bugün

ruhu böylesine derin, böylesine yaralı, böylesine tapılası...

"öyle güzeldir ki kuş koyalım yoluna"
"dönerek uzaklıktan yokolmayacak dingin kıyıya
unutuşa engel aşkın bilinci açımsayan bağlar var
her saydam yaprak, her çan çiçeğinin düşsel bağışını
eklediği, duruk ezgilerin tuhaf benzerliklerine
açılan çocuksu kulaklar, bakışın istemi var
göz var, göz var, göz var"

bu kafaya ulaşmak için ne yapmam gerekiyor, çok merak ediyorum.
Üşümüşüm...
Düşlerimin üzeri açıktı, bendim,
Arzularımsa çıplak, onlardım.
Ufacıktı dileğim mavi suya;
Örtük bakışının dolaysız ısısı,
O kadarcıktı!

Üşümüşüm...
Ölülerimi taşıyordum, öyle sağır.
Kaç kez dokundum soğuk dudaklara.
Bilemedim nasıl dönmez o göz
ayrıldığı kaynağına,
direnir o kadar!

Üşümüşüm...
Bu yaklaşan kışla değil,
Deniz ürpertisi, göğün alacasıyla değil,
Ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta.
Kaçışının gizini gönlünde tuttuğun
Bilisiz aşkı
(nı) ver bana!

Üşümeyeyim...

Nilgün Marmara
Kasım,81
CEMAL SÜREYA'NIN KALEMiNDEN...
Nilgün ölmüş. Beşinci kattaki evinin penceresinden kendini aşağı atarak canına kıymış. Ece Ayhan söyledi.
Çok değişik bir insandı Zelda. Akşamları belli saatten sonra kişilik, hatta beden değiştiriyor gibi gelirdi bana. Yüzü alarır, bakışlarına çok güzel, ama ürkütücü bir parıltı eklenirdi. Çok da gençti.... Sanırım, otuzuna değmemişti daha. Ece ile gergedan için yaptığımız aylık söyleşide ondan söyle söz ettim: bu dünyayı başka bir hayatın bekleme salonu ya da vakit geçirme yeri olarak görüyordu.
Dönüp baktığımda bir acı da buluyorum Nilgün;ün yüzünde. O zamanlar görememişim. Bugün ortaya çıkıyor.
şiirleri insanı başka bir boyuta götüren,23 yıldır aramıza olmayan şair.
Hüznü şiirlerine en çok yansıtan şairimizdir diyebilirim. Saatlerce okursunuz ama bıkmazsınız. yok mu başka şiiri diye deli divane dolaştığım olmuştur..sanki saatini ayarlamış ve vakti geldiğinde çalan saatine sadakat gösterip, ölümün mutlu kucağına bırakmıştır kendini.. çocuktu daha..hüzünlü, gözleri yaşlı, elleri cebinde, duvar dibinde bir çocuk...
bütün arkabahçeleri görme iddiası.ayrıca ece ayhan' ın albatrosu.
şu anda nilgün'le ilgili bir tartışma yaşanıyor. kırmızı kahverengi defter haricindeki günlükleri yakın bir dostunda ve ailesine verilmiyor. ailesi tüm çabalarına rağmen bu günceyi ilgili kişiden almak istemekte ama nedense elinde bulunduran kişi ne yayınlanmasına razı oluyor ne de ailesine günceleri vermeye.. bakalım sonu nereye varacak.
--spoiler--
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden,
kendimi bulamıyorum
dönüp gelip kendime
yerleşemiyorum,
kendimi bir yer edinemiyorum,
kendime bir yer...!
--spoiler--
"hayat hep yüzünle seviştik, tersinin hatırı kaldı"

"canım sıkıntı sınırı..."

ben daha yeni tanışmış olmanın pişmanlığı ve sevinciyle, şiiri yeniden kutsuyorum kendimce.
lale müldür'ün iddiasına göre intihar etmeyen, öldürülen şair.
ne güzel bir şairdin sen nilgün marmara... şiirin sevgilisiydin sen.. "canının sıkıntı sınırı" zorladıkça körpe bedenini, "kendine bir yer" bulamamanın verdiği arayışla çok erken olgunlaştın, büyüdün, kök saldın yüreklere.."kum bekçisi" bir "zelda" ydın. sevildin, çok sevildin ama sevemedin dünyayı... şad olsun ruhun..
her sabah yazdıklarıyla beni kendime getiren müthiş insan.
“geliyorlar, bu evde doğan yeni bir ölümü görmeye; koşarak, düşe kalka, yuvarlanarak, sürünerek… nasıl olursa olsun; görmek için bu eski dostların yeni cesetlerini ve göstermek için kendi dirimlerinin kıvılcımlarını -geliyorlar! uyuyan arzunun düşün imgelemenin anlağın belleğin leş kokularını duymaya geliyorlar. ölüm sessizliği, toz ve küf kokan evden ayrıldıklarında seviniyorlar canlıyız diye.”
hakkında yazılmış güzel bir yazı için;

