"Uyumsuzların uyumu hayat dediğimiz şey."
"Sadece akıllı insanlar yaralarından yararlanmayı bilir."
"Gördüğünün parçası oluyor insan. her gördüğüne kendinden bir parça bıraka bıraka eksiliyor."
"Ölüm de biriktirilir ya!
Hep hatıralar mı biriktirilir? Ölüm de biriktirilir. itina ile. Yavaş yavaş.
Oyarak ve delerek geçmişi. Ölüm de biriktirilir."
"Maçoluk zaman ile uyum sağlayamamış erkek bireyin yetkisiz hükümdarlığıdır."
"sence dünyada kaç çeşit ayrılık hikayesi vardır? ne kadar insan varsa o kadar ayrılık hikayesi vardır. her insan daha önceki ayrılıklarının yükünü taşır kendi ayrlığında."
genelde spikerlerin maçın sonuna doğru heyecanın dozunu arttırıcı şekilde söyledikleri zaman dilimi.
genelde spikerlerin maçın sonuna doğru heyecanın dozunu arttırıcı şekilde söyledikleri zaman dilimi.
"gökyüzüne bakmayanların kalbi kirlenir."
"Kadınlar hayatı düzeltmek isterken çok yaralanıyor. Erkekler fragmanların içinde yaşamak istiyor. Kabataslak bir özet. Fazla katmanlı olmayan. Bir hikâyenin bütünlüğü erkeklere fazlasıyla ağır, fazlasıyla sıkıcı geliyor. Makineleri tamir edebilen erkekler, yazık ki hayatı tamir edemiyor."
"iyi ki kader diye bir şey var. iyi ki bizim kader diye bir şey olduğunu bilme şuurumuz var. yoksa her şey ne kadar da zor olurdu. ne beyhude bir çaba ile çok bilinmeyenli bir denklemi çözeceğiz diye uğraşır dururduk. oysa kader diyoruz. kader deyince ve kaderin o an bütün olumsuzluklara rağmen hayatımızı düzene sokan bir şey olduğunu kabul edince hayat sırtta taşınan bir yük olmaktan çıkıyor."
--Arka Kapak--

Günlerdir; o iki beyaz gömleklinin hikâyesine tanık olan kaç kişiydik, bunu düşündüm. Tanıkların her birinin hikâyesini düşündüm. içimizden biri bu ölümü çağırmış olabilir mi diye düşündüm.

Zühal'e anlatabilseydim, ölüm üzerine düşünmemin, okumamın sebebi Nermin'i çok özlemek ile alakalı değil. içimdeki boşluk ile alakalı. Ve bu boşluk bir kadından arta kalan boşluk değil. Belki bir kadının doldurması gerekirken doldurmadığı boşluk.

Kim kendi hikâyesini tam olarak bilebiliyor ki! Her anlatışımızda değişen bir şey hikâyelerimiz. Değişirken aynı kalan üstelik. Sır da burada gizli ya. Onca değişikliğe rağmen aynı kalan nedir? Yaşlanırken ve yaralanırken korumaya çalıştığımız şey nedir?

Karşıma çıkan bütün kadınların sadece benim yükümü azaltmak gibi bir görevi olduğu duygusundan kurtulmam gerekiyor.

Kadınlar hayatı düzeltmek isterken çok yaralanıyor. Erkekler fragmanların içinde yaşamak istiyor. Kabataslak bir özet. Fazla katmanlı olmayan. Bir hikâyenin bütünlüğü erkeklere fazlasıyla ağır, fazlasıyla sıkıcı geliyor. Makineleri tamir edebilen erkekler, yazık ki hayatı tamir edemiyor. Onun için erkekler hayatı bozma haklarının hiç olmadığını bilerek yaşamalı.

Fatma Barbarosoğlu'nun kaleminden bir solukta okuyacağınız Son On Beş Dakika ile kendinize ve sevdiklerinize bir adım daha yaklaşacak, hayatınızdaki renklerin ve seslerin bütünleştiğini fark edeceksiniz.

--arka kapak--

son yıllarda okuduğum en güzel kitaplar arasında yerini almış olan fatma barbarosoğlu romanıdır. 232 sayfadan ibaret olan bir kitabın sadece 15 dakikayı anlatıyor olması ve bunu akıcı bir dilin yanı sıra eşsiz bir üslupla başarması kayda değer bir durum. sosyolog bir yazarın böyle bir roman yazması ise apayrı bir nokta. okunması ve okutulması defaatle tavsiye edilir.

"iyi ki kader diye bir şey var. iyi ki bizim kader diye bir şey olduğunu bilme şuurumuz var. yoksa her şey ne kadar da zor olurdu. ne beyhude bir çaba ile çok bilinmeyenli bir denklemi çözeceğiz diye uğraşır dururduk. oysa kader diyoruz. kader deyince ve kaderin o an bütün olumsuzluklara rağmen hayatımızı düzene sokan bir şey olduğunu kabul edince hayat sırtta taşınan bir yük olmaktan çıkıyor."

http://www.profilkitap.com/book.php?id=316