nihayet mübarek 11 aylar gelmiştir. bir çok evde bayram rakı içerek kutlanmıştır.

lakin ramazan ayı hakikaten de 11 ayın diktatör sultanıdır.

özellikle anadoluda yaşanan bir gerçeğin adıdır.

ramazan kağıt üstünde hoşgörü, hayır, tevazu ayıdır.
gelin görün ki günlük hayatta bunun yansımaları hiç de öyle değildir.
şikayet edenler, ağlayanlar sızlayanlar herşeyden sinirlenenler ağzından salyalar akıtanlar, küfürü iki katına çıkaranlar vs vs..

bütün bunlar bir yana oruç tutmayan biriyseniz ortalarda görünmemelisiniz. kimsenin önünde su içmemeli, bir şey yememelisiniz.
hele içki satın almayı içmeyi falan düşünmeyin bile..

bu yobaz insanlar için sizin bu eylemlerde bulunmanız adeta onların dinine küfretmek manasına geliyor.

bazılarımız diyebilir ki:

birinin yanında yemek yemenin onun oruçlu olmasıyla ilgisi yoktur
biri yerken birinin bakması ahlaki açıdan problemlidir.

nisbeten kabul edilebilir bir tez. ama çok eksik. çünkü mesele biri bakarken göz göre göre onun yanında yemek istemek değil.
yani kısaca bunu yapabilmeliyiz demiyorum. eşek değiliz zaten. kimse göz göre göre böyle bir eylemde bulunmak istemez.

örneğin bir oruçlunun bulunduğu bir evde neden yemek yiyemiyorum? bende onunla birlikte oruç tutmak zorundamıyım? nedir bu baskı?

60 yaşındaki teyze 17 yaşındaki gencin dondurma yemesinden rahatsız olurken bunun nedeni canı dondurma istemesi falan değildir. bu teyze hayatında dondurma yemiş bir teyze değil.

benim rahatça alkol tüketememin sebebi oruç tutmayanların içlerinden ah ulen şu ramazan bitse de bizde alkol tüketsek demeleri değildir. alkol tüketmek için can atmıyorlar.

regl dönemindeki kadınlardan bahsedelim hele. saklanmak gizlenmek gizli gizli yapmak zorundalar. oruç tutmak gibi bir sorumlulukları zaten yok. (gerçi regl olan bir kadının oruç tutmasının kesin yasak olması saçmadır ayrı konu)
herkes regl dönemindeki kadının oruç tutmasının haram olduğunu bilirken nedir bu tahammülsüzlük?
toplum dediğin kozmopolit olur. bir toplum tek tip ise o toplumdan korkunuz. hogörüyü mumla ararsınız çünkü.

ramazan ayında apaçık bir diktatörlük en katı haliyle ortadadır. hoşgörü ayı olması hikayedir.
müslümanlar hoşgörüden bütün bir yıl boyunca unuttukları açlara bedava yemek dağıtmayı onlara fitre vermeyi anlıyorlar.
müslümanın müslümana hoşgörüsü.
oysa hoşgörü diğer inançlara göstereceğiniz tavırlarla ölçülür. koskoca sene boyunca burnunun dibindeki açları görme sonra

vay anasını açlık ne zor şeymiş şu gariban müslümana da yardım edeyim de sonrada ben hoşgörülü oldum de..

hoşgörü belirli bir zaman diliminde kazanılacak ya da gösterilecek bir tavır değildir. içselleştirilmesi gereken bir tavırdır.
islam gibi teoride yumuşak pratikte vahşi olan bir dinin mensuplarından bunu beklemek fazlaca iyimserlik olur doğrusu.

günümüzde yani birazcık demokrasi kırıntısı olmamış olsa laikliğin en azından gölgesi falan olmamış olsa biliniz ki bu geniş vahşi kitleler içten içte oruç tutmayanlara karşı besledikleri kini vahşete çevirmek için can atmaktadırlar.

yaşanılan siyasi iklimde 11 ayımız diktatör bir anlayışla şekillenmekte iken ramazan bu on bir ayın en diktatör sultanı olmaktadır..
açık ve net..
her an demokrasi getirmek isteyebilirler.
(#12994618)
yine yaklasmaktadir.

ortalik muslum kokusu ve dirdirindan gecilmeyecektir.
Bazen doğru gibi gelen önerme. Teokrasi ile bu işler yürümez.
Bütün diktatörler sultan olmayabilir de, bütün sultanlar, özü gereği diktatördür.