bugün

ilkokul 7.sınıfa giderken, yan sınıfta bulunan güzel mi güzel şirin mi şirin sarışın mı sarışın kıza yani okulun en güzel kızına aşık olmuştum. her teneffüs zilin çalmasını sınıf kapısının yanında bekliyor belki nisa yı görürüm diye iç geçiriyordum. evet adı nisa ydı. bir isim bir kıza bu kadar yakışabilir. nasıl anlatayım bilmem ama onu gördüğümde içim pır pır ediyor, her daim onu görmek için teneffüs zilini iple çekiyordum.

bir gün en yakın arkadaşım bekir e bu mevzudan bahsettim.

callofcu: lan olum ben var ya..
bekir: söyle lan benden mi saklayacaksın
callofcu: tamam la ipucu veriyorum.
bekir: olum mal mısın söyle dedik ya.
callofcu: baş harfi n.
bekir: nurcan mı?
callofcu: ohaaa la beni o şişko kıza mı yakıştırıyon?
bekir: şaka olum. ben ipucu verim. ikinci harfi i de mi.
callofcu: evet o. nerden bildin.
bekir: her teneffüs kızı dikizleyen ben miyim aq.
callofcu: çok mu belli oluyor?
bekir: bayağı oluyor. neyse bak sana ne dicem. bu nisa var yaa.
callofcu: ee ne olmuş lan yengene.*
bekir: birşey olduğu yok. kütüphanede haftada 3 gün görevli.
callofcu: ne yapayım görevliyse.
bekir: anlasana olum sen de görevli olacaksın.
callofcu: haaa harbiden ben neden düşünmedim bunu. neyse hangi günler nöbetçi?
bekir: pazartesi salı çarşamba.
callofu: tamam türkçeciye söylim hemen ben de başlarım.
bekir: benimle işin bitti o zaman hadi kolay gelsin.
callofcu: görüşürüz.

günler günleri kovalıyor türkçe dersinin olduğu gün olan gününü bekliyordum. ders vakti yerimde duramamakla birlikte hocanın sınıfa gelmesiyle örtmenim örtmenim diye bağırmaya başlamıştım.

örtmen: destur evladım. hele bir sınıfa girelim.
callofcu: tamam hocam da çok önemli.
örtmen: günaydın çocuklar.sıra sende söyle bakalım callofcu.
callofcu: örtmenim şimdi ben kütüphanede görevli olmak istiyorum.
örtmen: nerden esti evladım yıl boyunca tek kitap bile okuduğunu görmedim.
callofcu: örtmenim aslında ben çok kitap okurum ama belli etmem. mesela 9. hariciye koğuşu orhan kemalin.
örtmen: hahaha yanlış oldu peyami safa diyecektin.
callofcu: dilim sürtüştü örtmenim. başka bir tane söylim istanbulu dinliyorum muzaffer izgünün romanı.
örtmen: tamam callofcu çok biliyorsun bir kere istanbulu dinliyorum orhan velinin, ayrıca roman değil şiir.
callofcu: ayrıntılarda takılmayalım hocam siz bana görev veriyor musunuz onu söyleyin.
örtmen: veririm ama sana 10 tane kitap adı vereceğim 20 gün içinde teslim edeceksin özetleriyle birlikte.
callofcu: tamam örtmenim siz onu 15 gün yapın ben çok güzel kitap okurum.
örtmen: tamam 16 gün olsun.

hocadan kitap listesini aldım. bütüm kitapları üst komuşumuz olan lise öğrencisi ahmet abiden ve yan komşumuz olan serdar abiden tahsis ettim. deli gibi okumaya başladım. ilk günler büyük bir heyecanla okumama karşın sonlara doğru epey sıkılmıştım. ama nisa ile aynı havayı soluyacak olmak bile beni heyecanlandırıyordu. hemen hemen hepsi 100 ile 200 sayfa aralığındaydı. teneffüslerde bile okudum okudum okudum. beden eğitimine çıkmadım, maç yapmadım ama okumaya devam ettim. en sonunda özetleriyle birlikte türkçe hocasına teslim ettim. hoca bu azmim karşısında adeta büyülenmişti ama ben hocanın değil de nisanın büyülemesini istiyordum. türkçeci beni nisa ile aynı günlere görevli olarak atadı. sabahçı öğlenci sistemi vardı okulda. öğlenciydim 1 saat önceden gidip kütüphaneyi açıyorduk nisa ile beraber.

