bugün

elindeyse öküze öküz olduğunu anlat şimdi!
salağın bu konudan hiç mi hiç haberi yoktur.
toplumda bunun karşılığı götünden element uydurmadır.
arap baharinin seriat isyanlarina donusmesinin temel sorumlusu. ozgurluk derdi degil islami yonetim kurma derdi vardi. suriyede bu ugurda her turlu takiyye yaptilar. sayisiz insanin canina kiydilar.
bugün yaşananların baş sorumlularından bir tanesi...
'müslüman' ve 'kardeş' kelimeleri bu kadar mı karaktersiz bir guruba verilir. siyahi birine, beyaz çukulata demek gibi olmuş ama sadece mide bulandıranı.
Şahkulu, Celali, Koçgiri isyanları'nda ataları olan iran devşirmesi soyu belirsiz kızıl çomarlar sevmez pek.

Ne de olsa dinini yaşayanlar tarafından bastırıldı bunların mezhep faşisti isyanları.
Bir ilkokul öğretmeni olan Hasan El-Benna tarafından 1928 yılında Mısır'da kurulmuştur. Müslüman Kardeşler'in etkinlikleri Suriye siyasetinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. 1930'ların ortasından itibaren, Mısır'a okumaya gidip örgütün oradaki faaliyetlerinden etkilenen öğrencilerin Suriye'ye döndüklerinde ilk tohumlarını atarlar. Mısır El Ezher'e hukuk okumaya gidip 1941'de El-Benna ile yakın temasa geçen Mustafa Es Sıbai de örgütün Suriye kolunun ilk lideri olarak kabul edilir.

Merkez karargah Halep'tedir.

Suriye'de önceleri Fransız mandasına karşı islami çizgide sosyopolitik düzen arayışını seslendirmiş olan örgüt, bağımsızlık (1946) sonrası süreçte ülkede hakim modernist, seküler ve "sol" havaya karşı aynı arayışı sürdürmeye devam etmiş, özellikle de sosyalist bir pan-arabizm'i ideolojik mihver edinen Baas iktidarına karşı mücadele çizgisi benimsemiştir.

Hem 1948 savaşında israil karşısındaki Arap yenilgisi, Hem de Nasır Mısır'ı ile 1958'de etnisist-seküler temelde gerçekleştirilen Birleşik Arap Cumhuriyeti Deneyiminin 1961'de hayal kırıklığı ile sonuçlanması, Müslüman Kardeşler'in Suriye'de çoğunluk oluşturan Sünni toplumsal kesim üzerindeki ağırlığını kalıcı hale getiren önemli olaylardır.

1963 yılındaki "Baasçı" askeri darbe sonrasında Müslüman Kardeşler'in Suriye'deki faaliyetlerine yasak getirildi. islam'ı araplık karşısında ikincileştiren Baasçı anlayış, tabi ki "ihvan'ın" politik - ideolojik pozisyonu için kabul edilmezdir ve örgütün Suriye'de mücadelesini odaklaştırdığı ana hedefi belirlemiştir.

1964 başlarında kent merkezlerinde ekonomik durumun bozulmasına bağlı olarak başlayan rahatsızlıklar, Müslüman KArdeşler'in yasaklı olsalar daetkinliklerini tekrar başlatmaları için uygun ortamı yarattı. Ancak 1966'de Baas içi kırılmadan üstünlükle çıkan radikal ve Suriye milliyetçisi kanadın hem Sünni hem de Alevi kırsal kesim ahalisinin büyük desteğine sahip olması; bunun yanı sıra kentlerde kendisine bağlı silahlı işçi milisleri ile ordu tarafından da arkalanması, onu "ihvan" karşısında güçlü kılmıştır.

1970'de iktidara geçen Hafız El Esad'ın başlangıçta Müslüman Kardeşler'in desteğini aldığı söylenebilir. Bunda Esad'ın tüketim malları üzerindeki gümrük denetimini yumuşatması ile küçük ve orta ölçekli özel girişimi teşvik etmesinin payı büyüktür. Çünkü bunlar örgütün Suriye'de bel kemiğini oluşturan şehirli tüccar ve küçük üreticiyi memnun etmiş ve onların rejime karşı olan tepkisini sindirmiştir.

Ancak 1973'te işlerliğe sokulan yeni anayasa, "ihvan" yanlısı ulemanın ciddi tepkisiyle karşılaştı. Anayasann "laik" ve "ateist" nitelikli olduğu gerekçesiyle saldırıya geçen Ulema, islamın devletin dini olarak kabul edilmesi talebinde bulundu.

