bugün

francis bacon'da dediği gibi bazı kitaplar tadımlıktır, bazıları çiğnenir bazıları ise yutulur. bu işte o yutulması gereken kitaplardan biri olsa gerek ki hakkında çok az yazı vardır çünkü bazı kitapları okumak ciddi anlamda bir birikim gerektirir. öyle sıradan okuyucu bunu okuyamaz, okusa dahi anlayamaz. postmodern bir kitap olan bu kitap içinde bir çok mesaj barındırır gelin bunları bir inceleyelim.

öncelikle kitap bir feminist ve lezbiyen olan (bkz: jeanette winterson) tarafından yazılmıştır. kitap oldukça şiirsel bir dille yazılmıştır ama tumturak yoktur içinde. tarihsel bir üstkurmacadır kitap. olayları totalize edici bir şekilde güçlüler tarafından anlatmaz. yani aslında bunu tarihsel anlamda konuşacaksak eğer bir şeyin tarihini yazmak başka bir şeyin tarihini yazmamaktır çünkü tarihte birden fazla olay olur aynı anda sadece bir kısmını anlatmak büyük bir çoğunluğu es geçmektir ve o dönemde yaşayan bireylerin hiçbir önemi yoktur. mesela corona günlerindeyiz her zaman rakamlar var isimlerini bile bilmiyoruz ölenlerin önemli olmadıkça. şu an tarihe tanıklık ediyoruz hepimiz ama sizin yaşadığınız şu çileler kimin umrunda mesela? işte bu yüzden totalizer sistemi eleştirerek kişilerin bakış açısını içeriyor tarihsel olaylara. bunları genelde dogwoman denilen bir karakter anlatır. jordan denen karakter ise gezmeye bayılır. ama bu seyahatler öyle seyahatlerdir ki newton'ın yasasını tarumar eder, bir geçmiştedir j bir gelecekte bir bakarsın şimdidedir.

gelelim kitap adına. kitapta jornal bir deney yapar normalde cinsiyetsiz olan vişnelere cinsiyet verir. işte kitap ismini buradan alıyor. yazarın verdiği mesaj ise şudur ( tabi kendisi lezbiyen): bizler aslında cinsiyetsiz doğarız ancak toplum bize bir cinsiyet verir. burada cinsiyetten kastı kesinlikle bir penis veya vajinaya sahip olmak değildir cinsiyet organlarla ölçülmez her şeyimizi cinsiyetimiz belirler ve bu cinsiyet bizi çocukluktan itibaren dayatılır. örneğin bir erkek çocuk barbie bebekle oynamaz ya da bir erkek sarı tayt giymez. hatta erkekler pembe bile giymez çoğu zaman. ama ben bir " erkek " olarak giyiyorum bana yakışıyor hehe.*

kitap karakterlerine gelecek olursak çok detaya inmeden sizlere aslında o karakterlerin verdiği mesajları anlatmak isterim.

dogwoman denen çirkin mi çirkin bir karakterdir. kadın dev gibidir bir erkek gibi güçlüdür, otuz tane köpeği vardır hayvanlarla içiçedir. bu kadın aslında zihniyetmizdeki kadın karakterleriyle hiç uyuşmaz. bu kadın aslında öyle bir varlıktır ki tanrıça’yı temsil eder. evet çünkü dog’un tersten okunuşu goddur ve godwoman şeklinde okunur bu sefer. aynı zamanda eski tanrıçalar gibi çok güçlüdür. bu kadın aslında bir ikircimdir kadın ve erkek, insan ve hayvan, insan ve tanrı arasındaki. çirkin olmasına değinmiştim kadının çirkin olmasının en büyük sebebi de aslında o dönem insanların tüm çirkinliklerini anlatmasıdır. işte o an şunu sorarız? bu kadın mı çirkin yoksa yüzü güzel olan çirkin davranışlarla o insanlar mı?* kadın tarihsel olayları sırasıyla anlatır.

jordan’a gelecek olursak arkadaşlar jordan ( ürdün) eski ahit’te aşağı akmak demektir. aslında jordan’ın seyahat etmesinin sebebi de budur. akışkandır jordan yerinde durmaz. ve jordan yine bir nehirde bulunur godwoman tarafından. bu incil’e bir göndermedir zira musa da aynı şekilde bulunmuştur. burada önemli olan bir olay da godwoman’ın anne oluşunun yine bildiğimiz geleneksel şekilde olmaması. bakın kadın anne olurken dahi çocuğu buluyor yakışıklı bir prensle falan yapmıyor bunu. hatta jordan da fortunata adlı karakterlerle evlenmek isteyecek ama fortunata bunun aşağı çekici güç olduğunu uçmak için özgür olmak gerektiğini söyleyecek ve o 12 prensesin en güzeli, en akıllısı geleneksel hikayedeki gibi evlenmeyecektir. işte bakın bu da başka bir bakış açısı. neyse gelelim jordan’a tekrar. jordan ilk başta seyahetine tradescant’a ( bu bir botanikçinin ismidir) özenerek başlar onun gibi olmak ister. güçlü bir erkek, özgür bir erkek gibi çünkü kendisini aşağı görür hep başkası olmak ister. fortunata dahi olmak ister ama çıktığı bu seyahatte kendisini bulur. kendisini olduğu gibi sevmeyi, kabullenmeyi öğrenir. hiçbir kategoriye girmez. jordan ne x burcudur ne x cinsidir ne şöyledir ne böyledir. jordan jordan’dır tıpkı doğa* gibi eşsizdir. evet buradan ben şunu çıkardım. gerçekten seyahat etmenin asıl amacı bence somut bir şeyler görmek değil kendimizi bulmaktır. bir de yazar bence kendisini bir süre olduğu gibi kabul edemedi.

kitapta bilimsel bir kadın da var o da kapitalizme karşı büyük şirketlere karşı ( corporations) savaşıyor tıpkı tyler durden gibi. bilge bir kadın. ki bu da eski tanrıçaların sahip olduğu 3 temel özelliği tamamlıyor; güç, gençlik ve bilgelik.

bunların dışında incil’e çok fazla gönderme var ve çok fazla ikircik var kitapta. örneğin muz erkek cinsel organına benzer ama muz aslında bir kadındır. yine başka bir örnekte jordan bir şehire gider ancak orada aşk yasaktır ama papaz ve bir kadın sevişir. burada din, tarih ve zaman gibi kavramları sorgular zira jordan dediğim gibi bir geçmiştedir bir gelecekte. quantum fiziğini resmen yaşar ve kafa karıştırıcı olacak ama burada an kavramını kullanır yani mesela geçmişe gitmez aslında sadece paralel evrendeki gibi düşünün başka bir sen’in başka bir andaki anına gidersin. çünkü bizler için zaman sadece şu andır geçmiş veya gelecek bizler için bir kavramdan öteye gitmez bizler 4. boyut olan zamanı algılayamayız.

yoruldum bırakıyorum.
güncel Önemli Başlıklar