bugün

Market raflarına ters konmuş ürünleri düzeltmeden içim rahat etmiyor.
Yakışıklı var ya neler kaçırdın bi bilsen.. senle ben ne güzel eğlenirdik, ne güzel sevgili olurduk be... arkadaş bile olamadık. Hayallerimde bile çok uzak geliyor artık.
Kendimle vakit geçirmeyi bilmiyorum. Bir gün bile yalnız kalsam psikolojik olarak çöküyorum. insanlara olan bağımlılığımdan kurtulmayı çok isterdim.
Kibariye’nin “pıtı pıtı” diye bir şarkısı var. Her sabah arabada son ses dinliyorum moralimi müthiş bir şekilde yerine getiriyor. Ciddi söylüyorum mutlaka dinleyin.
Geçen gün sigara içerken bir şey fark ettim.
Ağzımda bir tane vardı,elimde vardı bide küllükte vardı.
Aşık mı oldum lan acaba?
itiraflarınızı okumayı seviyorum.
Arada ağlamak iyi geliyor bana. içimde biriken acılarımı atmama yardımcı oluyor.
Keşke bazı insanlar için elimden bi şeyler gelse, yetememe duygusu tüketiyor beni. Sevdiğim birinin acı çektiğini bilmek korkunun gölgesini yüzüme düşürüyor.
Mutlu anlarda dinlediğim şarkıları çok severken, mutsuz anlarımda dinlediğim efsaneleşmiş şarkıları bile sevemiyorum.

Mesela bora duran’ın “vay” şarkısı. Normalde tarzım değil ama mutlu bir anımda dinlediğim için bu şarkıyı çok sevdim. Ancak bohemian rhapsody’i öyle bir anımda dinledim ki sevdiğim tarz ve harika bir şarkı olmasına rağmen sevemedim.

Buradan çıkan sonuç: aslında nesneleri, eserleri sevmemiz veya nefret etmemiz tamamen bize bağlı. içimizdeki duygular anlam yüklüyorlar onlara.
Hüngür hüngür ağladım karşısında, yalvardım ‘üçüncü şahıs olmayayım senin için hissedeyim sevgini söyle’. Hiçbir şey değişmedi o günden bu güne. Bir hiç gibiyim yanında. Bitti artık takatim yok, her şeyin üstesinden gelirim demiştim yeter ki hissedeyim. Gelemiyorum.
Azrail değilim ama denedim. Sonunda tanrı demedi bana denendin.
Artık onu arayacak kadar sarhoş olamıyorum ya da o Eski hislerim beni terketti bilemiyorum.
Geçtiğimiz ay konuştuğum bir kız beni 2 kere üstü kapalı olarak evine davet etmişti. Dertsiz başıma dert açarım diye evine gitmedim, artık görüşmüyoruz.
kimseye göstermem üzüntümü. gündüz gülerim geceleri yalnız ağlarım.
Oğuz atay.
bizimkilere çaktırmıyorum ama inceden korkuyorum koronadan. lütfen sevdiklerime bulaşmasın ya
Şehirlerararsı otobüste çokça saatlik bir yolculuk yapmak mecburiyetindeyim ve elbette ben de korkuyorum virüsü aileme taşımaktan.
Bugün iş yerime gelen sevgilimi güvenlik kameralarının kör noktasında ağzıma boşalttım.

