bugün

öncelikle başlık, "osmanlı tarihi'nin yükselme döneminden sonra sıkıcı bir hal alması" olacaktı ancak, sizin de gördüğünüz gibi başlık değil karakter sınırlamasını, sayfa sınırlamasını zorlayacak düzeyde o sebepten biz de böyle bir revizyona giriştik.

tarih derslerinde, osmanlı tarihi bölümünde yükselme döneminin bitip, duraklama döneminin başlamasıyla insanın duygusal olarak çöküşe geçmesinin akabinde sıkıcılaşması durumudur.

ilkokuldan, lise bitene kadar yaşamışımdır bu ızdırabı. hatta en sonunda "tanışıyo muyuz?" moduna giriyor neredeyse insan. aynı şeyi selçuklu'da da yaşamıştım. 1299 osmanlı mini minnacık bir beylik olarak kuruluyor, kayı boyu adamlar, sonrasında bizans tekfurlarına karşı girişilen mücadelede gaza geliyoruz, her yeni alınan toprak parçasında iyiden iyiye mutlu oluyoruz. hele ilkokul, orta okul çocuklarının suratlarına bir bakın lan kuruluş ve yükselme dönemi anlatılırken, o bilgileri okurken, müthiş bir sırıtma ile dinlerler, okurlar sonrasında surat düşer, ağlamaklı olur. kuruluş arkasından bir fetret dönemi, murat baba'nın gelişi, fatih'in ufacık çocukken tahta geçişi, haçlı ordusu'nun bu durumu fırsat bilip varna'ya kadar gelmesi, fatih'in "padişah sensen ordunun başına geç, padişah bensem emrediyorum ordunun başına geç" cümlesini sanki oradaymışız da duymuşuz gibi olur.

istanbul alındığında allah allah bu ne gurur yarabbim yükselme dönemine giriyoruz, çağ açıp çağ kapatıyoruz, 2. beyazıt'ın biraz mal olması cem sultan'ın harcanması üzer insanı, sonrasında yavuz'un liderliği, kanuni'nin 46 yıl iktidarı alkışlar arasında geçiyor avusturya kralı'nın osmanlı sadrazamı'na eşit sayılması falan vay ki ne vay. preveze deniz savaşı'nda barbaros paşa'nın haçlı donanmasının amına koyması -bak pis gaza geldim- allah allah nidalarını içimizde bastıramamamıza sebep olmaktaydı, kanuni ölünce sarı selim geçiyor tabi bu sarı selim döneminde sarı selim'den ziyade sokullu mehmet paşa ismini duyuyoruz paso. inebahtı deniz savaşında amımıza koyulurken üzülüyor tabi insan, hele ki sokullu'nun age of oynarmışcasına "yeni donanma hazırlanması emrini vermesi" ilginçtir hatta uluç ali paşa'ya; "bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden al." demesi, allah allah. önce bir köylüye tıklıyorsunuz, tersane yap diyorsunuz o size "yaparım" diyor, sonra 1 dakikada tersane yapıyorsunuz, tersaneye tıklayıp kadırgaları pervasızca tıklıyorsunuz o kadar gaza geliyorsunuz ki; "not enough wood" yazısı beliriyor ekranda, e hani gümüştü ibrişimdi, atlastı? yaa işte öyle. neyse hemen yapıyoruz donanmayı, haçlı donanmasının ardına düşüyoruz, kıbrıs'ı alarak kol kesiyoruz, inebahtı ile sakal tıraşı oluyoruz falan. derken sokullu öldü ve dönem sona erdi, lan dedem ölmüş gibi üzülmüştüm boru mu? yükselme dönemi gidiyor lan. yükselme dönemi sona eriyor. 1. ahmet savaşları kazandığımız halde zitvatorok anlaşması'nı imzalayınca, tizeği avuçlan yidiğimizin resmiydi işte. bu anlaşmadan sonra osmanlı tarihi'ni dinlemek de, okumak da sıkıcı bir hal almaya başlıyor işte. paso kaybediyorsun lan, kazanamıyorsun anasını satayım hele gerileme dönemi allah esirgesin, lan bir de dağılma dönemi var, hiç bulaşmamak lazım.

duraklama, gerileme ve dağılma dönemlerini es geçiyorum malumunuz sıkıcı ve sıkılmak istemiyorum. duyun-u umumiye falan zor işler. ta ki çanakkele savaşlarına kadar. 7 düvelin amına koyduk lan. tabi almanlar yenilince biz de yenilmiş sayılıyoruz. sonra sevr falan imzalanıyor boynumuz bükülüyor, inönü savaşları ve sakarya meydan muharebesi ile yine şahlanıyoruz, büyük taarruz ve çocuğu koyuyoruz, lozan'da parçalıyoruz ortalığı, musul kerkük konusunda orospu evladı şeyh sait ve tayfası yüzünden adım atamıyoruz ve günümüze geliyoruz. 1974'te yine koyuyoruz çocuğu.

zor iş lan, hep kazanma hırsı, hep kazanma hırsı. militar toplumuz işte lan, savaşları seviyoruz ama hep kazandığımız savaşları seviyoruz.

esen kalın canlarım.

edit: lan nasıl unuturum? istesek yunanistan'ı 3 saatte alırız.
- hayırlar ola devletlûm, yüzünüzden düşen bin parça?
+ offf.. bilemiyorum hacı, her şey çok mükemmel.. sıkıldım yani, anlıyor musun beni?
- hacı?!
duraklama, gerileme ve çökme dönemlerinde sıkılanlar, kendilerini dönemin çakma ittihat ve terakkicileri ile beraber yabancılara satmaydı, kendi kıçlarını sağlama almak için kucak kucak gezmeseydi, ne bu ülke işgal edilirdi, ne çanakkale de o kadar can giderdi, ne de sınırlarımız kırpılmış kuşa dönerdi. ne diyelim olan olmuş.

