bugün

arkadaşımın arkadaşının başına gelmiş bir olaydır ama yaran bir olaydır. otobüste kadıköy e yoculuk yaparken acıkan bu kişi, aklından ulan şu otobüs bi durağa girsin hemen hamburgerciden bir hamburger alıp yiyecem diye düşünür, akabinde yok yok 2 tane alıp yiyecem diye düüşünmmeye devam eder. bu sırada yanındaki kız 1 tanesini verirmisin der, bizim eleman büyük bir şaşkınlıkla ne, hönk derken kız bir daha sorar 1 tanesini bana verirmisiniz, çocuk iyice şaşkın olarak nasıl ya der ve bakışları bön bön olunca, kız bu sefer sen salakmısın ya diye çıkışmış. aslında kız çocuğun tuttuğu tutacaklardan 1 tanesini istemiş ama ne varki bizim adamımız yanlış anlamış. çocukta sonra arkadaşıma ben böyle kendimi hiç mala bağlamamıştım demiş..
nasıl olduysa artık, şöförün kucağına düşmektir. düşen arkadaşım erekte olduğuna yemin ediyordu *
azgın bir genç teke olduğum için olsa gerek, bangbus geliyor aklıma bu noktada hemen..
insanın insanı hunharca siktiği bir acayip yaşam alanı, gerçek bir cangıl!
artistin birinin aniden otobüsün önüne makas yapmasıyla beraber önde söför'e muhabbet tellahliğı yapan adamın kafasıyla ön camı çatlatması akabinde iett'in kalabalık trafikte makas atip kaçan citroen saxo model arabayı yakalayip söförünü dövmesi daha sonrada otobüste aleyinde sahitlik yapicak kisi araması . *
istanbul-Bursa arası otobüste muavinin tek tek yolculara nerede ineceklerini sorduğu sırada bir amcanın sesi duyulur "Bursa-Terminal"
muavin yanında oturan teyzeye döner "Siz nerede ineceksiniz?" teyzeden ses çıkmaz. muavin bozuntuya vermez amcaya dönüp "Beraber misiniz?" der.
cevap dumurluktur "tam otuz beş yıldır"
hafifçe gülümseyen muavin "Allah mesut etsin" der.
suskunluğunu bozan teyze de "Darısı başına" der ve muavin dumurluğunu atlatmadan diğer yolculara nerde ineceklerini sormaya devam eder.
Denizli seyahatte gerçekleşeyen gerçek bir olaydır.
*m:o telefonu kapatır mısınız lütfen arabaya zarar veriyor.
c:Ben kapatacaksam şöförde kapatsın sende kapat.Hepinizin elinde telefon var yapmayın allah aşkına.
m:onların ki şirket hattı.
(bkz: devam etmek için bir tuşa basın)
Açik öğretim sınavının olduğu gün öğrencilerin kalabalık olduğu otobüse yaşlı bir çift binmekte ve şöföre ineceği durağın ismini söyleyerek beklemedeler. ineceği durağa geldiklerinde şöför uyarıyor amcacım sizin durak burası ama kadın sen bizi yanlış indiricen ben biliyom durağı burası değil diye inat etmekte bomba soru burda şöförden gelmekte; arkasını dönerek amcanın ineceği durak burasıdır oylama işlemi başlasın oylar sonucunda 31 evet 22 hayır çıkmışıtır. Çift oy birliği ile indirilmiştir.
Kartın boş çıkması üzerine;

