bugün

Yeşilköye aracımı park edip bi yere gittim. 1 saat Sonra bi geldim benim silecek havada. Elektronik olarak katlanan aynam elle zorlanarak tam açılmış. Aaracımı o. Halde görünce çılgına döndüm. Haliyle bir günah keçisi aradım. Ulan bi baktım önümdeki arabanın sileceği kalkmamış. Ayağımda timberlarla bunun yan aynaya bi tekme çaktım ayna koptu kablolar tuttu asıldı kala kaldı öylece. Ama bir rahatlama bir rahatlama komşulara sigara yaktırtan sikiş bile trışka.

Aracıma bindiğimi göre yaşlı bir teyze;
- evladım seninmiydi o araç
+ evet teyze siz mi sileceği aynayı...
- ....
+ oldu iyi aşamlar

Ulan boku bokuna kırdım aynayı diye düşünürüm hala. Yine düşünüyorum not bıraksam arabayla geçerken kırdım diye... Yemez. Hayır olayı yemez, bide ters giderse bana kafasını kırarım buna eminim. Neyse yapıcam artık birşeyler.

Baylar bayanlar, kullandığı aracıyla ciddi bağ kurmuş bir adamın itirafını okudunuz.

Lütfen silecek kaldırmaktan başka bir şey yapmayınız. Hele ki çift tarafı katlı olan aynaları açmaya kalkmayın.
bazen yanimda bana kol kanat geren birilerinin olmasini isterim,bu gunlerde olsa iyi olur.sorunlar artiyor,cozum uretmekte zorlaniyorum.sunu soyle yap boyle dusun diycek akli basinda birileri olsa.gelsin aylarca misafir edim.
her gece rüyam da sophie dee görüyorum. sabah uyandıgımda tabi ereksiyon geçirmiş oluyorum .
üniversitede son senem ama hala alışamadım ailemden uzak yaşamaya.
arkadaş çevrem geniştir,sosyal biriyimdir ama yine de ne zaman ailemden ayrılsam bir hüzün çöküyor üzerime.
23 yaşında koca adamım, ama hala 5 yaşında ki kardeşimi özlüyorum.
biraz daha sabır,yolun sonuna vardık diyorum ama bir türlü üzüntümü gizleyemiyorum.
niye kendi şehrimde okumadım diye kızıyorum kendime 5 yıldır.
sanırım tüm bu kızmalar boşa 5 yıldır olduğu gibi.
25 aralık 2011'de çalınan telefonumun anısına arkadaşlar helva yapacak ben de afiyet yiyeceğim.hırsız kardeşe selam olsun , başarının üzerinden 1 yıl geldi de geçiverdi.
herşeye sıfırdan başlamak için ankaraya gidiyorum. ailemi, arkadaşlarımı görüp tekrar yola çıkcam ve sonrası gelicek. inanıyorum..
Dün doğumgünümdu sozluk ailem dışında hiçkimse hatirlamadi .ölüp gitsek fark edilmicem. Allah kimseyi yalnız bırakmasın.
lan burası en sevdiğim başlık altı. sözlük az daha tenhalaşsın geliyorum başlık bekle beni.
buraya* entry girerken aldığım zevki ekşi sözlük'ten alamıyorum sanki.
itiraf ediyorum,
ergenliğimin başlarında kendime sakso çekmeye çalışmışımdır.
Kendimi vazgeçilmez sanıyordum ama onun vazgeçmesiyle her şeyin farkına vardım. Bom bok bi durumdayım.
+ küçükken bir balığı yüzebiliyor mu acaba diye klozete attım.

+ ilk okulda ayten ismindeki bir kızı merdivenlerde ittim ve kızın kolu kırıldı.

+ ilk okulda beslenme çantamın içindeki elmamı devamlı alan büyük bir çocuğa kötü bir ders verdim. elmanın üzerine işedim!

+ 15 yaşındayken ilk kız arkadaşıma hediye almak için babamın cebinden 20 lira yürüttüm.