günler geçti nisa ile kütüphaneye devam ettik. nisa nın en çok örgülü saçlarını ve deniz gözlerini seviyordum. her gün istinasız saçını annesine ördürerek gelirdi. 3 hafta sonra annesi hasta olan annesine bakmak için köylerine gitmişti ve saçlarını öremiyordu. yanında devamlı olarak gezen kız arkadaşı şeyma kütüphanenin bir köşesinde çaktırmadan saçlarını örüyordu.

nisa nın saçları ipek gibi yumuşacıktı. ya da öyle görünüyordu uzaktan birazcık da yakından. günlerden bir gün anneme,

callofcu: anne saç nasıl örülüyor?
annem: neden sordun bakalım?
callofcu: hiç anne yarın öbür gün kız kardeşim olursa saçlarını ben örerim.
annem: bu işte bir iş var ama.
callofcu: yok anne ne işi sadece merak.
annem: tamam, saçı 3 bölmeye ayır. daha sonra ikisine elinde tut, diğerini de ortalarından geçir, ortadan geçirdiğin sabit tutup sırayla birbirlerinin ortasından geçir. bu kadar basit.
callofcu: teşekkür ettim annecim.

saç örmesini teoride öğrenmiştim. sırf uygulama olsun diye siyah ipleri birleştirerek saç ördüğümü düşünerek örmeye çalışıyordum ve başarıyordum. sonunda tam olarak saç örmesini öğrenmiştim.

o gün kütüphaneye giderken nisa nın arkadaşı şeymanın gelmemesini istiyordum. böylelikle nisa saçını öremeyecek ve o sırada "ben örerim diye atılarak kahramanlık gösterisi sunacaktım.

nitekim nisa nın arkadaşı şeyma hasta olduğu için okula gelememişti. nisa nın saçları iki yana dalgalanmış güneşte pırıl pırıl görünüyordu.
kütüphaneyi bu kez sadece ikimiz açtık.

nisa şeyma nın olmadığını fark edince "offf yaa saçlarım dağınık, şeyma da yok bugün. ne yapacağım?" der demez "ben saç örmesini biliyorum" diye yaydan çıkan ok gibi namludan çıkan mermi gibi fırlayarak atıldım. nisa tam olarak anlamamış olacak ki,

nisa: bir şey mi dedin?
callofcu: ben çok güzel saç örerim dedim.
nisa: cidden mi yoksa şaka mı yapıyorsun?
callofcu: cidden yaa annem öğretmişti.
nisa: saçımı öreceksin o halde.
callofcu: elbette dedim ya çok güzel örerim.
nisa: tamam ama dikkat et.
callofcu: çok dikkatli olurum.

dedim ve nisa nın ipek saçlarını elime aldım. saçları o kadar yumuşacıktı ki adeta kendimden geçmiştim. dağcı dağa tırmanırken tuttuğu ip ne kadar hayati ise beni de o anda hayata bağlayan bu ipek saçlardı. uzun süre bir şey yapmadan tuttum saçını sonra aptallığımın farkına vararak hemen ipek saçlarını örmeye başladım.

annemin öğrettiği gibi ilk önce ipek saçlarını üç bölüme ayırdım. daha sonra sıra ile birbirlerinin ortalarından geçiriyordum.
aslında her şey güzel gidiyordu ama biraz sonra acayip bir terslik olduğunu anlamıştım. üç bölüme ayırdığım saçlardan biri çok uzun diğeri çok kısa kalmıştı. biraz daha devam ettim ki iyice sıçtığımın farkına vardım.

