bugün

oh lovely art, in how many grey hours,
when life's fierce orbit ensnared me,
have you kindled my heart to warm love,
carried me away into a better world!

how often has a sigh escaping from your harp,
a sweet, sacred chord of yours
opened up for me the heaven of better times,
oh lovely art, for that ı thank you!

schubert'in an die musik adlı operasında, sanat için yazılmış bu güzel sözleri okurken anlamalıydım böyle tarifsiz coşkuyla karışık mutluluklar yaşayacağımı.. sanatın sonsuz ışığını hissederken, insanların neşeli şarkıları dansları eşliğinde yorumlarken, tiyatro sahnesinin benim için bir mabed olacağını gözlerim dolarak farkedeceğimi tahmin edemezdim. ağzında sigarasıyla daktilosuna hükmeden bir yazarın yaratacağı öyküler, şiirler, romanlar.. kırların yeşilliğini insanların gülen yüzleriyle birlikte resmeden ressamların tabloları.. bambaşka bir düzlemde akıp giden farklı boyuttaki matematiksel çizgilerin onlarca enstrümanla birlikte notaların yarattığı ezgilere döken kompozitörlerin eserlerini.. dijital oyuncakların bizler için birer tehlike olmadığını filmlerle, fotoğraflarla gösteren çeşitli yönetmenlerin ve fotoğrafçıların verdiği emeklerle ortaya çıkan yaratılar...

onların eserlerini ancak goethe en iyi şekilde övebilir; "bilde, künstler! rede nicht!"
yuvarlak bir odada köşeye sıçmaktır.
şöyle bir şey de olabilir;

Yeni bir sanat galerisinin açılışındaydım. Libido seviyemden habersiz sağa sola bakınırken uyarıcılığına hasta olduğum renge takıldı önce gözüm, kırmızıydı elbise, sahibi kendisinden sıkı. Yaklaştım, varlığımı sezdirmeden. Zaten onun çevresindeyken benim varlığımın dikkat çekmesi gibi bir ihtimal yoktu, rahattım. Yaklaşınca kokusu geldi burnuma, chanel no.5 değil daha da ötede bir şey, hormon kokusu, elma kokusu, yasak kokusu. Bir tabloya doğru hareket etti. Kokuyu takip etmeye başladım, hansel ve gretel gibi kırıntı peşindeydim, evin yolunu bulmaya çalışıyordum ve birden ''open your heart, i'm coming home'' diye mırıldandım.
O’nun önündeki tabloyla arasında hiçbir şey yoktu fakat hemen arkasında mevzilenmiş olan benim tabloyla aramda her şey vardı. Yüzümle gözümün aynı doğrultuya bakamamasının cezasını ödemeye hiç hazır değilken bir erkek yanıma gelerek kibarca selam verdi. içeriği -her şeyin farkındayım ve özgüvenim o kadar yüksek ki seni selamlıyorum olan bu kısa selama yine aynı incelikle, küçük bir boyun hareketi vasıtası ile karşılık vermeye çalışırken ensemin kalınlığı bana aslında ince bir insan olmadığımı, rol yapmayı kesmem gerektiğini hatırlatırcasına pürüz çıkardı. Lanet olsun deşifre oldum.
Adam bana -güzel parça değil mi? diye sorarken gözlerinin kadının üzerinde olduğunu fark ettim. Ama cevaplar konusunda başarılıydım ve tabloya bakarak, -takip ettiğim bir sanatçı dedim. Adam -tabloyu kastetmediğimi biliyorsun! Dedi. Gözlerim kadının kalçalarındayken - ben zaten tanrıdan bahsediyordum! Dedim.
Son olarak çıkışta üçümüz birer duble viski içmeye karar verdik.
saçmalığı severim ama bazı saçmalıklar aşırı saçma, absürd sanat ile bokumsuluk arasında ince değil dev bir çizgi vardır, hatta birbirini hiç tanımazlar, aynı meridyende bile değillerdir. ben size sanat budur şudur demiyorum ama bazı şeyler hiç sanat değil bildiğin bok, ha bok da bir sanat çeşididir o ayrı.
Sanat geleceği içinde barındıran bir silahtır.
ortaçağ'da koyu bir sempati duyulan; "din" kavramının "ulviliğini" vurgulamak maksatlı: tebliğ, tanrı, mesih, mucize gibi olguları tema edinmiştir.
gerçek olmayandır. gerçek olan sanat değildir. gerçekliğe göz kırpan da sanat değildir. sanatçı gerçeği değil gerçeğin ötesini dillendiren ya da resmeden ya da nota edendir.
Somut kavramlara soyut anlamlar yüklemektir sanat... Made by D.Can YUKSEL
dünyanın olumlu ya da olumsuz durumlarının mekanik abartmalı bir aynası, yansımasıdır.
tam olarak bir kalıba sokulamayan kelimedir. bu yüzdendir ki sanatın tanımı şudur'a da indirgeyemezsiniz onu.