+ din dersinde kopya çektim. pişman değilim.

ilk defa itiraf ettim. adam olun, canımı sıkmayın.
Tarifsizliğin tarifini yapmalıyım.
Öyle tarifsizim ki bu aralar. Hiçbir şey ifade etmiyor beni, hislerimi, hissizliğimi. Öyle boğucu ki bu. Hissizliğimin hissettirdiklerinde boğuluyorum.
Yalnız biriyim. Hiçbir zaman etrafı çok kalabalık biri olmadım. Zaten kimsenin de birinci tercihi olamadım hiç. Hep gerilerde kalan, son çare olarak görülendim.
Ama bu kadar acıyı, bu kadar ihaneti, bu kadar hakareti hiç hak etmedim.
Hep saflık hatta aptallık derecesinde iyiydim. Bana biri en büyük kötülüğü de yapsa yine onu affederdiM. Bana bir adım atması yeterliydi...ve bu yüzden de çok kazık yedim.
Sevdim, sevildiğimi sandım, her şeyimi verdim. Ve kullanıldım. Kandırıldıktan sonra kullanıldıktan sonra.bir kenara atıldım...
Acının dibine vurdum olmadı. Mutlu görünüp kendimi kandırmaya çalıştım, beceremedim...
Zaten neyi becerebildim ki ben? Koskoca bir hayat beceriksiziyim resmen.
Ve itirafa gelince, artık iyi bi insan değilim ben. insan bile Değilim hatta. insanlığımdan da duyguLarımdan da kendimden de feragat ediyorum artık.
Ben ben değilim bundan böyle. Zaten benden geriye kalan bi şey kaldı mı onu da bilmiyorum.
Ama artık kötüyüm işte. Ve en kötüsü de, her zamanki gibi en büyük kötülüğüm kendime..
*küçükken renkli gözlü insanların renkli gördüğünü zannederdim *

bir de ;

*minareleri allah zannederdim. *
yorgan altında osurduğumda osuruğumu zevkle kokluyorum.
Üniversite okumak istemiyorum. Güzelim izmirden 2 senelik üniversite için taa anasını bellediğimn eskişehirine geldim ve boşuna vakit harcıyorum ama kimseye de bişey diyemiyorum . çünkü beklnetiler yüksek.

edit: ulan 2 senelik üniversiteden de ne beklenir ki.
elinden telefonunu bir an olsun düşürmeyen insanlardan olamadım ya la.
şu an ortamdaki insanlara ve muhabbete dahil olmamak için bilgisayarda birşey yapıyormuş gibi davranıyorum, klavyede sürekli tuşlara falan basıyorum öyle işte.
-şehir içi bir otobüse bile binsem cam kenarına oturuyorum.
soluma baktığımda koltukta başkasını görmeye tahammülüm yok. orası senin.

-hergün sosyal medyada takip ediyorum seni. azalmaya başladı ama bu. bakıp geçiyorum.

-üç şekerli içmiyorum artık çayı. çünkü sen karıştırmıyorsun.
şekeri komple bıraktım.

-her sabah uyandığımda sana ve geçmişime sövüyorum, istisnasız bu.
yatakta oturup halının desenini izliyorum onbeş dakika kadar sürüyo.

-ilk sigaramdan tat almıyorum.
-yatarken bile şişeyle su alırdın yanına, bakkaldan şişe su bile alamıyorum.
-ilaçlarımı içmiyorum su içmemek için. gerektiği zamanlarda alıyorum.
-makyaj yapan kadınlardan tiksiniyorum.
bir göz kalemi, hafif bir pudrayla güzelleşsinler senin gibi.
-yağmurlu havada şemsiye açmıyorum.tek kişi dolaşmaktan öte, başkasının şemsiyesine de sığınmıyorum.
yağmuru önemsemiyorum.
hayat hakikaten enteresan, bir bakıyorsun iskandinav ülkesindeki nehir yüzlü çocuksun, bir bakıyorsun senfoni orkestrasında orta ölçekli kemancı.

bazen tıpkı hollywood filmleri gibi öyle anlar yaşıyoruz ki, ket vurma çabası içinde neredeyim yahu? neler oluyor, diyebiliyoruz, elimizden birşey gelmiyor yürüyoruz sadece ve o yol bitmiyor. resmi ağızla konuşmam gerekirse, hayatın bize söylemedikleri yüzünden canımız yanıyor. gardımızı alıyor, üzerine yürüyoruz, siper ediyoruz hislerimizi ne/neden/nasıl diyoruz kendi kendimize, beylik laflar ediyoruz lakin bir bakıyoruz oluvermiş. mutsuzluklarımız birikip gözlerimizden taşıyor lakin kaybolup gitmiyor farklı bir merkezde birikiyor, hislerindeki utancın yaşadıklarını aşıyor, birikiyor birikiyor ve göl oluyor.