Esad 1976'da bir yıldır devam etmekte olan Lübnan iç savaşına bu ülkedeki Maruni Hristiyanlardan yana müdahale edince Müslüman Kardeşler'in öfke ve nefretini daha da üzerine çekti. Suriye'nin Sovyet silahlarına ve danışmanlarına giderek artan bağımlılığından, hükümetin rüşvet ve suistimallerinden ve yüksek enflasyondan kaynaklanan rahatsızlıkları da değerlendiren örgüt, Esad rejimini hizipçilik ve "Bozuk Müslümanlar" dan müteşekkil olmakla itham etmiştir.

Örgütün hedef kitlesini oluşturan Sünni Müslüman çoğunluk açısından, seküler eğitimli yönetici elitin dinsel aidiyeti olan Aleviliğin islam Dairesine girip girmediği konusu zaten hep tartışmalıydı.

Esad'ın Lübnan iç savaşına müdahalesinin hemen ardından Müslüman Kardeşler, Suriye'de rejime karşı cihat ilan etmeye karar verdi. Alevi liderlere, gizli servis üyeleri ve istihbaratçılara yönelik suikastler birbirini izledi.

1979'da Halep harp Okulu'nda bir sünni subayın da işbirliği ile 200 Alevi öğrencinin üzerine büyük çaplı silahlar kullanılarak açılan ateş sonucunda 83 öğrenci öldürülünce rejim, Halep'te öldürülenlerin intikamını 1980 Ağustos'unda yine aynı şehirde güvenlik kuvvetlerine ateş açıldığı söylenen bir binadaki 80 kişiyi dışarı çıkarıp anında infaz ederek almıştır.

Ancak bunun öncesinde Esad'ın gerginliği yumuşatma yolunda ödün olarak değerlendirilebilecek bazı uygulamalara da gittiğini kabul etmek gerekir. O, 200 kadar siyasi suçluyu serbest bırakmış; halkın hoşlanmadığı;şikayetçi olduğu bazı valileri görevden almış; devlet tarafından işletilen şirketlerin başındaki yöneticilerden 25'ini rüşvet, yolsuzluk ve yetersizlikleri nedeniyle uzaklaştırmıştır.

Fakat muhalifler, Esad'ın bu tasarruflarını zayıflık olarak değerlendirdi. Ocak 1980'de Şam'da ona karşı başarısız bir suikast girişiminde bulunulunca rejim, taviz ve uzlaşma yolunu terk ederek sert bir baskı politikasına yöneldi. Güvenlik güçleri hapiste bulunan 100'den fazla "ihvan" üyesini infaz etti. Temmuz 1980'de parlamento Müslüman Kardeşler'e üyeliği, hatta onunla bağlantıyı devlete karşı suç sayıp ölüm cezasına çarptıran bir yasa çıkardı. Müteakiben Halep'te 80 kişinin katledilmesi olayı gerçekleşti.

Rejimin bu gaddar operasyonları karşısında örgütün direnci düşmeye başlayınca toparlanma yolunda strateji değiştirilerek Ekim 1980'de "ihvan" öncülüğünde, ama daha geniş bir kitlesel katılımı hedefleyen "Suriye islam Cephesi" kuruldu. Bu oluşumun programına "Suriye islam Devrim Deklarasyonu ve Programı" adı verilmiştir.

Bu arada Suriye'nin Körfez Savaşı'nda Irak'a karşı iran'ı desteklemesi hem ülke içinde hem de Arap DÜnyası'nın genelinde Esad Rejiminin Sünniliğe yabancılaşmasını iyice arttırdı.

Şubat 1982'de Hama'da Müslüman Kardeşler öncülüğünde başlatılan ayaklanma, rejim tarafından büyük çaplı ve daha önce görülmedik şiddetle, tam anlamıyla bir kitlesel kıyıma gidilerek bastırıldı. Kimilerine göre 20 Bin, Kimilerine göre ise 40 Bin insanın ölümüyle sonuçlanan bu katliamın çok fazla su yüzüne çıkmaması, Aynı yıl israil'in Lübnan'ı işgal etmesi nedeni ile gölgede kalmasına bağlanabilir.

Olaylarda ölmeyenlerin de müebbet hapse mahkum edilmesiyle Suriye'de rejim Sünni- islami muhalefeti iyice sindirdi. Suriye ihvan'ının pek çok üyesi ve lider kadrosu bu olaydan sonra Suriye'yi terk ederek dünyanın pek çok ülkesine dağılmıştır.

