bugün

son hamlelere doğru notasyon kağıdını doldurmak ve maçtan sonra sadece imzalamak.
"tuşe" diye atlayan acemi oyuncuya "ne bağrıyon lan" diye çıkışmak.

(bkz: ben sporcunun zeki çakal ve ukalasını severim)
en güzel ayar rakip sizi küçümsediğinde olur. Öyle bir salakça hamle yaparsınız ki, lök diye atlar ve ikinci hamleniz korumasız kalmış şahı yıkmak olur. Hatta atla, şah vezir de olabilir. Süründürmek de zevkli kimi zaman...
- şah ve mat!...(siyah vezir şah çekmiştir)

(ancak ona l çizen bir atı görmeden, erken konuşmuştur. beyaz at, siyah veziri yer.)

+ yarraamı mat!
- hassssiktir!
etrafta satrançtan pek anlayan olmadığı için bol bulunan insanlardır.hatta ne kadar ayar alırlarsa alsınlar sanki çok biliyormuş gibi itiraz ederler.yahu kadeşim sen taktik nedir tuzak nedir gambit nedir bilmiyosan ben napiyim?kafamı şişirme,git bi çay koy!
o ayar başka ayara benzemez. feci yüz kızartır.
sene 2003. özel bir turnuva. rakiplerimden biriyle maçım oldukça erken bitmişti. boş bi masada maçın değerlendirmesini yaparken, ufak tefek bi kız çocuğu çıktı geldi. hamleleri tekrarlarken. o taş öyle gitmezkiii dedi. gülümsedim, hamleleri yeni öğrenmiş heralde diye düşündüm. gel dedim hadi bi maç yapalım vaktin varsa.
tamam dedi, oturdu sandelyeye. çok şeker görünüyordu. ayakları daha yere deymiyordu. hamle yapmak için sandalyeden kalkması gerekiyordu. öyle şeker sen düşün.

taşların hareketlerini biliyo musun dedim. biraz kötüce bakıp evet dedi ve açılışını yaptı *
kaç yaşındasın bakiim dedim hafif küçümseyerek. 9 dedi hırsla.
öyle böyle derken oyun ortasında merkezde bir tek piyonumu sabitleyemedim. götürdü hepsini.
bi an boğulduğumu hissettim. nerden atak versem nafile..
e kaybettim haliyle. maçın sonunda gülümsedi elimi sıktı.
"güzel oyundu. ama çok çalışman lazım. açılışları tekrar etmelisin!" dedi döndü gitti.

itiraf: ayar'ın kralını yedim.

not: güleni yakarım. küçümsediğim ufaklık bayanlar türkiye birincisiymiş meğer. hem daha sonra resmi maçta süreyle de olsa yendim ben onu. bi daha ufaklıkları küçümsersem iki olsun...
müge dalkıran'ın babasını çağırması ve gelişen olaylar.
(bkz: satranc dersleri)
(bkz: çoban matı)..
3 dakikalık bir oyunda rakip ardarda 3 kez yenilmiştir. rakibin tepkisi:

+what is the name of your program
- brain. have you?
rakip masadan kaçar ve ıssız topraklara doğru yelken açar...

[çünkü çakal önce ingilizce havası atmakta, sonra da süreli bir oyunda program iftirası atmaktadır. hey gidihey hey. (bkz: ego da boru gibi maşallah)]
baska alanlari bilmem satrancta harbiden de ayar verilmez alinir.

zira satranc agirbasli bir oyundur.
(bkz: şah mat)