bugün

yaşamaktan bıkma durumu ne kötü şey. bir sebep bile yok. neyin kötü gittiğine karar veremeden yoruluyorsun. bugün yine bunu yaşıyorum. hissettiklerimin bir sebebi yok. aklımdan geçenlerden tek ayırt edebildiğim şey, umutsuzluk. o da sanırım alışkanlıktan. iyileşmek için çaba göstermiyorum. bunun için gücüm yok. veya çok tembelim. mutluluğun gelip yattığım yerden beni bulmasını bekliyorum. belki başka bir çarem de yok. rüyalarımın bile birbirine karışması, ne kadar kötü durumda olduğumu gösteriyor bana.
dört yıllık üniversite hayatım boyunca birlikte olduğum kadın, beni ilk gördüğü gün, yanımda bir arkadaşımla onun bulunduğu masaya gelmiştim. o zamanlar şimdikinden ve o ortamda bulunan insanlardan çok farklı bir giyim tarzım ve hayat anlayışım vardı. o beni ilk gördüğünde beraber geldiğim arkadaşımla aynı ortamda bulunamayacağımı tahmin etmiş olacak ki, beni işaret ederek "hatem müsaade et de çocuk geçsin" demişti. öyle temiz kalpliymiş ki içine doğmuş, o gün geçip gitseydim keşke. kendim için değil onun için. bu olayın yaşanmasını çok isterdim, ben belki çok mutlu oldum ama onu mutlu edemedim, hayatında olmaması gereken bir insandım.

http://www.youtube.com/watch?v=SFaBXdeeXlE
çalışıtığım yerin kazan dairesinde 1 saat 20 dakikalık uykum çektim, 1 saati devletten 20 dakkası mesaiden çalmış olduk, uyanamadım ya az daha yatim az daha yatim, hatta rüya bile gördüm imam gelmiş sen bana niye ayar verdin lan diyor, olm sektörgit ben sana ne ayar vercem, nasıl ayar vercem o kabiliyet ben de yok, üstad sensin faln dedim, zor gönlünü aldım ibinanın. mis gibi çiçek gibiyim. öğle uykusu çok güzel lan. imamın da rüyada görmem iyi olmadı ama neyse artık.
kendime bile itiraf edemiyorum ama sana söyleyeceğim sözlük. uzun bir ilişkiden yeni çıkmış ve sevmiş biri olduğumu varsayarsak özlemem gerekir-di. özlemiyorum sözlük, özlemeliydim lan.
evgeny grinko dinlerken nedensiz yere hep gözlerim doluyor sözlük.
bir döküm fabrikasının bilgi işlem departmanında staj yapıyordum. fabrikanın satın alma bölümünde de eski kız arkadaşım yağmur stajını yapıyordu. bi gün tak bi telefon beni çağırdı printerim çalışmıyo dedi bende de bi heyecan bi heyecan anlatamam. neyse gittim ben bu elemanın yanına prınterın güç kablosunu sök tak yaptım olmadı departmanda da bi abi vardı donanım sorumlusu aradım onu abi böyle böyle dedim printerin markası ne dedi kyocera dedım ama okunduğu gibi kız başladı kahkahaya sevgili backup kyocera diye değil kyosera diye okunur dedi diğer stajerlerle başladılar kahkahaya amk telefondaki adam bi yandan yaşam mottosu bozuk kezbanlar bi yandan baya rezil olmuştum sözlük hiç unutmam. nerden toparlasam diye düşündüm bi yol bulamayıp printeri yapıp koşarak uzaklaştım ordan.

edit: imla
herkes kendini bir şekilde avutmanın derdinde. gerçekleri çarpıtarak, kendi bile bu yalanlara inanarak. eski sevgilini yeni sevgilisiyle görmüşsün. bok atıyorsun benim istemediklerim başkalarının vazgeçilmesi olmuşlar gibi sikik bi lafla. ulan amına koduğum demek ki bi iş var o işte, ya sende bi sıkıntı var ya kız seni siklemiyormuş o kadar da. ya gireceğiniz tribe sokayım.

