her tipik türk ailesinde sabah erkenden kalkan anne kahvaltı sofrasını hazırlamış yavrularını ve eşini kısaca ev ahalisini yuvadaki dişi kuş misali şen şakrak uyandırır

-what iffffffff öküz gibi yatıyosun hergün kalk artık! insan gibi yatmasını da kalkmasını da bilmiyosun. öğretmen olcak bunun böylesi!

tabi bu nadiren gerçekleşen senaryolardan biri zira çalışan bir anneye sahiptim ömür boyu. velev ki güzellik, baba şu 2 posta çalışan emekçilerden biri bizim. genç de daha 50yi bulmadı henüz. annenin yokluğunu aratmamak için kalkar erkenden. alışılagellmiştir artık. sırasıyla sigarasını yakar mutfağa yönelir. çayı demler eğer eksik varsa evde bakkala gider çay demlenirken seslenir içeriye en güzel en şefkatli nidalarıyla;

- what if yavrum çay var içeceksen. sigara da aldım sana.

e gel de sevme bu adamı. gözleri ovuşturula ovuşturula babaya gidilir. eğer utanmıyosam * babanın kucağına oturulur öpülür sevilir "babaların en annesi" diye dalga geçilir. yüzündeki tebessümü çayla karıştırır bardakta uzatır şefkatli elleriyle.

fondipnot: seviyorum be sözlük ilk aşkım babamı. öyle böyle değil
en cuzel çaydır, baba çaydır.
babamın hep nasıl yapılması gerektiğini anlattığı ama bir türlü yapmadığı bu yüzden pek ulaşamadığım çay şekli..
ailesini çok seven babanın eylemidir. ne mutlu böyle bir babaya sahip olan aile bireylerine.
hiç unutulmayacak çaylar arasındadır. dedenin ansızın vefatıyla okul zamanı anne memlekete gitmiş baba 2 aç yavru ile başbaşa kalmıştır. ne yapacağını merakla bekleyen gözler vardır. acaba diye soru işaretleri vardır kafada, başarabilecek midir ? baba neticede. görmemişsin ki hiç tavaya yumurta kırarken.* gel bakalım der kafanı okşayaraktan beraber yapalım kahvaltıyı annen yokken. gidersin peşinden babanın. hoşuna gitmiştir babayla beraber kahvaltı hazırlamak.

çayın suyunu koyar koymaz, tavayı ocağa koyar. yağ kızdığında 3 biber, 1 adet dilimlenmiş domatesi tavaya bırakır. menemen gördük tabi ki o zamana kadar ama bütün bütün atanı hiç görmemiştik. hafif bir gülümseme oluşur suratta, bu nedir baba diyerekten. baba bakar şöyle bir tavaya başlar biz askerdeyken kahvaltıda anca zeytin-ekmek yerdik diye anlatmaya. dinledikçe anlamaya çalışırsın bir baba evladını neden bu kadar sever.*

kahvaltı hazırdır, çay getirilmiştir. baba alnının akıyla atlatmıştır bu durumu keyiflidir. eline alır çayı dökmeye başlar bardaklara, oğlum sende suyunu koy der. babanın koyduğu her demin üstüne bir parça su koyularak çaylar içilmeye hazır hale getirilir. babanın kestiği ekmek dilimlerinden birini, yumurtanın sarısına bandırıp ağza attıktan sonra o çaydan alınan bir yudum, o çayı unutulmayacak bir çay haline getirmiştir. hayat budur; babanın öğrettiği şeylerin üstüne kendinden bir şeyler katarak hazır hale gelmek.
iyidir, hoştur, içilesidir de annenin yaptığı gibi olmaz. en azından babam annem gibi yapamıyor çayı. su tadı geliyor, ki bundan nefret ederim.

(bkz: babaya bsgçk demek)
olumsuz yanından bakarsak türk sineması tadında anne ve babanın ayri olma durumudur.
hiç tadını tadmadığım bilmediğim çaydır.......
ohh mis gibidir. tadını hiçbir şeye değişmem.
babanın kendince geliştirdiğini iddia ettiği özel yöntemlerle demlenen çaydır.
çayın üstüne su koyarken suyu gezdirmez. sadece orta kısmına koyar.

ne hikmetse annenin çayı gibi on dakikada olmaz.
ve tadında biraz eksiklik, biraz da fazlalık vardır.

fazlalık fazla koyulan çaydır ancak eksiklik nedir bulunanamamıştır.
Bundan 7 yıl önceydi . Hala tadı damağımdadır .
dadından içilmez o çay. eheh. öyle güzeldir işte.

babam çayı demler. bahçede çay, çamur, şeker, tüp. ne ararsan var. küçük mutfak var neredeyse orda. ocak falan. ekmek yapıyoruz. neyse bunu daha sonra anlatırım. babam çayı demler. bizi uyandırır demledim inin bahçeye diye. öyle huzurlu olur ki o ortam. bir yandan bizim sakine gelir ayağımın dibine (sakine kedim) bi yandan oğlan miyav da miyav der (oğlan da kedim)

güneş bahçeyi öyle canlandırıyor ki çiçekler daha güzel görünüyor. işte o huzurlu ortamda tıkır tıkır çay kaşığının sesi insana ninni gibi geliyor o uyku sersemliğiyle.

velhasıl bu çay lezzetlidir.

edit:***
böyle başlıklar adama çay demlettirir. hiç bir pul hiçbir zarfa yakışmıyor denir ya, bu zarf okunur. Sinan çetin kofti çaylarına slogan etmeden başlığı, tadı sonradan anlaşılan çaydır.
tadı, rengi, kokusu yoktur ama iştah kabartır. içmek istersin imkansızdır. "bu ne biçim çay ya" diye naz yapmak gelir içinden, bıyık altı bir gülümsemeyle "beğenmiyorsan içme eşşek sıpası" cevabını beklersin ama ne naz yapma ihtimalin vardır ne de azarlanma, şakayla karışık..

velhasıl sabahları babanın demlediği çay içilebilecek en güzel çaylardandır. tabi bir demleyeniniz varsa.
babanın demlediği çay can niteliği taşır. anne çayıda güzeldir fakat babanın demlediği çay biraz daha az olur annenin demlediği çaya nazaran. belki bu yüzden daha güzeldir.
imamın abdest suyundan esinlediği için yapılmasına karar verilen değişik bir içgüdümsel bir olay.
baba eli deydiğinden lezzetli olan çaydır. keşke hergün soframızda olsa da çayı yine ben demlesem.
genelde abdest suyu gibi olur, içinde çöpler yüzer, demini almamıştır.
eğer baba kahveci ise, SABAH postasında dükkanı açınca demledigi çaydır.
sözüm meclisten dışarı da acaba manyak mısınız yoksa uzayda mı yaşıyorsunuz.
baba * bu. "laaaaaan kalkın biriniz çay demleyin" diye seslenmez mi genelde. daha olmadı havaya iki el sıkar, yani çay demleyin anlamında.
insanın babası çay mı demlermiş.