bugün

bazen dalgınlıktan gerçekleşebilen eylemin baş aktörüdür. bazense gidecek bir yeri olmadığından. mesela ben, üniversiteyi kazanıp da şu an yaşamak zorunda kaldığımn şehire geldiğimde, okulun ilk haftası yanlış otobüse binip saatlerce şehri turlamıştım. durumu aymayan otobüs şoförü son durağa geldiğimizde beni ikaz etmemişti. ben otobüste salak salak beklerken, bir cüzdandan daha değersiz olduğumu anlamıştım. ya da bir çantadan. *
koca beni görmeyen otobüs şoförü, duraktaki arkadaşlarının yanına gidip iki el tavla oynayıp birisini iki mars bi düzle, diğerini de üç marsla yenip de koltuğuna kurulduğunda başlamıştık şehir turumuza. yaşadığımız şehir kazan biz kepçe gezmeye başlamıştık. ilk başlarda beni huzursuz eden bu durum, daha sonra acayip eğlenceli bi hal almıştı. bu eğlence anlayışım bir çok hoşlandığım kızın beni salak sanması ile sonuçlansa da ben keyif alıyordum.

haftada en aşağı bir kez son durakta inmeme seanslarımdan aldığım keyifin 100'de 1'ini hoşlandığım her hangi bir kız alabilir diye, ilk randevumuzu şehir içi otobüs yolculuklarında yaşamaya çalışırdım. sonrasında kendi kendime söylenirdim: "kimin umrunda a budala?" *
beş durak sonra muhabbetimden, otobüs yolculuğunun rehavetinden sıkılan hatunlar ne beni dinlerlerdi. ne de beni kaale alırlardı. ilk boşlukta inmek için ikaz düğmesine basıp tabana kuvvet kaçarlardı. ben ise yolculuğuma devam ederdim.

tüm bu yolculuklarım esnasında yeri geldi, yaşlı teyzeler gelinlerini çekiştirdiler, beni tanımamalarının vermiş olduğu rahatlıkla. yeri geldi genç adamlar ilk aşklarına nasıl açılacaklarına dair tüyo almaya çalıştılar benden. işte buna çok gülerim hala. yeri de geldi küçük çocukları kucağımda götürdüm gidecekleri yere. birer çikolatayı da montlarının yan ceplerine, onlara hissettirmeden koyardım. ve şöyle derdim. "melekler, küçük çocuklara çikolata verirlermiş."
gülerdi küçük bedenlerin sahibi birer mucize olan o aşk meyveleri. evlerine gidip de montlarının yan ceplerine ellerini sokup, o çikolataları gördüklerindeki şaşkınlıklarını, sevinçlerini hayal etmek beni mutlu ederdi.

şimdilerde fazla gerçekleştiremesem de bu güzel eylemi, hayatın günlük sıkıntılarından sıyrılmak için yaptığım en tutarlı eylem budur. çünkü, biliyorum. birileri beni bekliyor. belki, gelinlerini çekiştirmek isteyen yaşlı teyzeler. belki ilk aşık oldukları genç kızlara nasıl açılacaklarını bilmeyen genç adamlar. belki de meleklere inanmak için küçük birer mucize bekleyen o mukaddes varlıklar...
toplumun kenarında yaşayan insandır. dalgaların sahili dövdüğü o noktadadır. bitişe, sona, belki de ölüme kafa tutmaktadır..isyankardır..toplu taşıma araçlarını amacına uygun kullanmamaktır aslında....
tramvay antalyaya ilk geldiğinde bol olan yolcu çeşididir. Zira tramvay antalyanın en güzel caddelerinden geçmektedir. insanlar gel abi bi tramvaya binelim gezelim mantığı ile son durağa gidip gelirlerdi. ve o tramvayda giderken emin olun en az 5 tane tanıdık 5 tane garip olay görürlerdi.
e tabi "yolcu yolunda gerek. yolcu yolundaaa gereek."t.k.
yanlış araca binmiş yolcudur. büyük ihtimalle kaybolmuştur.
"burası neresi?" der gibi etrafa melül melül bakmaktadır.
eğer uyuyorsa otobüs garajı yolunda uyanınca "lan lan lan" sıçmışlığıyla panik yaşar bu kediler.
yolcu değil yollu olması da ihtimaller dahilindedir.
geldiği durağın son durak olduğundan habersiz insandır.
konuyla ilgili olarak, son durakta inmeyen genç denyoların anlatıldığı bir film için: (bkz: final destination)
yenibosna'da metroya binenler bilir. havaalanına giden istikametteki metro boş olur. o metro gider ve 5 dakika sonra döner. işte aksaray istikametine oturarak gitmek isteyen uyanıklar havaalanına giden metroya binerler. son durak olan havaalanında inmezler ve 5 dk. sonra yenibosna durağına oturarak dönerler.
oranın son durak olduğunun farkında olmayan yolcu olabilir.
'sınır ötesi harekat' gazına fazla gelmiş yaşlı bir gazimizdir belki. kim bilir...
son durakta da inmeyen yolcudur.
sorunları vardır ve muhtemelen o anda onları düşünüyordur zavallı.
şöforün sesli uyarısıyla irkilip kendine gelir ve kaçırdığı durağa doğru tekrar yürümek üzere aşağı iner mahzun gözlerle.
muhtemelen uyuyakalmış yolcudur, dürtülürse iner...
uyuya kalmis yolcudur. birisinin durtmesi sonucu "ha geldik mi?" seklinde salya saca saca aractan inmesi muhtemeldir. yada kimse iplemezse orada unutulur. gece kacta yattigina gore tum guzergahi bikac kere turladigi gorulmustur.
(bkz: son durak kara toprak)
+son durak bayan.
-götür beni buralardan ismet.
saat 8'de mecdiyeköy-pendik arası yaşanmış bir hadisedr. dışarıda yağmur yağıyorsa, otobüs iki katlıysa ve arkadaşlarla sohbete daldıysan kendini otobüs garında bulman mümkündür. hadisenin ardından yaşanan şamata da işin güzeliiğidir.