rüyamda chucky her gördüğümde ter içinde uyanıyorum. hala çok korkuyorum bu piçten.
iş yerinde kafayı bir aydır küs olduğum kişi ile çekiyoruz ve hala bir kelime bile konuşmadık sadece içiyoruz.
bu gidişat hiç iyi görünmüyor. daha yedekte bir şişe daha var. mesainin bitimine bir buçuk saat.patron görse sabunsuz götürecek sözlük.
ünlü biri ile yattım.
efendim hayatta en beklemediğiniz kişi, beklemediğiniz bir kişi çıkabilir.
uzun zamandır kimseye karşı en ufak bir his hissetmiyordum. sonra birini gördüm "lan belki olur bir şeyler." dedim. bir şekilde kızı çevirip tanışmak istedim "yok" dedi "sevdiğim var." "eyvallah öyleyse tamam ya dedim." ve kötü olmadım. böyle bir reddediliş önceden olacaktı kesin bombok bir ruh haline sahip olurdum. bir şeyler değişti bende. ama ne olduğunu anlamıyorum. psikolojik açıdan açıklayabilen varsa beri gelsin...
bugün ayıp ayıp şeyler yazmak istiyorum ya kafa dağıtıcam.
son günlerde uyanıkken rüya görenlere çok gülüyorum.
teşekkürler onlara. *
arkadaşla tatlı yemek içün bir cafeye oturduk, gel gelelim olmadı gel gidelim derken garson*menüyü getirdi. baktım ne göreyim tatlıların içinde "suphangle" var, o an tatlıdan soğuduk.
ben bir daha supangle yiyemeyeceğim ve nerede görsem arada bir "h" harfi arayacağım.
erken boşalıyorum.
tam vize döneminde olacak iş miydi bu?
ne biçim moralim bozuldu lan, ben bu moral bozukluğuyla ne yapayım nasıl çalışayım nerelere gideyim.
özge isimli sevgilimin ayaklarına durmadan oje sürerdim. evet, kız biraz zengindi ayakta ne nasır ne birşey.. çağırırdı evine. ama biraz beleşçiydi. asetonu bile ben sürer ojeyi çıkarırdım. kast sistemine göre kölesi olmuştum sözlük. ama ayak fetişi bu. önüne bir türlü geçemedim. her neyse rengini beraber seçerdik, sürerdim bir güzel. sürdükten sonra da öperdim ayaklarını. tam 5 ay birlikte olduk, ayrıldık. sebebi de karı kendini kraliçe elizabeth zannediyordu. mazlum filmi gibiydi resmen. ne zaman ayağına oje sürdürmek istese bir mesaj yeterliydi onun için. ayak sapığı olduğumu biliyordu. ama olsun be sözlük, o ayaklar gördüğüm en harika ayaklardan biriydi.

(bkz: bir adamın ayak günlüğü)
derslerde çok sıkıldığım zaman gözüm açık uyuyorum resmen!! gözlerim zoom yapıyor, kulaklarım hocanın ne demek istediğini anlamıyor, şuursuzca kafa sallıyorum hoca çakmasın diye.. gözlerim kapanmasın diye savaş veriyorum hacıcavcav bu nasıl iştir ya.
zorla yalan söylediğime, haksız olduğuma inandırıldım.

Dedim, ben seversem göt gibi bırakır, dokunmayın ilişkimi bildiğim gibi yaşayım.

Dediler, sen götsün, hayvansın, seveceksin illaki.

Dedim bu kadar insan diyorsa vardır bir bildikleri, seveyim, bağrıma basayım, kollayayım, hakediyor bunları.

dediniz bu hikayenin devamını zaten biz biliyoruz.
komşu teyzelerden gelen yemekler, pastalar ve kurabiyeler, evimizde pişenlerden bana, kat be kat daha lezzetli gelirdi.
"etme bulma dünyası" derler ya, annem ve babam için, başkalarının başarısı, düşüncesi hatta esprileri, benim ve bana ait olanlardan daha değerli ve daha dikkate alınır şekilde karşılanıyor.
istanbul'un kıyısında köşesinde bulunan işportacı zenci abilerimize çok acıyorum. valla bak adam taa senegalden kamerundan gelmiş la saat satmak için. yanlarından geçerken içimden para veresim geliyor da işte zengin değiliz ki aq.ama zengin olsam hisselerimin %25'ini bu adamlara veririm şerefsizim.
fazla ünlenmeden keşfettiğim şarkıcılarının yavşaklara dönüşmesine sinir oluyorum.
abi hastanede bile yer bildirimi yapan manyak arkadaşlarım var ya ameliyata falan girseler yine yaparlar bu allahsızlar ya. tecavüze uğrasa, evine hırsız girse, bunu kesip biçseler bile ölmeden önce facede bildirim yapar öyle can verir ne gereksiz insanlar var hayatımda yarabbim. *
hepsini yolladım cehennemin dibine. 7 kat dibine hem de.
onu seviyorum fakat ona söyleyemiyorum. Lanet olsun.
neredeyse duygusuz bir insan oldum. başarmak üzereyim. kendimi iyi eğittim. umarım sonum iyi olur. amacım bir makine gibi olmak.
kendimi bile inandiramasam da ozledim, ve hala seviyorum onu. Onun aklina geliyorsam da hayir hayir, o yapmaz diyor...
bugünlerde çok tahammülsüzüm sözlük; aptallığa, yüzsüzlüğe, arsızlığa, kadir-kıymet bilmezliğe, üslupsuzluğa, edepsizliğe, patavatsızlığa, kansızlığa gelemiyorum.

istiyorum ki her hadsize hemencecik bildireyim haddini, aslında biliyorum bir çoğunun beni hiç alakadar etmediğini ama dayanamıyorum işte...

lan burda bile beğenmediğim entrylerin sahiplerine sarmaya başladım, biraz hoşgörüye ihtiyacım var evet.
sozluk dayim gelecekmis adanaya,sehir disinda olacam diye yalan soylemek zorunda kaldim sevmiyom be sozluk napim.
yurttaki tuvalet ışıklarının sensörlü olmasından bıktım ya. karanlık boşlukta el sallamak mecnunla ismail abinin birbirlerine ve vapurlara el sallamasından daha komik bi boyut aldı artık.
itiraf ediyorum;
her gece yatmadan önce onu düşünüyorum, belki de gurbet ağır gelmeye başladı diye böyle oldum. ellerini, gözlerini, saçlarını, kokusunu... benden bir parça oldular bu zor günlerde, yanındayken bilemedim kıymetini ve senden tek bir şey rica ediyorum;

sen de beni her gece hatırla anne...
hayatımda hiç dirseğime dayayan berberim olmadı ama hep ortam adına o esprilere katıldım güldüm falan. "aynen aynen" dedim. pişmanım.