-Abi ben bu kartı sabah doldurmuştum.
+in sabah bin o zaman

Not:Unutmuşum ki,sabah kart dolum yerinde elektrikler kesilmişti...
gece cok az uyunmustur durakta yarı uyur bir bicimde 5 dakika beklendikten sonra, sagli sollu makaslar atarak yaklasan bir halk otobusu duraga yanasir. binilen otobusun soforu, pala biyikli ve son derece acelesi olan bi abidir. bu abinin, etka10 ile beraber otobuse binen bir teyze ile birlikte yolculugun tum seyrini degistirebilecegini kimse tahmin edememektedir. otobuse bindikten sonra sira para verme asamasindadir. etka10 parasini muavine uzatip en arkadaki koltuga oturur. mevzubahis teyze ise sahip oldugu devasa buyuklukteki cuzdaninda para aramakla mesguldur. uzunca bir sure parasini arayan teyze en sonunda muvaffak olur ve parasini muavine uzatarak bos bir koltuk aramaya koyulur. ama o da ne? teyze parayi verene kadar herkes bos bir yere oturmustur ve otobusteki tek bos yer en arka siradaki etka10'un yanidir. sahin bakisli teyzemiz, bulundugu yerden arkadaki boslugu gorup arkaya dogru yurumeye baslar. ancak otobus, icinde atletli 5 delikanli bulunan sahin gibi kullanilmaktadir. sanki sofor ile yerine oturmak isteyen teyze arasinda gizli bir savas vardir. ani frenler ve zigzaglar esliginde binbir zorlukla arkaya ulasan teyze, etka10un oturdugu koltuga dogru bir hamle yapar. eger teyze koltuga oturabilirse muzaffer bir komutan edasiyla gulumseyecektir belki de. soforun ise pes etmeye hic niyeti yoktur. teyzenin koltuga dogru hamle yapmasi nedeniyle gardinin dusmesini firsat bilen acimasiz sofor, bir anda frene asilir ve oldurucu darbeyi teyzeye vurur. teyzenin demirden tutan eli birden yerinden ayrilir ve teyze sirt ustu yere yikilir. ancak otobus oyle bir fren yapmistir ki, frenin etkisiyle teyze otobusun bombos olan koridor kisminda one dogru kaymaya baslar. giyilen anneanne montunun de etkisiyle kaymaya devam eden teyze, uykusuzluktan halusinasyon gordugunu zanneden etka10un saskin bakislari arasinda sofor mahaline kadar kayar. teyzenin durmasi, kafasini otobusun en onundeki plastik bolgeye vurmasiyla mumkun olur. yolcular gulmemek icin dudaklarini isirmakla beraber, bir yandan da teyzenin durumunu merak etmektedirler. kafasini saga cevirdiginde vites kutusunun yaninda yerde sirt ustu yatan bir kadin goren otobus soforu, otobusu durdurur ve teyzeyi yerden kaldirmaya calisir. teyze ise bir hisimla, hic bir sey olmamis gibi ayaga kalkar. otobus soforu "istersen bir hastaneye gidelim teyze" diye sorar. teyzenin cevaben soyledigi "benim kafa saglamdir bi bok olmaz, bi yerime otursam yeter bana" cumlesi gulmemek icin kasilmaktan mosmor olan yolcularin direncini kirar. tum yolcular -teyze de dahil- kahkahalarla guler.
otobuste acik olan televizyonu 50 kişi şevkle izliyorken arkadan birinin "ben uyucam muavin tv yi kapat" demesi.
Yeşil otobuslerın ilk çıktıgı zamanlarda tıklım tıklım dolu olan bır otobuste en arkada ayakta duran kravatsız takım elbılselı sımsıyah bıyıklı bır amca " he gulum , evet gulum , tamam gulum" gıbı ıfadelerle bagıra bagıra telefonla konusmaktadır..Yanındakilerin " beyfendı bu otobuste telefonla konusmak yasak" dıye uyarmasından sonra telefondakı kişiye " eeeee gulum otobuzte telefonla konusmak yasakmıs sen konuş ben senı dınlıyorum" dıyerek tum otobusu dumura ugratmıstır...
siyah, dar kolsuz bodyle * otobüse binmem üzerine yaşadığım rezilliktir. *
bu etekle otobüse binersiniz bi koltuğa oturursunuz ki otobüs bi anda tıklım tıklım dolar. yanınıza cübbeli, takkeli baba sahibi bi grup gelip dikilmeye başlar. çocuklar size ve üzerinizdekilere yarı hayran yarı korkak bakmaktadırlar, derken çarşaflı anne kolsuz bodynizden belli olan kaslarınızdan ve oğullarının özenişinden rahatsız olup elindeki bastonunu kafanıza indirip "bu ne hal lan gavat? karı gibi." der. sizse donakalmışsınızdır. yani dar bodyle belediye otobüsüne binilmez, binilse de pendik dolaylarına gidilemez.
çok kalabalık bir otobüste, önünüze bir bayan düşer ve siz istemediğiniz halde iki tarafında fiziki olarak, birbirine yakınlaşması olayı hasıl olur.bundan çok kıllanırsınız. "ulan acaba fordçomu zannetçi lan bu kız beni" diye düşünürsünüz.genelde de öyledir zaten. bu arada kızın suçlu olma ihtimali otobüsteki ahali tarafından %0 dır.yüzünüz kızarır ve yavaş yavaş derin bir düşünceye daldığınız olaydır.
yine bir dershane çıkışında nil kendini otobüse atmıştır ve her zamanki gibi yarım saatlik yolu geçirmek için ipodunu dinlemeye başlamıştır. bu arada yanına 9-10 yaşlarında bir kız oturur. beni dürtükler:
-ne dinliyorsun?
kulaklığın tekini kıza uzatırım. her zamanki gibi avenged sevenfold çalmaktadır.
kız:
-başka bir şey yok mu dinleyecek, serdar ortaç filan?
ben kopmuşumdur. sonradan çocuğun annesi yanına çağırır ablayı rahatsız etme diye. hayır hem kulaklığımı paylaşıyorum hem de yaranamıyorum. *
(bkz: 500 t)
Kapıya dayanmayınız yazısının karıya dayanmayınız olarak düzeltilmiş olduğunu görmek.
göz göze gelinen teyzeye; yahu teyzeciğim, bak, oturmş değilim, ayaktayım, sana verecek yerim de yok, bırak bu ne terbiyesiz genç bakışı atmayı, içinden geçirirken