yeri gelir bir ressamın duygularını dışa vurma dürtüsüyle duvara çizdiği derin çizgiler bir sanat olabilmektedir. sanat dediğimiz şey aslına bakarsanız ortaya koyduğumuz eserin doğaya yakınsamasıdır.

çünkü doğayı mutlak estetik olarak varsayarsak amacımız onu resmetmek, tanımlayabilme dürtüsü olmalıdır ki yaptığımız şeyin bir değeri olsun. işte bu yüzdendir ki sanat dediğimiz şey içimizdeki dürtülerin dışa yansımasıdır. bu yansıma ne kadar hisettiğimiz duyguya yakın olursa, yani o duyguyu ne denli hissettirebiliyorsak, o denli başarılıyız demektir.

sanat kavramı da bir çok şey gibi modern toplumların modern olmayan anlayışları içerisinde içi boşaltılmış ticari bir hal almıştır. endüstriyel kaygılar ve bu işin para etmesi sanatı ruhundan uzaklaştırıp, maddelere, kalıplara hapsetmiştir.

malesef türkiye'de de bu böyledir. haketmeyen onca insana ve esere şaklaban yerine yapıştırılan etiket olmuştur sanat ne yazık ki.

umarım bu deli düzen değişir de, sanat sahipleri tarafından hakettiği değerlerde icra edilir.
sanat başkaldırıştır.
"gerçek sanat rahatsız etme yeteneği taşır" demiş susan sontag ablam.
içinde anlamlar barındırandır. yani hayatın anlamının, sanatçılar tarafından dışa vurumudur.
toplum için ve sanat için diye ikiye ayrılır. ikisi de bir şeye veya birelerine bir şey katmak veya anlatmak için yapılır. sanatçıdır bunu yapan, işidir onun ve bunu yaparken çıkar duygusu gütmeden yapar. samimidir. bir derdi vardır ve bu derdi anlatmak için bizimle iletişimle geçer. bizden cevabını aldığından da bir işe yaradığını anlar ama hiçbir zaman da götü kalkmaz, derdini samimiyetle anlatmaya devam eder.
tabi karşıdakinin anlayabileceği kadar olması, sıkıntı çıkmasına neden olabiliyor. anlamaya çalışmak lazım biraz sanatı ve sanatçıyı..
Sıkıntı sürecinde olgunlaşır,
düşünceyle yoğunlaşır,
emekle hazırlanır.
en iyiyi vermeyi amaçlar.
Ses sese karşı kitabında aldous huxley'in philip quarles karakterinde çok iyi bir şekilde anlattığı kavram.