(bkz: sıkı can iyidir çabuk çıkmaz)
padişahların götü göbeği salıp obezleşmesinin en büyük kanıt olduğu durum. ne zaman ki yıkılma dönemi başladı vahdattin gibi iskeletorlar çoğaldı. hey gidi hey. nerede yıldırımlar, fatihler, çelebiler...
yükselme devrinden sonraki padişahların derhal istifa etmesiyle gerekli önlemlerin alınabileceği eylem. ahah.
yükselme döneminde anlatılan akıl almaz ihtişam ve başarı hikayelerinden sonra, türkün on kaplan gücünde olduğuna inanıp şişen bünyenin bir balon misali sönmeye başlamasının verdiği olası hissiyat.
sanırım hocalar için de geçerli olan durum. ballandıra ballandıra anlatılan derslerden sonra buraları kitaptan okursunuz şekline dönüşür tarih dersleri.
yükselme devrinin sonuna kadarki döneme ait sınav sorularında öğrenciler de daha başarılıdır genelde. ondan sonra sarayın içi karıştıkça kafalar da karışır.

edit: yazım yanlışları vardı.
aksiyon sahnelerinin bitimiyle filmin rutin tempoda ilerlemesi neticesinde oluşan durum, hal, vaziyet.

Hey gidi battal...
osmanlı ve türk saltanatı, selçuklulardan beridir, yükseldikçe kendilerini eski mütevazı ve "tanrı tarafından halkına hizmet etmekle görevlendirilen hünkar" zihniyetindeki türk hakanı çizgisinden sıyrılıp, eski fars-pers hükümdarları gibi tanrı-kral, tanrının görevlendirdiği kişi değil de, tanrının gölgesi çizgisine girmeleriyle tüm dünyadaki krallardan sultanlardan farkları kalmamış, dolayısıyla sıkıcılaşmışlardır...

nerde eskiden başkomutan savaşçı her şeyi ortada bu nedenle dürüst türk hükümdarları, nerde haremine kapanmış karşısına çıkanların yüzünü göremediği gizli kapaklı osmanlı hükümdarları...
yükselme döneminde her şey netti. türk devleti kazanıyordu. antlaşmalar basit bir düzene oturtulmuştu. başarıların izlenmesi ve hazmedilmesi kolaydır. peki ya başarısızlıklar ? hazmedilemez... reddedilir çoğu zaman... ama bizim bu başarısızlıkları bilmemiz gerekir. tarihini bilmeyen bir millet olmamalıyız. ders çıkarmalı oyunlara gelmemeliyiz.

bu başarıların ardından devletin başarısız olması bir çok kişinin canını sıkmıştır. tarih dersini dinleyen öğrencilerin canını daha çok sıkar. tek sebebi vardır. düşmanların karışık diplomatik girişimleri. gizli antlaşmalar, fermanlar, isyanlar, avrupa devleti olmak için verilen çaba, merkezi yönetimin otoriteden yoksun olması gibi nedenlerden dolayı karışıktır. işin için düşman parmağı vardır artık. bu yüzden anlayamaz duruma gelir çoğu öğrenci sıkıcı diyip geçer. halbu ki tarih tekerrürden ibarettir bilmem anlatabildim mi ?
yükselme devrine kadarki olayların daha yüzeysel, dolayısı ile daha kolay anlaşılır olmasından sebebtir. yükselme devrinde osmanlı işte falanca tarihte falanca devleti falanca meydanda bozguna uğratmış, yapılan anlaşma gereğince de filanca kaleleri ele geçirmiştir.
burada zihinde kalması gereken 4 şey var ; nerde, ne zaman ve kiminle savaşıldığı ve savaşın sonunda kazanılan topraklar. buraya kadar kolay.
ama gelgelelim yükselme devri biter, sıra, tanzimat fermanlarına, sened-i ittifaklara, ıslahat fermanlarına, teşkilat-ı mahsusa'ya gelince orada bir durulur. çünkü bunlar nesnellikten uzak kavramlardır. siyasidir, alengirli işlerdir, kafanda canlandıramazsın. ben de çok muzdariptim gerileme devrinden lisedeyken ama atlattım. hem de 4 tü karnemde osmanlı tarihi yaa yaaaa.
sanırım sebebi şudur;
yükselmenin sonuna kadar, süper güç haline gelen bir devlet var ve direk savaşıyor ve kazanıyor, ekonomik ve kültürel olarak rakiplerinin çok üstünde. o yüzden öğrenmemiz gereken çok şey yok. yani ders bazında.
ancak sonraları çok fazla detay giriyor. savaşlar muallak, devamlı anlaşmalar imzalanıyor. çeşit çeşit tarih. dünyadaki değişiklikler de bu zamana denk geliyor ve işler iyice detaylanıyor.