misal bir anda yeniden, bu olamaz, inanamıyorum diyorsun belki, içinde solanı akıtmak istiyorsun gözlerinden somutlaşsın göreyim diyorsun. sonuç? akmıyor. neden? bitti yitip gitti. tükettin içindekini çocuk. arkanda sadece yadedebileceğin anıların var, artık güçlüsün diyor sonra hayat.

bahsettiğim göle baktığında gülebiliyorsun, gülümse çocuk.

uzun zaman sonra ilk kez böyle hissediyorum, yeniden ben olmuşum gibi yorucu bir yolculuk akabinde, evime dönmüşüm gibi, download manager ve gom player açık yeni başladığım the walking dead 2. sezon iniyor, müptelası olduğum dizilerim var yine arabama bindiğimde açtığım 99.5, sitede beni karşılayan sarı saçlı çocuk, projelerim, iş hayatına dair güven hissim, kitabım dostlarım/ailem, herşey eskisi gibi sözlük.

velhasıl,

perde kalktı ve silgi taşımıyorum.

sevgilerimle ulu.
lan kaç gündür aklımdasın ama soyismini çıkartamıyorum facebooktan twitterdan bakıcamda soyadın neydi 2 gündür arama motoru edasındayım.
geçtiğimiz 3 ay içinde 3 iyi denebilecek kısmeti, yakışıklı adamı, evlenme teklifini reddettim. *

cünkü sırf parası var ve takım elbiseler içindeler diye tekdüze adamlarla evlenip,
evde oturtulup, onların gömleklerini ütüleyip, onlara yemek yapmayacaktım!
kendim için verdiğim onca emekten sonra bu başıma gelecek en büyük talihsizlik olurdu sanırım.
bu konuda fikrim senelerdir değişmedi, değişmeyecek.

şimdi ne mi yapıyorum: mutsuz olduğum aptal işimi bıraktım. ikinci kez üniv. okumak için şehir değiştirdim.
onları da bir çok şeyi de geride bıraktım.

daha çok okumaya ve arıza adamları/zoru, istemeye/sevmeye devam ediyorum.

-evet deliyim-
ama mutsuz ev kadınlarından değilim.

(bkz: çok şükür)
Özenle bezenle kantinden alıp, sınıfa çıkardığım sulara arkadaşlarımın biraz içeyim biraz diyerek bitirmesinden nefret ediyorum. Kırmamak için hayır da demiyorum, sanırım artık kese kağıdına sarıp götüreceğim sularımı.
doğuş küfür etmiş, niye söylemiyosunuz, yeni gördüm lan.

insan bi haber verir. *
her gün bir yeni itiraf sayfası gibi bir şey olmak üzere bu benim açımdan. neyse hadi itiraf edeyim.

daha dün yazmıştım 10 yıllık arkadaşıma aşık olmak üzereyim diye. allah kahretsin ki benimde sözlükte nickimi bilen bir o kadar uzun yıllık sözlük yazarı da arkadaşım var. dün akşam saat 11 sularında telefonum çalmaya başladı. bir baktım bahsi geçen arkadaşım arıyor. hiç selam sabah yok direk girdi tabi konuya öküz;

-kime aşık oldun lan 10 yıllık, tuğçe mi?
şaşırdım ben tabi birden idrak edemedim durumu biraz geç düştü jeton
+ ha?..ney..yok be oğlum ne alakası var!
-lan bırak ben senin 13 yıldır arkadaşınım kızı tanımama ihtimalim yok. valla sölemiycem lan tuğçe di mi?
+ya yok be abi bizim baba tarafından akrabanın tanıdığı ya işte..eheh..bilmezsin sen!

şeklinde anlık gerizekalı bi geçiştirme ile atlattığımı sandım ben tabi. azcıkta küfrettim kendime "lan malmısın amk adam sözlüğü okuyo sen ne yazıyosun". neyse ben tam atlattım sanırken bir başka yakın arkadaşımdan daha telefon geldi.

-olum bak doğru söyle tuğçe di mi?
+e yok artık arkadaş ya! kapatın abi hadi allahını seversen. herkese mi yetiştirdi o ibne!

evet herkese yetiştirmiş ibne. hatta öyle ki bir an tuğçe arayıp, "doğru söyle ben miyim o kız" diye soracak diye korkar oldum. ama hayır tuğçe değil o kız. ki onların da bildiği üzere geçiştiriyorum sadece yoksa onlarda farkında kızı tanıdıklarının. ama dersen ki e niye yazıyorsun hala buraya madem takip ediyorlar seni? işte onu diyorum ya sözlük, belki o kıza da gider de bu durum, yüzüne neden bakamadığımı anlar diye yazıyorum.