-evladım şu camı açar mısın, çok sıcak oldu.

demesinin ardından, hava atmaya vesile sayılabilecek bir hadisenin kas gösterisi yapmaya davetiye çıkarmasını bok etmek, o ibne camı bir türlü açamamak, rezil olup inmeye yarayan o lanet düğmeye basmak, gidip kredi çekip araba almayı düşünmek.
palandöken turizm ile (evet zaten bu firmayı seçerek kaşınıyoruz!) eskişehir - bursa yoluna çıkılır..hava aşırı oranda sıcaktır vakit de öğle vaktidir..otobüsün kliması bozuktur (ki var mı bilinmez) muavinden soğuk su istenir dolap bozuk der size kaynar su getirir ki bu da birazdan buharlaşacak seviyededir!ardından bu muavin ''amcamız'' (abi değil) arka dörtlüye geçer ve sigarasını böyle bir otobüste yakar..ön koltukta çocuğuyla bayılmak üzere olan kadın da sen sigara mı içiyorsun diye sorar adam yüzsüce evet der..sonra içmeye devam eder..ardından rahatsız olduysan söndüreyim mi abla der.. kadın viyaklar..muavin sigarayı söndürmek için otobüsün camının sabitlendiği siyah lastiği tercih eder!.ve yolculuk devam eder...
işyerinde sabah akşam yavvşşak çeken birinin sabah otobüste algıları açıkken bi hanım ablanın arkadan dokunması sonucunda kadıncağıza aynı şekilde * verdiği tepki..
dersane çıkışında halk otobüsüne binilmiştir boş bulunan yere oturulup otobüsün kalkması beklenmektedir tam kalkacağı sırada kapıda bir insan şöföre
-oturucak yer varmı?
-var var çabuk binin
-kaç kişilik yer var biz 4 kişiyizde der
otobüse girer bakar 2 boş koltuk vardır
-2 tane boş yer var yaa der tabi sinirlenen şöför
-geleceğinizi bilseydik size şöle cam kenarından yer ayırırdık hanımefendi tövbe tövbe der
ve bütün otobüs yarılır. o sorulardan sonra inip kızı dövmesini çok bekledim ama olmadı.
Eğer içinde olduğunuz otobüs Trabzon otobüsüyle hazırlıklı olunması gereken olaylardır.
Ankara'dan çıkmışsınız yola zaten 12 saat gibi uzun ve meşakatli bir zaman dilimi sizi beklerken üstüne sabah namazı için açık camii aranması( evet yolu uzatmak pahasına da olsa yapılır bu), muavinin yolcuğun sonlarına doğru,yolcuları hiçe sayarak otobüsü süpürmeye başlaması sadece birkaç örnek...