Temmuz 2000'de devlet başkanı olunduğunda babasının korkuya dayalı otokratik yönetimiyle bugünün dünyasında yol alınamayacağını sezen Beşşar Esad'ın kısmen daha liberal bir yönetim sergileme tercihinin sonucu olarak Müslüman Kardeşler'in hapisteki üyelerinin bir kısmı serbest bırakıldı.Sürgündeki önder kadrosu da oğul Esad'ın kendilerine "Zeytin Dalı" uzatmasını beklediklerini ifade ettiler.

Ağustos 2010'da örgütün liderliğine getirilen Riyad Şakfa, Beşar Esad'ın özgürlük, insan hakları ve demokrasinin önünü açması durumunda rejim karşıtı faaliyetleri bırakarak yasal bir siyasi
partiye dönüşebileceklerini belirtti. Örgütün en güçlü olduğu ikinci ülke Suriye'nin lideri Beşşar Esad'ın, Müslüman Kardeşler'in anavatanı Mısır'da Hüsnü Mübarek rejimine karşı yaşananlara paralel olarak iktidarının başlangıcında reform politikalarına hız kazandırması, belki "Mübarek'in
kaderi"ni paylaşmama kaygısıyla açıklanabilir.

Ama sonrasını hemen herkes biliyor. Arap Baharı'nın Arap Cehennemi'ne dönüştüğü 2010'lar dönümünde Mısır'da bir askeri darbeyle Müslüman Kardeşler (Mursi) yönetimi devrilirken,
Suriye de giderek küresel güç odaklarının satranç tahtasına ve dehşet verici bir av sahasına dönüştü. Babasının kurduğu "korku cumhuriyeti"ni kendince liberal enginlere açma
hayali kuran Beşşar Esad da babasını aratmayacak bir despota…

Prof. Dr. tayfun Atay - Gazete Pencere
islami ve küresel cihat medyalarıni takip edenler bilir.

müslüman kardeslerin en çok baski gördüğü ülke suudi arabistandır. suudi yönetiminin amerikan kuklası olduğunu bilmeyen yoktur.

mısırda bunlra karşı en büyük düşmanlık yapanlar , gosteriler, fervalar verenler selefi nur partisidir. selefi nur partisi de suudi arabistandan desteklenen bir parti. bunlara halk medhalici diyor. medhali amerika sevdalısi bir din alimi. hep cihatcılara karsı fetvalar veren suudi arabistan kralını öven birisi olarak bilinir. medhalinin mısırda en büyük palyaço devamçısı seyh raslandır. raslan da ihvan düşmanıdir hatta ihvanul muslimini desteklediği için türkiye ve katara meydanlarda hakaretler yağdıran birisidir.

müslüman kardeşler mısırda başa geçer geçmez israile karşı şii ıranla bile birlik olmaya çalıştılar. mısırdan gazzeye geçen yardımlar da kolaylaştı.

kısacası bu adamları sıkıştıranlar gerçekten de amerikancılar.

müslüman kardeşlerin içinden hep amerikaya karşı savaşan abdullah azzam gibi kişiler çıkmıştır zaten.
1. nekrofili iftirasına adam akıllı bir kaynaktan kanıt verebilirmisin?

2. müsluman kardeşler farklıdır. kendisini seyid kutuba , hasan el bennaya bağlayanlar kendini müslüman kardeşler diye isimlendiryor. yani hepsi bu parti ismi olan müslüman kardeşlerden değil. içlerinde mursiyi tekfir eden farklı gruplar da var, her tip terör olaylarını savunanlar da var. onların yaptığı mursinin destesini, mursinin destesinin yaptıkları onları bağlamaz.
Mısır’da 2015 yılında bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda hayatını kaybeden Başsavcı Hişam Bereket olayı ile ilgili üyesi 9 kişi dün sabah saatlerinde Kahire’deki istinaf Cezaevi’nde asılarak idam edilmiştir.
100 yıldan fazla bir geçmişe sahip olan, Ortadoğu'nun en büyük paralel terör örgütü.
Fetö bunların ancak minyatürü olabilir.

