bugün

bir yetişkinin, sıkıldığı ya da gerçeği ifade edemeyip sıkıştığı zaman başvurduğu yöntem.
* *
ezginin günlüğü albümü, fevkaladesi, şahanesi. şarkı başına ölüm. bir eflatun hem de.
pelin esmer'in 2. belgesel filmidir pek de başarılı olmuştur.seneryo ve yönetmenliğini pelin esmerin yaptıgı bu belgesel filmde bütün oyuncular sıradan köylü insanlardır.ailenizle oturup gönül rahatlığı ile izleyebileceğiniz bir belgesel film. * ayrıca
13. Altın Koza Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması,
Yılmaz Güney Anı Ödülü. 2006 almıştır efendim.
cem köksal'ın siyah beyaz masallar albümünde yer alan, jaz ve blues kokulu şahane enstrumental şarkı.

yaklaşık 2. dakikasında deli bir bas partisyonu girer.
Bir ilhami Çiçek oyunundan çıkarılmamak için susuyorum.

OYUN

'Bu son olsun'; diyor kumral olanı. Saçlarını bir kere daha (alışkanlık işte) önden avuçlayarak, bir iyice gerip alnının derisini yineliyor. 'Bu son olsun!'

'Ne yani' diyor esmer olan, 'bundan böyle hiç mi oynamayacaksın?' Ses yok. Öbürü kendini oyuna iyice kaptırmış gibi yaparak, inandırıcı olmadığını bile bile yanıtlamıyor esmeri. Şimdi her iki eliyle oyun tahtasının köşelerini tutmuş. Gözleri taşlarda. Herhangi bir hesap yapmadan rasgele tarıyor tahtanın yüzeyini. Ve işte unuttu saçlarını avuçlamayı, birden içinde oyunun. Önce at. Sonra piyon ve fil. iyi bir oyuncunun yüzde yüz düşeceği bir tuzak bu. iyi bir oyuncunun, çünkü rastlantıya yer vermez iyi oyuncu, kaçınılmazlıkla tanıştır. Hani sıradan bir oyuncu bu sırayı altüst edebilirdi. Atın gerçek karşılığını oynamaz da, ilgisiz bir taş kımıldatırdı. Böylece önce at, sonra piyon ve fil tasarısının sonu olurdu bu. Doğrusu sonuç değişmezdi ama bunun ne önemi var. Şu matematiksel kesinlikteki şiiri darmadağın ettikten sonra. işte bu yüzden sıradan oyuncularla oynamıyor Kumral. Matlar ya da patlar ilgilendirmiyor onu. Yeni düzenler yakalamak tüm tutkusu.

- Konuşsana!
- Efendim.
- Ne demek 'bu son olsun'
- Ha! Evet. Seninle bir ilgisi yok.
- Ne yani kendi kendine mi konuşuyorsun?
- Olamaz mı? Belki kafamda bir karşılığı vardır.
- Bilmem. Tuhafsın da. istersen bırakalım.
- Neyi?
- Oyunu.
- Ha! Evet.

Kalkıyorlar.
bir deniz seki şarkısı. yeni albümünden. * sözleri ise şöyleymiş efendim;

Kimbilir denizin neresindesin
Belki de en kıyısında
Belki tam ortasındasın
Kim bilir denizi sen nasıl seyrettin

Hala yüzer gibisin
Sen de gidenlerdensin
Bir kere nefes al düşün
Belki de boğulursun

Deniz bu belli olmaz
Sağı solu mavi dolu
Aşksa aşk, bu bir oyun
Sevsen de sevmesen de

Kal dersin sen her sefer
O anlamaz başlar yeni oyun
çocukların çıldırdığı şey.
hayatın ta kendisi...
oyunların en temel kolu, video oyunlardır. bu kol o kadar büyüktür ki tek başına bir sektör haline gelip, oyun deyince aklımıza gelen ilk şey haline gelmiştir.
kurgusal gerçekliktir. bir çocuğun hayal gücüdür. bir kadının ya da bir adamın bir ilişkiye iliştirdiği gereksiz durumdur.

çocuğuz.
hayal ürünüm sen
hayal ürünün ben
şimdi varım
yarından emin değilim
kalman için hiç bir şeye gerçeklik kazandırmak istemiyorum zorla.
ben burdayım
sen karşımda
çok bi mesafe yok zaten ruhlarımız arasında
hani sadece sessiz sinemada kalsa oyunumuz
sessizken de anlayabilsek birbirimizi
saklambaca hiç geçmesek
sonra; kelime oyunları, el kızartmaca..
veya yerden yüksek oynarken birimiz yücelirken
diğerimiz yerilmesek
boşver oyunsuz olsun
boşver, körebe olmayalım boşu boşuna
elim sende demek için uzakta durmayalım biz.
yine de bir adım olsun
senin hayatınla benim ki arasında.
bırak, oyunsuz olsun.
sen, sen ol
ben, kendim kalayım
zaten bu yüzden burdayım.
(bkz: game)
Bu gece yıldızlardan
Ararken kalbimi
Bir taşa çarptım ayağımı
Dikenlerin üzerine düştüm.
Geçince dizimin kanaması
Bir sızı kaldı geride
Korktum bir daha yıldızlardan
Ararken kalbimi
Ya düşersem diye...
*
redd'in 21 albümünden bir şarkı.

