bugün

kader.* *
arapça "kdr" fiil kökünden türemişdir.
bütün olmuş, olan ve olcakları çok önceden değişmeyecek bir şekilde düzenlediği kabul edilen doğa üstü güç.
(bkz: buraya ne yazıldıysa o)
(bkz: kader diyemezsin sen kendin ettin)
bütün bir konuşmayı bitirme kelimesidir. karşıdaki kişiyi sinirlendirmez de. öyle de güzel bir sözcüktür bu. birisi bir şeye çok üzüldüğünde* neyse mukadderat dersiniz ve bir anda yüzünde bir gülümseme belirir.
tüm kötü olayların cevabı.
31 mart vakasindan sonra abdulhamitin tahtan indirildigini bildiren kisilere belgeyi okuduktan ''ne yapalim mukadderat boyleymis'' dedigi bilinir. aslinda abdulhamit kaderine boyun eğmistir. ama abdulhamit tarih bilgisi olanlar bunu iyi bilir ki o kaderine karsi cenk etmistir. fakat amcasinin kaderini o da yasamistir.
bir yerden sonra alışkanlık yapan nasip, kader benzeri kelime.
diyecek başka bir söz kalmadığında söylenen söz. elimizde olmayan şeylerde, yapacak bir şey kalmaması durumunda söylenir, ve hatta bir şeylere sığınmak içindir. * *
(bkz: yazgı)
Kader anlamında kullanılan arapçadan Türkçemize giren bir kelime.
kaderden farklı olan kavram. kader değişkenlik içerir olasılıkları vardır. ancak mukadderat kesindir. değişmezdir.
örnek vermek gerekirse:
bir çocugunun olması ve bunun erkek olması mukadderattır. ancak bir adamı öldürmek kaderdir. çünkü adamı öldürmeme olasılığı vardır, ve yüce allah seçimi kuluna bırakmıştır. mukadderatta seçme hakkı yoktur. kesindir...
(bkz: ne yaparsın komşu)
babaanne fonetiği olan kelime.
işçi ölümlerine takılan kulp.
kader, kısmet anlamın da kullanılan söz.
Arapça dilinde ''kader'' anlamında kullanılan garip bir sözcük
çeşitli inanç sistemlerinde, mistisizmde ve kimi felsefi akımlarda farklı anlamlarda kullanılmış bir terimdir. Terimin genellikle, kişinin gelecekte karşısına çıkması kesinleşmiş olaylara istinaden “takdir olunmuş olanlar”, “karşılaşılması kaçınılmaz olanlar” ya da “karşılaşılması kaçınılmaz hale gelmiş olanlar” anlamlarında kullanıldığı görülmektedir.
son günlerde aynı anda birkaç çocuğun birden boğulması üzerine gündeme gelen arapça bir kelimedir.
her şeydir. yani yaşanmış, yaşanacak, yaşanmakta olan her şey. her şey allah'ın kaderidir. o anı yaratan allah'tır.

misal, siz kendinizi çok yüksek bir uçurumdan aşağı atarsanız, muhtemelen ölürsünüz. bu sizin kaderinizdir. o uçurumdan atlamazsanız ölmezsiniz. bu da sizin kaderinizdir.

japonyada 7 küsür şiddetinde deprem olurken kimsenin burnunun kanamaması da kaderdir, türkiyede ufak bir depremde evlerin yıkılıp yüzlerce insanın ölmesi de kaderdir. bu kaderler arasında seçim yapabilir insanoğlu.

aslında bunun en güzel örneklerinden birisi de hz. ömer (r.a.)in yaşadığı bir hadisedir. Hz ömer, ebu ubeyde ile bir görev için şam'a gitmektedir. ancak sonradan şam'da veba salgını olduğu haberini alırlar ve hz ömer geri dönmeye karar verir. Ebu Ubeyde Hz Ömer 'e "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun ?" diye sorar. ve hz ömer de cevap verir: 'Evet ,biz Allah'ın kaderinden yine Allah'ın kaderine kaçıyoruz'

şimdi tüm müslümanların iman ettiği kaderi, tüm suçları, sorumlulukları örtmek için kullananların olması ne kadar acı.
kaderle aynı anlamda gibi gözükse de öyle değildir. şöyle ki : kader,insanın davranışlarına,isteklerine ve iradelerine göre değişmez oysa bazı görüşlere göre mukadderat da bu durum tam tersidir. yani insan kaderini(mukadderatını) şekillendirebilir (davranış,istek ve iradesiyle).
Adana'da yıkılan apartmanın müteahhidine gazetecilerin 'Yaptığınız binanın çökmesiyle 70 kişi öldü ne diyeceksiniz?' şeklindeki sorusuna verdiği cevap...
(bkz: bu işin fıtratında bu var)

nasıl bir milletsek ölüp duruyoruz aq.