bugün

http://www.youtube.com/watch?v=67hc3kFAVVQ
izlenmesi gerekli olan nihat genç yorumu.
akepenin anladığı dili çok iyi konuşan nihat genç'in hükümetin durumunu özetleyen cümlesidir. bu sözlerinin akabinde skyturk'te ki programı yayından kaldırılmıştır.
bazı taraftarların takım oyuncularına seslenme şekli.
(bkz: doğru söze ne denir)
nihat genç yazarımızın skytürkte hükümeti eleştirdiği cümle.
Göz önündeki gayet basit gerçekleri bile muğlaklaştırıp bir kavram anarşisi içinde tartışılır hale getiren hötöröf aydınlar gaga şakırtısına devam ededursun. Ne idüğü belirsiz Helen felfesefesi ve materyalist diyalektiği üzerine kurulu olan batı değerlerine aldırmadan kendine Avrupa Birliği'nde yer arayan Türkler ingiliz kaşığıyla Fransız boku yiyen bir ahmaklar sürüsüdür. Lozan'la kazandığımız hakları ve ulusal bütünlüğümüzü hala tanımamış olan Amerika'yı aleyhimize alenen yürüttüğü faaliyetlere rağmen hala nasıl oluyor da bu ülkenin siyasetçisi "dost ve müttefik" olarak tanımlıyor, bu da ortada. imparatorluk topraklarının 70 milyonluk mirasçısı olan bir ülke milyon dolarlık pazarlıklar uğruna siyasetçisi ve halkıyla birlikte Amerika'nın ve Avrupa'nın orospusu, kucak çocuğu olmuştur. Öküzler ve mandalar cumhuriyetinde mücahitler ve metahhitlerden başka çalışan yok gibidir. "Bugün yardım alan yarın emir alır" diyen imparatorun fetihleriyle böbürlenmekten başka şey bilmeyen hödüklerse bütün bunlar karşısında bokunu yemiş karga tavrıyla sus-pus duruyor. Yine de yaşananlar tam da bu halkın hakettiği şeylerdir. Evet, "ruhsuz ibneler, milyonluk eşşekler".
nihat genç klasiği.
bir nihat genç saçmalaması. laf kalabalıklığı, karmaşık cümleler vs vs. işte nihat genç.
dünyanın en basit öğretisinin bile telkin ettiği, muhattabına veya muhattaplarına saygılı olma erdeminden yoksun olan nihat genç in dikkate alınmaması gereken saçması.
bu gün yurdun dört bir tarafında yankılanan sözdür.
belki de 30-40 yıl öncesi türkiye'de sporculara(tabi ki %99,99 futbolculara ) söylenmiş tezahürat.

futbola para bulaştıkça, ruhsuzlaşan, paraya doyup yeteneksizleşen futbolculara gönderme yapılır. günümüzde (yıllardır) futbolun ortasına kazık çakan endüstriyel futbol sonrası artık kanıksanan durum. takım ayırt etmeksizin kişi bazında örnek verilecek isim çoktur. a4 kağıtları yetersiz kalır. hatta rakip kulüp taraftarı ile atışılacak(laf sokma) kadar sayıları çoktur. bu insanlar, gezerler, tozarlar, günlerini gün ederler;paraları tıkır tıkır ve takır takır hesaplarına yatar. lakin iş bu parayı hak etmeye gelince (bence bir gol atıldı, asist yapıldı, kupa kazanıldı diye bir insanın milyonlarca lira kazanması haksızlık ve saçma) varlık gösteremeyebilirler. takıma gönül vermiş, tek eğlencesi hatta umudu (hayatın içinde bir takıma umut bağlamak çok saçma) bir spor kulübüne bağlı olan insanlara ihanet eder.

--- buradan sonrasını isteyen okusun ---

yalnız burada birkaç sorum vardır:

bu eşekleri kim baş tacı yapıyor?

bu ibneler bu kadar parayı neden alıyor?

küçüklüğünden gelen(baba, aile, çevre baskısı ve/veya ortamın etkisinde kalma) veya sonradan tercihleriyle bir takım sebeplerle spor takımına( genelde bu futbol takımı şeklinde indirgenir) ilgi duyan birey bir at gözlüğü takar. taraftarı olunan takım taraftar olma durumunu getirdiği için sorgulama ya minumum düzeydedir ya da hiç yoktur. kulüp takımı teknik direktörünün alacağı para çok iken az olan milli takım teknik dişrektörünün parası göze batabilir. neden ikisi de batmaz? bu paraları hak etmişler mi, değer mi bu paralar diye pek düşünülmez. çünkü o işi yapan o parayı almalı gibi bir algı vardır. 16 saat işçi mi aynı katma değeri mi üretir yoksu futbolcu mu? bir işçi 16 saat çalışsa, yaptığı/çıkardığı ürün satılır; patronu artı değeri alır, tüketici malı. fabrikayı yapanlar, altyapıyı yapanlar, aracı olanalar vs diye sayılır. futbolcuda yelpaze geniştir. malzemeci, stad dışındaki köfteci, taraftar, medya diye uzun uzun saymaya gerek yok. aklınıza gelen tüm unsurları katınca daha çok kişinin ekmek yediğini görürüz. bu noktada eee o zaman spora hep destek verilmeli, işçiler ne yapıyor ki durumu ortaya çıkıyormuş gibi olur. sporda ve işçinin çalıştığı yerde yoğun bir kapitalizm olabilir. işte bu noktada pazarın büyük olması, çok kişinin çalışması değil emeğinin karşılığının verilmesi gerekir. köfteci, işçi, medya çalışanı, futbolcu hak ettiğini almalı. bu noktada esas unsur olan tüketici/taraftar bunu görmeli ve ağırlığını koymalı. gerekirse bilinçli bir şekilde haksızlığa dur demelidir. uçurum oluştuğu zaman adaletten söz edemeyiz.

ezcümle, zihniyet değişmeden olaylar, davranışlar değişmiyor. bugünden yarına olmasa da şimdilik ütopik olanlar, gelecekte değişebilir. hırsıza hırsız demeden, sporda-siyasette-hayatta tek adam politikasıyla, at gözlüğünü çıkarmadan, sorgulamadan, bugünü kurtaran anlayışla, din pompalanıp hayatları bedeli ödenerek satın alınanlarla yozlaşan bir hayatın akışına bırakılan ömür ile bunlar değişmez. bunun gerçek bir mücadelesi verilmelidir. bu işlerin odağında insan varsa, o insanlar dinlenmeli !

yeri gelmişken son olarak:

passolig kabul edilemez! alma ve aldırma !

passolig/@recruit
hakarettir. her hakaret gibi tatsızdır. daha medeni göstermeliyiz tepkileri. küfre gerek yok.
Son iki yüzyılın en iyi ikinci şiiri.
a milli futbol takımı.
Anayasa tartışmaları tekrar gündeme geldiğinde tekrar aklıma gelen cümle. Baktım ki burada başlığı da ben açmışım. 17 yaşında, vatansever ve fet demeden fettos gulen diye hesap açtığımız cesur günlerdi.

Nihat abi 2021 yılında bir söz söylemişsin vebali söyleyenin boynuna ben o yazıya ulaşamadım ama doğruysa sana hakkımı helal etmiyorum.