bugün

"susuyor olmam, acı çekmediğim manasına gelmez."

bir silüete, bir halüsilasyona muhtaç olduğumuz zamanarda baş gösteren hüzündür.

Evdeki ölüm sessizliğini bozan tek şey bilgisayarda kendi halinde takılan farid farjad'ın kemanı ve yavru kedim reyiz'in tüm bu garabet havayı dağıtmak için çıkardığı miyav sesi.
`
Nerde o eski ramazanlar`? annemin lokma tatlısını komşulara yanak mıncırması karşılığında satmayı, pide kuyruğunda saçma sapan nedenlerden dolayı tartışan büyükleri seyrederken oluşan muzipçe gülümsememi, şehirlerin isimleri yavaş yavaş trt ekranından erirkenki küçük yüreğimde oluşan heyecanı, ezanı ilk duyup ev ahalisine duyurmak için balkonda bir asker disiplininde tuttuğum nöbetleri özledim.

şimdi reyiz'le sahur ve iftar yapıyoruz bim'in bizler için özenle sattığı seçkin ürünlerle birlikte. o'na dost süt, bana hürrem çorba ve cardella makarna!

reyiz'den yana problemim yok. çok iyi bi dinleyici ama muhabbet iki başlı olur derler büyüklerimiz. Her ne kadar çıkardığı seslerden "senin canın oyun oynamak mı istiyor" gibi kısa diyaloglar kursakta, bu diyalog bir bot'la chat yapan acemi ergen hissinden kurtaramıyor beni.

bu gün gidip annenizin, arkadaşlarınızın kıymetini bilin. ne bileyim bulaşıkları siz yıkayın, pide almaya siz çıkın, yemeği siz hazırlayın...

tüm bu söylediklerimi; hayatımda daha önce hiç görmediğim, evime ne zaman ve nasıl girdiğini hiç bilmediğim ama bu yazıyı kaleme dökmeye başladığım andan itibaren beni seyreden hüzün kovan kuşu olduğunu düşündüğüm kuş, kanatlarını çırparak onaylıyor.

beni yalnız bırakmadığın için teşekkürler sanrım!