlara değinmek istemiyorum. 7/24 tavuk yiyen adamdan dünyanın en güçlü hedesini yapmasını bekleyen zihniyete lanet olsun.

kültürlü müyüz ? eğitim sistemimiz, bildiğin saltanat sistemine dönüştü olay. her gelen bakan bir yenilik getiriyor afedersiniz amına konuldu sistemin kimse kaç sınavdı neydi ne oldu bilmiyor. temel sağlam değil çoğumuzda...

beslenebiliyor muyuz ? beslenmek ile doymak farklı şeyler. afrikada karnı yemekten şişmiş çocukların olduğu resimler görürsünüz onlar suyla karınlarını doyuruyor. beslenmek farklı bir olay. yurtta kalmak başlı başına facia. hele ikamet ettiğiniz şehirde imkanlar yoksa esnaf şerefsizin önde gideniyse aç kalmaya mahkumsunuzdur. hatta beslenememeye. ayda bir serum yemeye.

korunabiliyor muyuz ? hayır. cinsel birleşme olayındaki korunma değil, misal bir kadını eski kocasından koruyamıyor koca devlet. cinsel açıdan zaten zinayı suç olmaktan çıkardılar daha ne yapsınlar ! beleş prezervatif dağıtacak değiller çünkü son hatırladığıma göre 5 çocuk isteniyordu ama 1 çocuğa yetecek maaş, eğitim vb. diğer ihtiyaçlarını karşılayacak bir ortam oluşturulamıyor, oluşturulmuyor.

kısacası sözlük,

hayat, kendisi için onca emeği hak etmiyor.

bir süre sonra bu saçmalıklardan sıkılıyorum. gidecek bir yer yok. yapacak birşey de yok. en kötüsüde bu.

öyle sap gibi kalmak.
sıkıldığım zamanlar, açar itiraflar başlığını uzun uzun okurum. sözlüğün yüzde 99 u aşk acısı ve yalnızlık çekiyor, ne zaman bu başlığı açsam aşk ve yalnızlık dolu bir sürü hikaye görüyorum. ben böyle hikayeler yazamıyorum, çünkü şimdiye kadar kimseye aşık olmadım. uzun süre, birine katlana bileceğimi sanmıyorum. birinden hoşlansam bile, ona olan hislerim anlık duygulardan öte geçmiyor.
Hayat sıkıntı yaşatma konusunda ki aceleciliğine, mutlulukları yaşatma konusunda ki bekletme performansına diyecek söz bulamıyorum ya demek ki ben de büyümüşüm. Beni de büyüttün ya...
daha ne kadar s.klenmediğim halde mallık yapmaya devam edeceğimi çok merak ediyorum. keşke beynimi kapatabilsem arada.
ara sıra, sözlüğe ilk zamanlarda yazdığım tanımlar önüme çıkıyor. "dedirtesi", "bilmem ne gibi tepki verilesi", "bilmem ne diye cevap vereceğim hadise" vs şeyler oldukça fazla geçmişimde. lan dangalak sen daha kendine tanımlayamamışsın yazdığın şeyi ne diye kalıcı tanımlar bırakacağım derdindesin?

hal böyleyken beni niye vurmadınız, sözlük?