bir duvara yummuş sayıyorum saklansın bütün kötülükler
arayıp bulmazsam belki de artık beni üzemezler
gözlerimi kapadığımda hayaller kuruyorum
saklambaç oynuyorum çünkü yumduğum dünya
yaşadığımdan daha güzel

sağım solum önüm arkam sobe

cebimdeki renkli şekerler bir kurşun asker ve hayaller
çabucak büyümezsem belki de beni hiç terk etmezler
uçabilseydim bir kuş gibi başka bir yere konardım
umduğum dünya yaşadığımdan daha güzel

sağım solum önüm arkam sobe
hayatın her alanında ve insanın her yaşında vazgeçilmez ...? bu son kelime öylesine birşey olsun istemedim. çünkü çok önemli. tabi birde olmazsa olmazı var bunun oyuncak. ayrılmaz ikili.

beş taş, saklambaç falan oynarsın. bunların oyuncakları ucuz ve kolay temin edilen cinstendir.

sonra oyun isimleri değişir. evlilik, çalışma falan. bunların oyuncaklarının temini zor ve pahalıdır.

oyun kaybedildiği zamanlardaki cezalar da çok farklı. birinde ebe olursun. daha sonrakilerde rezil. bunlar malum şeyler. herkes biliyor.

ama bir oyunun oyuncusu olup ta bunun farkında olmayanlar var. onlara acımak lazım. zaman zaman bu farkındalığı hatırlamak lazım.

he ayrıca hiç kimse oyunsuz kalamaz. muhakkak bir oyunun içinde olmak zorunda hisseder kendini.

misal ben şu an boş boş oturalım aylaklık yapalım oyununu oynuyorum. sürekli de ebeyim. ama sanki biraz isteyerek kaybediyorum oyunu. bu oyunda en güzel olan ebe olmak galiba. o kadar başarılıyım ki, gideceğim bir çok yeşil köy ve senelerdir görmediğim o kadar çok insan var ki.
Orhan Hançerlioğlu' nun Halim adında orta yaşlarında, evli ve bir kız çocuğu babası memur bir adamın ailesinde iktidar olmak yerine hayal dünyasında yarattığı Argos Krallığı ile iktidar olmayı seçmesini anlattığı kitabıdır...
orijinal ismi gerald's game olan bir stephen king romanı.
edit: imla
ezginin günlüğü'nün 1995'te çıkardığı, zamanında bayağı satmış ve aşağıdaki şarkıları içeren albümü:

01 Küçük Hanımın Şarkısı
02 Şimdi Sevişme Vakti
03 Bekle Beni
04 Vazgeçtim (66. Sone)
05 Küçüğüm
06 Oyun
07 Düşler Sokağı
08 Şehir
09 Martı
10 Kül Vakti
11 Bir Eflatun Ölüm
kısa film olanını izleyip kendimden geçtim diyebilirim. yapanların ellerine sağlık. feci etkiliyor.
(bkz: omafya)
Hayatla aramızdaki yumuşatıcı tampon.
Cümle, "Oyun Yetişkinler için neen bir ihtiyaçtır?" kitabınının özeti sayılabilir.
genellikle evin bahçesinde, sokakta, köy meydanında, tarlada, kırda, halı sahada falan oynanır.

çocuğun ruhunun gıdasıdır. çocuk oyunla bedeni yeteneklerini geliştirir. hayal dünyasının derinliklerini keşfeder. beyin jimnastiği yapar. eylem genellikle açık havada gerçekleştirilir. o nedenle çok faydalıdır.

ancak şimdilerde bunun bir de bilgisayar başında yapılanları çıktı. doğrusu ya bu pek iyi olmadı.
"somuttan soyuta çok sayıda anlamı içine alan, yoruma açık yapısıyla romanda modernist imgenin en çarpıcı örneğidir."

(bkz: türk romanında postmodernist açılımlar)
(bkz: yıldız ecevit)
A. Yavuz Özpınar'ın şiiridir.

OYUN
"Hoşça tutun öküzü" mü diyor Pir Sultan
Açmamışken henüz kapılarını Bastil,
Vak'a bir öyleyse:içerken ekmeğin kutsallığını
Bir kadının tarihsel dudakları
Alımlı boyunlarla övünmek de ne;
Kıvrımlarını pisliyor bak dalgacı kuşlar

Ucuz ve sınırlayıcı yaygaraların
Yularladığı bunca zangoç; kime ve kaça?
iki tokuç arası kıstırılmışken hazır
Çevir başını ve güneşi izle ey günebakan;
Hüzünlü yarınla gülümse ha...
Öyleyse vak'a iki:istemesiz ve çuhalı
Bir panayırda genişlerken vakit
Düzebilir turunçgillerin en arsızını
Camlara sürtünen kedi tüylerinde

Bu kaçıncı söylev kayadan pabuçlarımıza
Kucaklamalara ve sehpa alımlarına bakaraktan?
Dağın paşayla raksı ya da aksak öğreti,
Sarmaladığın ne ki;kırık kalemler şehri
Öyleyse vak'a üç;kement atma ustalığıdır
Hayat;serpilir, yaylanır ve uzar
Yeni alacaklar türeterek geçmişten
Bir sehpa kurar Yıldızdağı'na
Tohumdan dünya yaratanlar
Ağacının kollarında can verir.
küçükken realist olunca daha da zevki çıkan boş vakit doldurma çabası.
(bkz: oynanır)