itirafın özü şu dur;

başkalarına bok atarak kendini avutanların ta ... neyse. sakinim.
derecelendirmeyi çok seviyorum. film olur, müzik olur...
2.98 dönem ortalaması yeter heralde demi.
londra chingford a elektrikler kesikmiş.. şimdi bunun neresi itiraf.. itiraf şu ki 2 saattir aralıksız.. canııımm üşüdümm elektrikler yok ısıt beni :(.... tatlımm üşüdüm elektrikler yok ısıt beni... mesajları alıyorum hatundan, ben ben olalı benden bu kadar elektrik alan başka bir hatun görmedim, hayır elektriği alamıyor benden ısrarla istiyor.
şu ömr ü hayatımda kimseye hakkımı haram etmedim. gerçekten. ama bu aralar uzaklarda biri fena halde zorluyo beni.
gece rüyamda geçen sene altımda çalışan işçileri gördüm. içlerinde kovulanlar, işi bırakanlar falan da vardı. daha ilginci ise hepsi böyle atletli eşofmanlı falan garip böyle. hayırdır inşallah deyip uyandım. lan bi de ereksiyon olmuşum, iyice tırstım.
liseyi yeni bitirmiştim o zamanlar. hastaydım. karnım feci ağrıyordu. ishal olmuştum.

hasta olduğum bu sıcak yaz günlerinin birinde annem aradı

+...oğlum bankaya gitmen gerekiyor. yanıma uğra fatura vereceğim.
-anne hastayım. karnım çok kötü. lavabo kesmiyor sancılarımı.
+oğlum bu son gün. bi git de gel hemen.
-tamam anne tamam
+tak! (telefonu kapatma sesi)

sancılar içinde annemin yanına gittim. faturayı alıp otobüse bindim.

ve sonunda bankadayım.

elektrik mi yok o zaman nedendir bilmiyorum, garanti bankasında insanlar veznenin önünden itibaren kuyruk oluşturmuşlar. banka o sıcakta tıklım tıklım. üst kata çıkan merdivenler ve bankanın önü bile o kadar kalabalık ki insanlar rahat yürüyemiyorlar, sürekli "müsade edermisiniz" "bi geçebilir miyim" gibi sözler duyuyorum, ara ara ben de söylemek zorunda kalıyorum. içerisi o kadar havasız ki... zaten sancılarım dinmiyor, her an altıma yapacak gibiyim ve delirmek üzereyim.

aradan yanlış hatırlamıyorsan 1 saat kadar geçmişti. sıranın ortalarına bile yaklaşmamıştım henüz. arkamdaki kızla muhabbete daldık. bankanın havasızlığından başladık, türkiye'deki -o zamanlar hiç anlamadığım konu olsa da- bankacılığa kadar konuştuk.

kız, ben üniversiteye hazırlanırken sanırım üniversite 2. sınıftaydı, işletme okuyordu. hoşlandım ondan. çok güzeldi, ve benden çok az kısaydı. gözlerine baktığım zaman kendisi ciddi olsa bile gözlerinin içi gülüyordu. sanki gözlerinden ırmak akıyordu. öylesine canlı gözleri, beyaz teni, tatlı yanakları, hoş gamzeleri vardı.

bu arada ben, hala sancıdan ölmek üzereydim. banka tıklım tıklım ama çok sessiz. öyle ki; biz neredeyse fısıltıyla konuşuyoruz. karnım çok kötü. ha bire kendi içimden "allah'ım bana yardım et, şurada altıma yapmayayım" diyorum ve terliyorum.

tam biz öyle güzel muhabbet ederken bankanın içinde belki de üst kattakilerin bile duyacağı bir şekilde gaz çıkardım. rahatladım aslında ama sonucu kötüydü.

herkes kızla bana bakıyor. ses bizim taraftan geldiği için ya kız ya da benden çıktığını düşünüyorlar. tabii ben gözlerimi kızdan ayırmak istemiyorum. onu deli gibi beğendiğim için değil, eğer eğer sağa sola bakarsam suçu -daha doğrusu o zaman suç zannettiğim şeyi- üstüme almış olacağım için.