Mısır merkezlidirler. Devletin her türlü kademesine sızmışlar, dershaneler, marketler, kurslar ve sayısız iş alanında örgütlenmişlerdir. Geçmişte bakanlara, başbakanlara, gazetecilere, sivil toplum örgütü yöneticilerine, gayrimüslimlere ve laikçilere kahpe suikastler düzenlemişlerdir.
Mısır'da ulusalcı ve reformist gençler tarafından gerçekleştirilen 'Arap baharı eylemlerine' önce katılmayacaklarını açıklamışlar, ardından da olayların büyümesini fırsat bilip müdahil olmuşlardır. Devrim sonrası muhaliflerin seçimi boykot etmesiyle de, çok düşük bir katılım oranıyla iktidar olmuşlardır.

iktidarları sürecinde 'ölen kadınla 6 saat daha seks yapabilmek' gibi yasalar çıkartmaya çalışmışlardır. Batı medyası tarafından Hüsnü mübarek'e karşı tek başlarına direndikleri, diktatörlüğü yıktıkları, eylemler sırasında zulme uğradıkları gibi algı palavraları ile desteklenmişlerdir. Aynısı Türkiye'de akape medyası (havuz medyası) tarafından da yapılmıştır.

Ortadoğu'da birçok ülkede örgütlenmeleri Suudi Arabistan'ı temel güç olma konusunda tedirgin ettiği için Amerika tarafından kullanılıp, atılmış ve sisi'ye müslüman kardeşleri biçme emri verilmiştir.

Başta katar ve Türkiye olmak üzere, sisi'ye karşı cephe alınmış, medya organlarında müslüman kardeşler 'mağdur' gösterilmiştir.
Yok Esma, yok Rabia derken Amerika tarafından ayar verilen katar ve akape Türkiye'si de bir müddet sonra 'müslüman kardeşler seviciliğini' bırakmak zorunda kalmıştır.

Daha düne kadar beraber yürüdükleri fetö'yü 'paralel' ilan Edenlerin, Ortadoğu'nun en paralel ve eli kanlı terör örgütü müslüman kardeşler'in Rabia'sını kendilerine sembol edinmelerinin mantık ve zekayla açıklanacak hiçbir yanı yoktur.
Neyle açıklanacak bir yanı vardır?
Başta a haber ve diğer havuz medyası gibi yayın organlarını izleyerek dinle afyonlaştırılmış bir kitlenin, sürü lideri neyi işaret ederse oraya doğru koşmaları ile açıklanacak bir yanı vardır.

Akape'nin peşinden gidip Müslüman kardeşler'in Rabia işaretini yapan tiplerin, müslüman kardeşler hakkında 2 satır bile bilgi sahibi olmadıklarını tartışmaya dahi gerek yok.

Akape'den gerekli dersi alan amerika, Ortadoğu'daki paralel devlet yapılanmasına sahip islamcı örgütlerin iplerini çekmektedir.

(bkz: fetö)
(bkz: ihvan)

Akape her ne kadar bunların yanında siyasal ve yasal dursa da, Sünni islam kimliği ile ABD işbirlikçiliği yapanlar, ABD işini görünce bir kenara atılmaya mahkumdur. Tarih hep aynı hadiselerin tekrarlanması ile doludur. Bölgede süper güç olma yoluna giren iran'ı durdurabilmek için Sünni akape'ye yol açan Amerika, Sünni akape'nin iran'a yakınlaşması sonucu akape'ye net bir tavır koymuştur. Son 2-3 senedir ortaya çıkan politik sorunların sebebi de budur.
Akape şimdilik ABD'den yüksek ihracatlar yaparak (yani bir şeyler satın alarak) bu sorunları ötelemeye devam etse de, bozulan ekonomi ile beraber yakın tarihte ABD'yi tatmin edemeyeceği de gayet açık.

Amerika tarafından bu kadar sıkıştırılıyorken iç siyasette Halen 1-2 Çomarın oyunu alabilmek için ülkeyi kutuplaştırmaya devam etmeleri ise en büyük hataları. Toplum herhangi bir dış müdahalede birlik olamayacak kadar kutuplaştı ve ABD'nin arayıp da bulamadığı net fırsat.

Asıl konumuza dönecek olursak. ihvan hareketi de bir müddet önce parlamentoda önemli bir yer edinmişti, yasallaşmıştı. Ama bugün başlarına gelenler ortada. Akape'nin sözde yerli ve milli olmayı bırakıp, bu adamlardan ders alarak özde yerli ve milli olması gerekiyor. Fakat o kadar çok çıkar ve menfaat amaçlı politize oldular ki, bunu farkedeceklerini sanmıyorum.
(ihvani müslimin) müslüman kardeşler. kurucusu hasan el-benna dır. birçok islami direniş, uyanış çalışmaları yapmıştır. hasan el-benna hatıralarım kitabını okursanız daha ayrıntılı bilgiler edinebilirsiniz..
Bir çok Arap ülkesinin terör örgütü olarak gördüğü terör örgütü.