--spoiler--
sanat gereğinden fazla gerçektir. Tam anlaıyla saftır, imbikten süzülmüş su gibi. gerçek dediğin, tam anlamıyla gerçek kalınca, doğaya aykırı bir şeydir. asıl dünyada bulunan şeylere zerre kadar benzemeyen soyut bir kavramdır. doğada esas gerçekle kaynaşmış, birbirni tutmayan bir yığın öyle saçma öğeler var ki! işte sanat, bundan ötürü heyecan verir insana -yani gerçek hayatın tüm saçma yanlarıyla karışıp saflığını yitirmediği için-. Sanat bir duyguyu, bir düşünceyi tam anlamıyla saf olarak verir insana. Ahlak açısından değil kimya açısından saf olarak demek istiyorum
--spoiler--
görsel
Eleştirilmeye açık , sadece ruhu gıdıklamak için yapılan eserlerdir .
Sanat, insan hayatında çok önemli yeri olan bir olgudur. Sanat her yerdedir önemli olan sadece onu algılayabilek, yorumlayabilmek ve anlayabilmektir.
Sanat insanın duygu ve düşüncülerini özgürce ifade edebildiği şeydir. insan sanat ile tüm duygu ve düşüncelerini ifade edebilmelidir. Toplumun kültür seviyesinin artması sanatçı düşüncelerine özgürce ifade etmesine bağlıdır. Eğer sanatta zorlama ve baskı olursa yani düşünceye kısıtlama gelirse toplumun kültür seviyesi düşer. Sanatta zorlama olursa yeni kitaplar çıkamaz, yeni şarkılar yazılamaz,yeni resimler çizilemez , yeni heykeller ve yeni oyunlar oynanamaz yapılamaz.
Sanat yetenek gerektirmekle beraber eğitimle gelişir ve evrenSelleşir. Sanat aynı zamanda insanları rahatlatan, sorunları uzaklaştıran,düşünmeye yönelten davranış biçimlerini topluma verir. Böylelikle insanlar mesleklerinde daha pozitif, çOk yönlü düşünür mutlu ve başARILI OLURLAR. Sanatçılar gündemde oldukları için örnek teşkil ederler. Halak düşünceleri ile yol gösterirler. Hareketleriyle örnek olurlar. Bu yüzden kendilerini geliştirmeleri gerekir. Sanatçı olmak zordur. O yüzden gerçek sanatçıların sayısı çok azdır. Atatürk’ün dediği gibi Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız.
Türkiye’de sanat anlayışına sahip insan sayısı çok az. Çoğunluk tiyotroya,konserlere,sergilere gitmiyor. Peki gitmeye zamanı olamayabilir fakat her insanın evinde bile bir sanatsal faaliyet yapacak vakti vardır. En azından ayda bir kitap okuması gerekir her insanın.
Kültür ün düşesiyle beraber sanatın kaltesi de teknolojinin gelişmesiyle azaldı. Artık sanat için ve kaliteli müzik yapan az sayıda sanatçı. Şarkının arkasına sürekli devam eden bir ritim koyup kalitesiz sözler ile sadece ticari kazanç sağlamak için müzik yapan çok sayıda insan var. Ve şaşırtıcı olan bu müziklerin beğenilmesi. Artık santta duyguların yerini para santın yerini de teknoloji aldı.
Sanat Ürkünçtür!
Sanat belki insanları topyekûn değiştiremez. Dünyayı da değiştiremez belki. Ama daha iyisini yapar. Tutar bir insanın dünyasını değiştirir. işte dünyayı yalnızca ve yalnızca, dünyası değişen insanların birlikteliği değiştirebilir.

demiş "Cansu Fırıncı"
güzel demiş.
ilhamını temelde doğadan alır. esasen biraz dikkatli baktığımızda doğa estetik bir yön barındırır ve insanın içinde bu estetiğe karşı bir derinlik vardır. hem doğanın bir parçası hem de onu anlamlandırabilen tek varlık olan insan bir şekilde sanatla kendi ifadesini bulur, kendisini ifade eder ve doğanın bir parçası olduğu hissini yaşar. bir ağacı tasvir eden ressamın sanatı güzeldir ama ağaç aslında en gerçek bir sanat eseridir, insan gibi.
görsel
insan yeteneklerinin dışa vurumu.

http://www.facebook.com/p...70&type=1&theater
Sanat sanat içindir. Sanatçı sanat için sanat yapar.
görsel
uludağ sözlük yazarlarının çoğunun inandığı gibi faşizmden beslenmeyen kavram. gerçi faşizm neyi besler pozitif açıdan bu da tartışılır ya neyse.

edit: işbu giri hacettepe'nin dine saldırı başlığında çoğunluğun sesine bakarak yazılmış ve bana kocaman bir yuh dedirtmiştir.