john cameron mitchell'ın yönettiği başrollerinde nicole kidman ve aaron eckhart'ın olduğu 2010 yapımı amerikan filmi.

vizyona girmedi bizde, ben deniz dayanamadı ve izledi.

düşünüyorum ve ne yazcam bilemedim. kararsızlık yaşıyorum şu anda filmi sevdim mi, sevmedim mi diye... kötü diyemem asla ama çok iyi de diyemem.

ama şunu diyebilirim ki, kidman çok iyi bir oyuncu ve çok güzel bir kadın.
ve de şunu diyebilirim ki, amerikan sineması artık bu işi layıkı ile beceremiyor.

avrupa sinemasındaki duygu yoğunluğu ve detayların güzelliği ( bu tarz fillmler için konuşuyorum) amerikan sinemasında yok. (istisnalar var elbet)
neyse konu uzun.

yine de siz filmi izleyin, acının güzel bi yanı var. onu görün.
bu gece afiyetle izleyeceğim filmdir. türkiye'de 11 şubat 2011'de gösterime girecekmiş. o zamana kadar beklenir mi? tabii ki hayır. bir filmde nicole kidman varsa, tereddütsüz izlenir.
ing. tavşan yuvası demektir. ayrıca altın küre adaylıkları olan muhtemelen oscar adaylıkları da olacak olan filmdir.

bu akşam izledim biraz yorumlayayım dedim: ilginç denecek kadar farklı değil ama acıyı hissettirebilen bir filmdi bana göre... film temelde "herkes acısını kendi yöntemiyle yaşar" cümlesine dayanıyor diyebiliriz. kimileri ot içerken kimiler etrafa saldırır. temelde böyle bir acı, yani çocuk kaybetmeyi tutunacak birşeyler arayarak atlatmaya çalışlar. filmde gördüğümüz çift de böyle aslında... becca da howie de aynı evin içinde yaşasalarda acılarını kendilerince yaşıyorlar. becca'nın ailesiyle iletişimi inişli çıkışlı, etrafa negatif elektrik yaysa da söyledikle hiç de mantıksız değil... howie ise daha uysal gibi görünüyor. onun atlatma yöntemleri biraz daha farklı...

senaryoyu beğendim aslında, hissetmemiz gereken acıyı gözümüze soka soka anlatmıyor, biraz dolaylı yollar seçmiş. bu durum yer yer yüzeyselliğe kayabiliyor ama sonuçta ne demek istediğini anlatabiliyor. zira final sahnesinde boğazım düğümlendi ve film tamamlandı. sinematografik açıdan kayda değer pek birşey yok ama performansları beğendim. nicole kidman bir dram kadını bana göre. her ruh halinin içine girebileceğini düşünüyorum... aaron eckhart da hiç fena değildi...

film biraz türünü sevene hitap ediyor. yavaş ilerliyor ve ağır bir temposu var. birkaç çıkış noktası var yeterli gelmeyebilir tabi... ben tavsiye ederim ama izlemeden önce bunları gözönünde bulundurun.

nicole kidman bu performansıyla altın küre'ye aday. alırsa hakeder ama natalie portman'ın black swan performansından daha fazla ümitliyim...
hüznün filmi. filmin her karesinde bir ağırlık, bir keder perdesi var. performansların neredeyse hepsi o perdeden bakıyor. çünkü karakterlerin neredeyse hepsinin yakın zamanda tattığı bir acısı var. çok katmanlı bir senaryosu yok ama hollywood'dan beklenmeyecek derecede de bağımsız bir duruşu var. acıyla terbiye edilmiş hayatlardan izlenebilir bir kesit sunuyor bizlere.

oyunculuklara gelince pek bir olumsuzluk göze çarpmıyor, özellikle nicole kidman, miles teller ve aaron eckhart gayet başarılı.
posteri ünlü poster sitesi imp awards tarafından 2010 yılının en iyi posteri olarak seçilmiş filmdir.

en iyi seçilen posteri için:

görsel
tavşanın deliği..merak etmiyorum.
istanbul film festivali kapsamında bir çok sinemada gösterime girecektir.

izlenmesi gerekli filmlerden hele ki aaron eckhard oynuyorsa
amerikan sinemasının son zamanlardaki en iyi örneklerinden biri olan film. hayatında kayıp yaşamış insanların dilini konuşabilmeyi başarmıştır. üstelik bunu yaparken ajitasyona yenilmez.

--spoiler--
acın hiç geçmeyecek, ama şekli değişecek, bir tuğla gibi onu sürekli yanında taşıyacaksın.
--spoiler--
hayattan bezdirmiş filmdir.filmin ilk 1 saati ne olduğunu anlayamadım sonradan anladım ki çocuk ölmüş nicole kidman çocuğunu yanlışlıkla öldüren gençle muhabbet ediyor.vay anam vay.izlemeyi zevkli kılan tek şey nicole kidman'ın oyunculuğu onun dışında film'de pek bir numara yok.