Bizimkilerin lideri.
ülkemizde malum kişi nedeniyle yer bulmuş oluşum. kimse de ne oluyor demiyor, büyülenmiş gibi insanlar ağzından çıkan saçmalığın, iğrençliğin farkında değil.
suriye'deki yanlış dış politikamızın altında yatan sebep. suriye'yi düşünürken tunus'tan, buradan başlayın. suriye'den başlamayın.
görsel
arap baharlarının sonucu ne oldu?

arap baharları sırasında bunların aldığı rol neydi?

arap baharları sırasında bunları kim destekledi?

bakın öncesini sormuyorum, çünkü tarihi çok eskilere dayanan bir örgüt bu.
taklaya gelmişlerdir

https://www.youtube.com/watch?v=unYDjh5yOEo

açıp açıp gülüyorum *
hamisi abd ve israil tarafından anında terkedilmiş terör örgütü.
allahu akbar nidaları ünlüdür.
siyasal islam'la bir yere gelme çabasındaki ehl-i sünnet örgütlenme. türkiye'deki milli görüş yapılanmasıyla paralellikler göstermekte olup, tek eksikleri kendilerine eküri olacak bir gülen cemaati olmamasıdır.

siyasal islam, günümüz dünyasında bir yere gelemez ve bir iş başaramaz. siyasal islam'ı ezmek, bitirmek ve yok etmek kolaydır. oysa gülen cemaati tarzı yapılanmalar; sabırla, inatla ve iğneyle kuyu kazarcasına çalışırlar ve başarıya ulaşırlar.

bugün türkiye'de gülen cemaati'nin bitirilememesinin tek sebebi cemaatini yüksek düzeyde eğitmiş olmasından kaynaklanmaktadır. mısır'da da böyle bir ince işçilik olsaydı bugün durum daha farklı olabilirdi. ya da tersinden şöyle okuyalım, bugün türkiye'de gülen cemaati olmasaydı akp 2010'u görmeden giderdi.

artık herkes şunu kabul etsin. dini siyasete alet etmek işin kolayına kaçmaktır, sonuçsuz bir çabadır, işlevsiz zaman kaybıdır, sonu hüsrandır.
orta doğu ülkelerinin içinde örgütlenmiş, emperyalzmin çıkarları doğrultusunda hareket eden gizli amaçlarını dinin ve sosyal hakların arkasına gizlemiş örgüttür. demokrasi ve özgürlüğü savunduklarını söyleyerek, arap baharı olarak bilinen değişim hareketlerinin mimarlarıdırlar. çoğu ülkede adalet ve kalkınma partisi ismi ve farklı kombinasyonları ile siyasete girmişlerdir. ilk amaçları;
ülke yönetimlerini yıkmak ve yönetimi ele geçirmektir.
libya, mısır ve bir kaç ülkede başarılı olmuşlardır.
suriye arap cumhuriyeti devlet başkanı beşar esad bu örgütü; " dini kullanan ve emperyal ülkelerce kullanılan bir örgüt olarak tanımlıyor." (kaynak: ulusal kanal 5 nisan 2013 beşar esad röportajı)

soner yalçın, "gelen soldur." başlığı altında incelemiştir.
http://www.sozcu.com.tr/m/mobil/news.php?p=471898
ırak hükümetini ışid'e karşı desteklediği için felluce'deki merkez binası yıkılmış oluşmuş.

https://pbs.twimg.com/media/B2v9beeIUAAYwVr.jpg

normal şartlarda bu adamları günahım kadar sevmem. fakat müslüman ülkelerde demokratik yollarla iktidara gelenlerini darbeyle indirirseniz meydanı ışid gibi terör örgütlerine bırakmış olursunuz.
birleşik arap emirlikleri tarafından resmen terör örgütü ilan edilen oluşum.
Içinde anarşist bir düşünce ve alt yapı olmadığı için kaybetmeye mahkum oluşumdur.
lan bunlar ülke yöneteceklerdi değil mi? ortadoğuda bir bir ayaklandılar sonra da o ayaklar bir bir kesildi.

kullanıldınız ve bittiniz bu kadar basit.

esmaya üzüldüm ben. içim acıdı gerçekten.

ölenin kimliği, ideolojisi önemsizdir. gencecik hayatının baharında bir kızdı o.