http://www.doguturk.com/%...un-marmara-makale,74.html
küçük iskenderin güzel marmara'sı.. sadece onun değil hiç bir zaman bir çift bacağa sahip olamayacak deniz kızlarının, hayatın dibini görenlerin, yalnızlıkla sevişenlerin, yarının başka bir gün olacağına inanaların ve inanmaktan vazgeçmeyenlerin, gökkuşağından darağacı yapanların, yitik umutlara bel bağlayanların güzel marmarası'dır o.. bazen hiç birşey anlayamazsınız şiirlerinden bazense şiirlerindeki 1 mısrayı rehber yaparsınız karanlık, manasız, içinde kaybolduğunuz dünyanıza...

''anlamın ötelendiği an'larda
kendini bulmaya çalışan ben kaç kere
bir intiharın ellerinden tutmaya çalışacaktı...
hantal akşamların saadet öyküleri nasıl da
yabancısı olduğumuz şeylerdi''
çatlak bir yazar eskisi tarafından kocasının babası general olduğu için ergenekon tarafından öldürüldüğü iddia edilen şair!
(bkz: ergenekon heryerekon)
"ben marmara'da yüzer, dedim, intihar balıkları
ve orada uçar leş yiyen kuşları.
o, evet, dedi, marmara tutunamadı.."
lale müldür'ün nilgün marmara'ya mektubundan;

'an'ları güzelleştirirdin sen. rafadan yumurtalara hint baharatları eklerdin. kalabalık toplantılarda bir slav düşesi havası yaratırdın. bir takım abuk sabuk fakat tuhaf bir biçimde bulgarca şarkılar söylerdin.

şimbi böyle kaç kişi kaldı?
işte diyorum asıl yitirilen bu.
yitirdiğimiz sen değilsin, tüm bir dünya.

herkesin tanrım ne soğuk diye haykırmaya başladığı şu an

''istakozlar bağışlıyoruz
şimdi size hepimiz
ölümünüzün acısı değerken bize
dirimiz yakıyor kendini
çevrenizde lamalar,
alpakalar dansederken
işte! dudağınızdan sızan
incecik kan
utkusu onların''

''bir kuşluk vakti delisi, bu umarsız şarkıyı söyleyen
uzaklarda savunuyor erişilmezliğini''
bir kuşluk vakti nilgün marmara bu umarsız şarkıyı söylerken biz

''sen ve ben
ve deniz
melali anlamayan nesle
aşina değiliz''

bir akşam vakti kendisi zırım zırım zırlatmıştır hepimizi.
göğünü yitiren bir yıldız...
türk malı (bkz: sylvia plath). kaotizmin karamsar yürekli prensesi.

Çözüldü aşkın zarif ilmeği bulandı aynalar duruluğu. Çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda Bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık olduğunu.Yabancıların en yakınıydın sen!

poetikasını kapsayan derneşik bir inceleme çalışması olarak:

http://www.belgeler.com/b...lgun-marmara-siirine-dair
kendisini gebertmeseydi(!) de gayet adı sanı duyulacak şairdi.
her zaman iyi bir şair...

"Üşümüşüm
Düşlerimin üzeri açıktı, bendim,
Ellerimin soğukluğu hep bir kalabalıkta"
''Hepimizin yerine balkondan düşeni hatırla
şiir bazen öyle de çarpabilir hayata.''

13 Ekim 1987, Nilgün Marmara
Heba Kuşları

Bombalandıktan sonra, heba kuşlarının bir bölüğü akıl ve beden yaralarını resmettirip, satamadılar. büyük bir bölümü yaralarıyla dilenme sayesinde unutuş duvarını ördüler. eksi sıcaklığında anımsamanın hiç ses çıkarmadan yıllardır bekliyor gizleyip yaralarını heba kuşları. öçleri uzun tutar onların; bombacıyı, her zamanın bombacısını bulduklarında açılacak vücut ve akılları katil bir öpüşle. bileklerini çevreleyen mavi tül uçup yittiğinde kurtulabilecek küçük kız darbe arayışından, belki de.

24 yıl önce, bugün..
29 yaşında "hayata karşı ölüm" diyerek intihar etmiştir. Öldükten sonra defterinde bulunan bir yazı aslında hayata olan tüm bakış açısını anlatıyordu. "hayatın neresinden dönülse kardır"

Büyüdükçe içindeki boşluğun da büyümesi diye bir gerçek var. Ki bu nefes bile aldıramıyor bazen. Herkesin içinde olanları yazıya en güzel döken en güzel kadın.

"Ey iki adımlık yerküre; senin bütün arka bahçelerini gördüm ben."