Evet, bol adrenalinli bol döllü bir gündü.
Çocukluğumu, gençliğimi özledim yaşlanıp gidiyoruz bu dünyadan, anladım ki büyümek hiç güzel bir şey değilmiş ben mutlu olduğum, hayaller kurduğum günleri özledim vereyim tüm servetimi verin çocukluğumu..
itiraf ediyorum eşek kadar adam oldum ama aileden ayrı yaşamaya çalışmak bana çok zor geliyor. Ayrıldığım an ozluyorum hepsini. Kalabalık bir ailede büyüdüğümden olsa gerek. Her hafta sonu işten çıkınca direkt yola cikip sehirlarasi yolculuk yapıyorum. Alışamadım bir türlü. Stresten hastalık sahibi oldum. Kazancım da fena değil ancak sadece para odaklı düşünüp şehir degistirdigimden dolayı çok pişmanım. Keşke daha az kazanıp da aileyle olsaydım. Eskiden olsa ne güzel ayrı yaşarım ya diye düşünüyordum ama o iş öyle değilmiş. Ailesine düşkün olanlara şehir dışı işleri ve okulları tavsiye etmiyorum.
Bikaç gündür keyifsizim, eski karamsar umutsuz günlerime geri dönüyorum sanki
Çok uğraştım çok çabaladım ama olmadı, beceremedim olmayacak demek ki
Benden bu kadar artık, eskisi gibi kendi kabuğuma çekilip tekrar dipsiz karanlığıma gömülüyorum
Bu corona panik atak yaptı bende. Antidepresanlar çifter çifter yutuluyor tarafımdan.
Bugün doğum günüm. Açıkçası hayatım boyunca kutlamayı hiç sevmedim doğum günümü, anlamsız geliyor bana saçma kutlamalar ama insan en azından hatırlanmak istiyormuş bunu sanırım yeni farkettim. Ağabeyim ve kızılay dışında da hatırlayan olmadı, zaten kızılay da kanımın peşinde.

Neyse yaş oldu 29, bundan sonra ne kadar yaşarım, kaç doğum günü kutlarım bilmiyorum ama yılda 1 gün olsun iyi ki doğdun, iyi ki varsın diyen kişiler hayatımda olsun istiyorum.
“Beni yoran, huzursuz eden ve bana kötü hissettiren hiçbir şeye tahammülüm kalmadı. Bir şeyi ikinci kez söylemeye gerek yokmuş gerçekten. Anlayan sessizliğinden bile anlıyor çünkü”
Allahım babamın ve abimden kaynaklı üzerimdeki kara bulutları benden uzaklaştır. Evlatları arasında ayrımcılık yapan babamın canını bir an önce al, abime 400 bine ev alıp beni elinin tersiyle iten adamı benden uzaklaştır..

Lütfen rabbim size yalvarıyorum..
Corona virüsünün henüz tam yayginlasmadigi ve adinin bile konulmadigi bir dönemde tatil plani yaptim. Virüs yavas yavas yayginlasmaya basladi; fakat henüz pandemi olmamisti. Bi ara tatili iptal etmek istedim ama tatil bölgesi güvenli bölge olarak taninmis olan bir ülke olan türkiye idi. Tatil dedigime bakmayin. Bu tatil sadece Akraba ve aile ziyarerinden ibaretti.

Tatil tam basladi derken pandemi ilan edildi. Milletin aksirip, tiksirirken agzini kapamamasindan, tuvalet ziyareti sonrasi ellerini yikamamasi ve sokak ortasinda burunlarini oymalarina kadar bircok sey dikkatimi cekti. Aradan bir kac gün gecti. Ulastirma bakanligi cuma aksamindan “cumartesi saat 08:00 'den itibaren giris ve cikislar kapanacak“ aciklamasi yapti.
Tatili ivedilikle iptal edip, geri dönüs icin bilet arayisina giristim. Duyumlarima göre bilete binlerce euro para yatiran olmus. Bir sans bilet bulup dönüsü gerceklestirdim.
Su an kendi kendimi izole etmis durumdayim. Calismaya evden devam ediyorum. Simdilik hicbir belirtiyle raslamadim ama yine de sosyal hayata iki hafta boyunca mola verdim. Kimseyle görüsmüyorum.

Umarim bu virüs sayesinde insanlar birbirlerine güvenlik mesafesini korumayi, daha saygili ve hijyenik olmayi ögrenirler.

Hatta virüsün bile din, dil, din, irk ayrimi yapmadigini kavrayip; birlikte beraberce yasanabilecegini kavrayabilirler.