ama kız da sağa sola bakmıyor, sadece bana bakıyor. çünkü o ses kendisinden çıkmadığına göre benden çıktı. bunu biliyor.

daha fazla bu bakışma olayını sürdüremezdim o zamanki aklımla. tabii bu söylediklerim 1 dakika içinde oluyor sadece. yine kıza doğru bakmaya devam ederek herkesin duyabileceği bir ses tonuyla dedim ki;

+bu kadar insanın olduğu bir yerde bu yapılır mı be! kocaman kızsın. hiç mi utanmıyorsun. lavabo diye bir şey var.

kızın o çok beğendiğim yanakları domates gibi kızarmış, gözleri fal taşı gibi açılmıştı ben bunları söylerken. sonra sağa sola baktı ve hızla bankadan çıkıp gitti. tabii arada gülüşenler falan da oluyor.

çok pişmanım sözlük. ondan hoşlanmasaydım bile bu eşekliği yapmamam gerekirdi. aklı başında olan bir insan bunu yapmazdı evet. üzgünüm.
gizli gizli güzin abla okuyorum.
bir gün mutlaka !
ali kinik dinliyen, tesbih sallayan br insanim. Bildigin gibi degil cok guzel bir sarki, normalde insan icinde tesbih sallamazdim bugun bir istisna yaptim ve hemen bir kiz yakistigini soyledi artik tesbihim cebimde durmayacak ellerimde olacak..

edit: utanıyorum lan hala hep yanımda ama evde sallıyorum.
sözlük hayatımda ilk kez arkamdan nefret dolu bir şekilde küfür eden oldu. üstelik bir kaç ay önce afedersin götümüzü yalayacak bir kişi tarafından. yahu nasıl bir kuyruk acısı bıraktıysam, kendimi bir garip hissettim şimdi.
yeni tasarımı kurcalarken bi' kaç abuk subuk entry beğenmişim. ama her şey facebook'a dönen sözlüğün suçu ben masumum.
bugün galatasaray store'a gittim her yer sneijder forması dolmuş, deli gibi de satıyorlar.
itiraf ediyorum ki, mutluluk dediğininiz zamazingo bir BiM kadar uzakta sözlük. On liraya altı senelik abur cubur aldım lann !! 20 kuruşa çikileta var yahu, neye üzüleyim ki şimdi ? *
çok mu ayıp hala geçmeyi istemek?
itiraf ediyorum ben hala elizabet .
sevgili sözlük,

günlük yasamim beni artik yavas yavas evlilige sürüklüyor. evlilige karsi bir insan olan ben, bugün ciddi ciddi evliligi düsündüm. günümün 1/4´ü uyumakla, 2/4´ü calismakla, 1/5´i ev isi (temizlik, alisveris, yemek, bulasik vs vs) ve geri kalani da bazen evde calismamla bazen hobbylerimi yapmakla, bazen de devlet dairelerinde geciyor. Cok yoruluyorum lan sözlük.
neyse; ardindan düsünmeye basladim. evlenecegim kadin benim yükümü gercekten azaltir mi yoksa aksine daha da arttirir mi diye. bi türlü karar veremedim. ya sorumsuz, kisiliksiz, karaktersiz birisiyle bu zor durumumdan dolayi evlenip hayatimi daha da zorlastiririm diye korkuyorum. biliyorsun, artik günümüzde kadinlar ev islerinden kacar oldular. ben ev isinde de degilim, ev isi ortaklasa da yapilir ama karsiliginda yayilip yatiyorlar, yada gidip alisveris magazalarinda onu bunu alacagiz diye alisveris hastaliklarinin farkinda bile olmadan daha fazla cöp, daha fazla gereksiz esya ile evi daha da yasanmaz bir hale getiriyorlar. bu kadar düsünme sonunda karar aldim ve ardindan bir temizlikci tutmaya karar verdim. sanirim böylesi daha iyi.
ilk iş görüşmeme gitmedim arkadaşlar. bu kadar da olmaz yuh artık bana.
Sınav dönemi bitti mu?
Notlar öğrencilere girdi mu?
Hoca öcün aldı mu?
imdi yurek yirtulur