bugün

“i… Trabzon Olamazsın şampiyon”

Sözümüz, Fenerbahçe’nin “kanaat” önderliği makamını işgal edenleredir.

Türkiye “Fitbol” Federasyonu’nun Fenerbahçe’ye özel uygulamalarından biri olarak hayatımıza soktuğu “kadınlara ve çocuklara öze “maç gecesinden hepimizin çıkarması gereken dersler vardır. Fitbol federasyonunun statü devam ederken aldığı bu “ara kararın” hangi kaygılardan beslendiğini hepimiz biliyoruz ama biliyor olmamız bu garabeti kabul ettiğimiz anlamına gelmez, bu not böyle dursun.

Kanaat önderi kavramını biraz açalım da, kerameti kendinden menkul ya da tv programlarından kazanılan cukkalara bağlı aidiyetleri kastetmediğimiz anlaşılsın.

Benim için Fenerbahçe’nin kanaat önderi Lefter’dir, Can Bartu’dur;

Çete ve Şike soruşturması bitene kadar susma efendiliğini gösteren ama bu arada takımına ve camiasına sahip çıkmaktan geri durmayan kongre üyeleridir

Takıma ve markaya sahip çıkmakla, kişilere sahip çıkmayı karıştırmayan ve sportif mücadelenin saha içinde kalabildiği ölçüde kıymetli olduğuna inanan eski tüfeklerdir

Benim için kanaat önderleri

Endüstriyel Futbol kirliliğine karşın, mertçe mücadeleye ve emeğe saygı ilkesiyle markasına sahip çıkan FenerbahCHE özelinde , kalbinde sevgiden başka hiçbir şeye yer vermeyen tertemiz Fenerbahçelilerdir.

Dönelim asıl mevzumuza;

Şükrü Saraçoğlu’nda toplanan 50 bine yakın kadın ve çocuktan oluşan Fenerbahçe tablosunun, en usta ressamları bile kıskandıracak enfes bir kolaj olduğunu, bu tabloyu yaratabilmek için usta fırça darbelerinden çok daha fazlasına gerek duyulduğunu ve bu gerekliliklerin en değerlisi olan masumiyet duygusunun da o gün o statta neredeyse elle tutulacak kadar hissedildiğini hep birlikte gördük, yaşadık, paylaştık.

Yaratılan tablo, başta ezeli rakipler olmak üzere futbol dünyasının tüm unsurlarınca gıpta ile izlenir ve her marka bu tür bir güzelliğin düşler bahçesinde kendini hayal ederken yükselen bir slogan bu eşsiz tabloya gölge düşürdü. Malum, Trabzon inbeymiş ve olamazmış şampiyon!

Soru şudur, bu tabloya çirkinliğin fırça darbesi olarak düşen bu eskizin motivasyon kaynağı neydi? Değmiş midir? Ve bu eskiz çirkinlikten başka neye yaramıştır? Fenerbahçe’nin kanaat önderleri, yanıtlarınızı bekliyoruz.

Bir de hatırlatma yapalım; Trabzonspor’un tıpkı FenerbahCHE’li kardeşleri gibi futbol içindeki her türden pisliğe karşı adaletin bayrağını açan bir taraftar grubu var; KemenCHE taraftar grubu. Bu kardeşlerimizin sitesinde Ganzilis Tv imzasıyla yayınlanan bir klipte 30 yıl öncesinde 60 yaşlarında TS’li köylü bir nine ile yapılmış kısa röportaj var. Bu “köylü” ninemiz küfürsüz ve namuslu oyundan söz ederken, 30 yıl sonra Şükrü Saraçoğlu’nun dolduran 40 bin “kentli” kadınımız “inbe Trabzon” korosunun üyesi olmaktan arkaik bir haz duyuyorsa, hepimiz kirliyiz, hepimiz suçluyuz demektir.

Kardeşler, sesimi duyuyor musunuz???

Bir buzdolabına maç satan süper lig kulüp başkanları aramızda dolaşırken, adalete ve haysiyete ancak birlikte ulaşabileceğimizin farkında mıyız?

bu yazının yazarı güzel insan.
Mehmet Ali Aydınlar'ın vefat eden oğlu üzerinden soru soran gazeteci müsvettesi. be adam! mehmet ali aydınlara sorduğun bu çirkin soruyu anlaman için seninde mi çocuğun ölmesi lazım