Birde; Ego şöförlerinden birinin yolcunun biriyle tartışıp "tanık olacaksınız hepiniz" adı altında isyan ve ısrarları hiçe sayıp bütün yolcuları 10 dakika gerideki karakola sürüklemesi olayı varki, şehir içi ulaşımdaki en dumur olaylardan olsa gerek.
hemen her zaman yaşanabilecek olaylardır. bizzat yaşamışlığım vardır. şöyle ki:
ben genlerimizden dolayı biraz uzun boyluyumdur. otbüse binerim, 'abi bi öğrenci alır mısın' derim*. kıymetli şoför abimiz beni aşşağıdan başa doğru süzmeye başlar. fakat vakit dar olduğu için süzmeyi omuz hisasında bırakır ve parayı alır. ve etraftaki kişileri dumur edecek şu soruyu sorar: 'ilkokul mu üniversite mi?'
geçen yaz ilk defa bayburt'a 6 saat fazladan gittim. normalde 18 saatti. 24 saate çıkınca gündüzümü gecemi şaşırdım. bayburt seyahat iyi hoş da herkes mi bayburt'a gidiyor. 18 saatlik yolculuk otobüslerinde yer kalmadığından 24 saat işkence çektik dolana dolana. her neyse.. otobüs de baya boştu. yanımda teyzem oturmaktaydı. bir süre sonra insanın ayağı tutuluyor, şöyle bi gevşiyim diyorsun. yer yok anam. teyzem kalktı gitti. bir süre sonra sıkılarak geri geldi. sabaha karşı 2 civarı. ben zaman geçmeyeceğini bildiğimden 3-4 kitap almışım yanıma. yan taraftaki koltukta da annem oturuyor. hepimizin canı sıkılmış, uyku tutmuyor. birkaç kişi hariç herkes pofur pofur uyuyor. lambamı açtım başladım kitap okumaya. biraz sonra teyzem kitabıma açgözlülükle baktı, başka var mı dedi. olmaz mı diyip ona da bir kitap uzattım. o da lambasını açtı başladı okumaya. daha sonra annem kitap istedi. ona da verdim. o da yaktı lambayı okumakta. muavin de arada geçip gitmekte. saat 4 e yaklaştığında annem uykuya dalmıştı, ama teyzemle hala lambalar yanık kitap okumaktaydık. muavin geldi, bir kitaplarımıza bir lambamıza baktı. birşey diyemedi tabi. kitaplardan sıkılınca lambaları kapadık bu sefer de gülüşüyoruz. annem bile uyardı, muavin nasıl uyarmadı şaşıyorum hala. tanıdıkdı ondan kanımca. aslında şoförler falan da tanıdıktı ya neyse. bir süre sonra servis başladı. muavin geldi sormakta bana:

+kahve mi kola mı çay mı? (bu soru yolculuk boyunca 10 kere sorulduğundan ezberlemiştik, sormadan söylüyorduk, bilesiniz diye yazdım)
-kola.
+sarı mı siyah mı?
-ne sarı mı?
+kola
-yok siyah.

o andan sonra bir kopma oluştu. burdan söylüyorum sevgili muavin. fantaydı o fanta.

not: bu muavin dönüş yolunda da bize eşlik etmiştir. ama pek bir sevindirik olmuşumdur. çok şeker biriydi şahsiyetimce.
belediye otobüsünde ayakta gidiyordum. şalgam içmiştim 5dk önce. otobüs kalabalık.. çukurova sıcağı bunaltıyor.. başım döndü ve kustum. evet kırmızı kırmızı kustm milletin ayağına. millet beni mide kanaması geçiriyorum zannedip yer verdi ağzımı falan sildi. en kötü yanı ise tüm arkadaşlarımın o sırada yanımda olmasıydı. hala dalga geçerler ve ben de gülerim her seferinde.
otobüste yaşatılan dumur olaylar da olabilir pekala. ilk olarak yazlıktan memleketine erken uğurlanan bir arkadaş bulunur (illa ki birileri ilk olmak zorundadır ne de olsa), ve kendisine terminalden uğurlama teklif edilir. bir süre bu kişinin buldumcuk olmasına kıs kıs gülünür. uğurlama saatine kadar renk vermeden beklenir. herkes otobüse yerleşip arkadaş cam kenarındaki yerinden daha şimdiden denize, kumsala, ortamlara olan özlemin hüzünlendirdiği gözleriyle bakıp el sallarken de yapmacık bir hüzün takınılır. sonra eyleme geçilir. otobüs hareket etmeden hemen önce muavin araca binmeden yakalanır, bu kez de ciddi ve telaşlı bir maske takınılarak, x numaralı koltukta oturan arkadaşın raporlu akıl hastası olduğundan, ilk kez yalnız yolculuk yaptığından dolayı kendisine dikkat edilmesi ricası da eklenerek bahsedilir. belki de ilk kez böyle bir durumla karşılaşan muavinin yüzündeki hayret ve korku izleri ile elindeki küçük bloknota aldığı "x numaraya dikkat!" yazısıyla da pekala eğlenilir. hasta yolcunun altını ıslatmaktaki ününden ötürü kendisine su vs. servisi yapılmaması ve varış noktasına kadar kesinlikle araçtan inmesine izin verilmemesi de eklenerek el sallama noktasına dönülür, bihaber kurbanın hüzünlü bakışlarına ve el sallayışlarına karşılık verilir.

edit: kurbanın akıbetini merak edenler için:

yaz sıcağında susuzluktan kavrulmuş, buna rağmen gelen küçük çiş ihtiyacını karşılaması için inmesine müsaade edilmemiş, aşti ye kadar alt kişiliğini göstermesine müsaade edilmemiştir.

(bkz: madara olmak)