nisa nın o ipek saçlarını düğüm hem de kördüğüm yapmıştım. ne bir adım geri gidebiliyordum ne de örmeye devam edebiliyordum. biraz daha eveledim geveledim nisa tehlikeyi fark etmiş olacak ki "hadi ama yaa bitmedi mi" gibi bir şey mırıldadı. ben de "bitti sayılır" dedim. ama saç düğümü giderek karmakarışık bir hal alıyordu. ben de iyice tedirgin olmuştum ki nisa sonunda ayağa kalkarak kütüphane dolaplarınının camlarındaki yansıyan görüntüsüne bakmasıyla "ayyyyyyyy" çığlığı atması bir oldu. bana hışımla döndü, sinirlenmek bile ne kadar yakışıyordu ona. "sen ne yaptın salak şey." deyip tokadı suratıma geçirdi. eli amma da ağırdı ama vurduğu yerde gül biterdi.bir şey diyecek gibi oldum saçlarındaki düğüme bakarak. boğazım düğümlendi bir şey diyemedim o güzel yüzüne o mavi gözüne karşı. gözlerim doldu, koşarak çıktım kütüphaneden.

o hafta bir daha kütüphaye gitmedim. nisa yı yine bekledim sınıf kapılarında. saçlarını küt küt kestirmişti. böyle daha güzeldi aslında. gücümü ve cesaretimi toplayıp yanına gittim "böyle daha güzel olmuşsun" dedim. gülümsedi ve o anda içimden pır pır eden kuşlar özgürlüğüne kavuştu. bana kızgın olmadığını söyledi ve kütüphaye gitmeye devam ettik okul bitene kadar.

bir daha da saçını ben öreyim demedim, diyemedim.

_________________________________________________________________________________________
tanım: sevdiği kız için saç örmeyi öğrenen çocuğun biraz hazin biraz da mutlu biten hikayesidir.
_________________________________________________________________________________________
enteresan bir fedakarlıktır.
güzel bir fedakarlıktır. tebessüm ettirmiştir.
sevilen erkek için kravat bağlamayı öğrenmek şeklinde başka bir versiyonu olabilecek durum. *
(bkz: çocukluğuna inelim)
tedavi edilmez ise tehlikeli olabilir.

kız birde terkederse ileride mazallah rastafarian bile olunur.

(bkz: anne ben manyak oldum)
kızı yedin mi onu söyle?

öyle demek istemedim.
(bkz: saçını süpürge etmek)
(bkz: hayata dair gülümseten detaylar)
saç örmek, ayakkabı bağlamaktan daha zor olmadığı için, çok da büyütülmemesi gereken birşeydir.

saç örmeyi bilen adam konuştu.
sevmek var ise gerisi teferruattır inancına sahip kimselerin sergileyeceği davranış.

keşke sevsem deliler gibi, saçlarına dokunsam örmek içinde olsa ve ellerim saçlarında iken sadece seni ve sevgimi düşünebilsem.
saç örmeyi öğrenmenin, bu başlığın entrysini okumaktan daha kısa süreceği hede. *
yapmis bir adam olarak soyluyorum son derece rahatlatici ve mutlu edici birseydir. Sevdiginiz kisinin sacini ormek ya da ıslak saclarini tarayip fon cekmek gibi tatli, essiz duygular uyandiran pek az sey vardir cunku. pek guzeldir. sevdikce daha cok sevesiniz gelir yapinca.
tebessüm ettirmiştir. ne güzel bir fedakarlıktır o öyle..
saçlarını ben öreyim
buna dayanmaz yüreğim
vermem seni azraile
ben öleyim, ben öleyim
görsel
el becerisine sahip olmayı gerektirir.elin yatkınsa hemen öğrenirsin.20 bilmem kaç yıllık kız olup daha saç örmeyi bilmeyen insanlar da var yani *
sevdiğim kız için matematik öğrendiğim zamanları hatırlamak.
Ilkokul erkeklerinin hobilerinden.

Annem ne düşündü allah bilir o zamanlar.
Oha böyle bir insan evladı var mı ya gerÇekten??
onu ne kadar çok sevdiğinizi gösterir. bir erkek bunu neden yapar ki?

(bkz: aşk)
(bkz: sevdiği Kız için saç uzatan erkek)
Gerçekten sevdiğim kiz için dusunmeden yapacağım eylemdir.
Tabi ki sevilen kız için yufka açıp baklava yapmayı öğrenmek kadar olmayan bir eylemdir.
Saç örmek ne la? Zoru hemen hallederiz de imkansız zaman alır sevilen kız için. O kadar..!
yalakalikta sinir tanimayarak siradan bir insan olma yolunda hizla ilerlemektir.