bugün

yine bu akşamki bölümüyle koskoca devlet-i aliye ordusunun topyekün topkapı sarayı'nda ikamet ettiğini sanan zat-ı muhteremlerin varlığından haberdar olmamıza vesile olmuş dizidir.

"kanuni 30 yeniçeriyle sefere çıktı" benzeri cümleleri gördükçe gülesi geliyor insanın...
Bulunduğu makamın haşmetinden mi, giydiği kıyafetlerin ihtişamından mıdır bilinmez, Okan Yalabık gözüme hiç bu kadar hoş görünmemişti. Diziyi bu zat-ı muhterem için izliyorum desem yalan olmaz. Pargalı ibrahim paşa Sultan Sülüman'dan daha haşmetli görünüyor yav. Bir de 20 kişi ve 1 topla macaristan seferine çıkıyorlar galiba. yanlış görmediysem tarih 1521'i gösteriyordu. e macaristan seferi 1526'da olmadı mı arkadaş. bu ne yaman çelişkidir? küre şeklindeki dünya haritası ve hanya konya da başka fiyaskolar. neyse okan yalabık güzel ama.
bu hürrem'in iç sesi niye rusça değil ya da türkçe değil. rus aksanlı türkçe nedir iç seste?

cevap tam kafa kırmalık olur.
osmanlı padişahlarını hiç böyle ince ve romantik hayal etmemiştim. benim gözümde canlandırdığım padişahlar bildiğin hödük ve milletin götüm götüm tırstığı tiplerdi.bu ne lan böyle romantik padişah mı olur?şaşırmaktayım.
dizinin son bölümünün son sahnesinden anladığım kadarıyla hünkarımız macar kralı ile teke tek yapacak biri dalarsa bizim yeniçerilerde dalacak.
hürrem'in memeler baş kaldırmış elbiseden taşmıştır, yürü be hürrem!

sülüman ve pargalı terasta sigara tüttürmektedir,

-sülüüüüüman sülüüüümannn
+geldim hürremim buyur
-çok susadım sülüman, su getir
+hemen sultaaanımmm

az kaldı bunu yapacaklarmış da vaz geçmişler, o neydi la öyle, karı sülüman diye çağırdı.
4. bölüm itibariyle yine izleyenleri ekranlara çakmış dizi.
yani diğer yanda beşiktaş trabzonspor maçı olmasına rağmen kanal değiştirmeden seyrettik...o derece.
mahidevran beklenilen üzere hakettiği cezayı bulmuştur, lakin hürrem de artık saçmalamaya başlamış, devlet işlerine karışmaya, ibrahim ile sülüman'ın arasına girmeye ve hatta nifak tohumları serpiştirmeye başlamıştır.
padişahımız da nihayet lütfedip haremden çıkmış, behram çavuş'un öcünü almak adına macar kralının üzerine yürümeye başlamıştır.
yalnız şimdi hürrem n'olacak?
hafsa sultan yemin verdi onu saraydan göndermeye.
ilahi sülüman.
madem bu kadar seviyorsun haremde vedalaşırken "hürrem'in kılına zarar gelmeyecek" diye kükreseydin ya...
bu arada bu hafsa sultan haremdeki tüm hatunlardan daha güzel.
eee haliyle yavuz selim'in karısı da öyle bir güzellikte ve kudrette olmalıydı. başkası yakışmazdı bu role...

taş gibi dizidir taş...
eleştirenler ve hazmedemeyenler eşşekler gibi seyretmeye devam ediyorlar. en güzel yanı da bu zaten...
hüüremin yakında işi abartıp "sülüman bebeğim" diye sesleneceğinden korkmaktayım.
ayrıca mustafa sen ne sevimsiz bir çocuksun.
dizinin adını hürrem koysalarmış sorun çözülürmüş. yani hürremin hayatı anlatılsaymış kimse böyle aptalca çıkışlarda bulunamazdı.
dizi çok süper olmasada sürükleyicilik açısından güzel gidiyor.
tek canımı sıkan o ibrahim terasta keman çalıyor ya lalak lalak, o kemanın yayını alacağım bir yerine monte edeceğim. o derece aptal bir sahne neyse ki hürrem onunda icabına bakacak....
son bölümünde sergen yalçın'a selam çakmış dizidir.
(bkz: sıkıntı var)
pargalının cihan devleti terasında, cihan padişahının kızkardeşine keman çalış sahnesi tam çayımı yudumladığım ana denk gelmiş, ortaya çıkan trajikomik sahne karşısında ağzımdaki çayı bütün odaya fışkırtmama neden olmuştur. çakma hürrem sülüman diyor ya bizim hatun da bana aynı eda ile seslenmiş, ortaya çıkan durum iyiden iyiye komikleşmiştir.
dizideki padişah kimse kusura bakmasın ama orta oğlanı gibi tasvir edilmiş. arasıra kükreyen ama mutemediyen mırnav mırnav takılan bir kanuni mizanseni seyreyleriz cümbür cemaat.
yazıktır efendim. hiç mi acımazsınız koskoca padişahın aziz hatırasına?
show tv nin, erhan afyoncu nun kanuni ye yaptığını babası bile yapmamıştır.
hani, yavuz seslenir ya anana giyecek birşey bırakmamışsın diye. kanuni şükretsin ki bugünleri görmemiştir.
adama dansöz kıyafeti giydirip çengi etseniz, taşıdığı ismi bu kadar yerle yeksan edemezdiniz.
dün son sahnesıne denk geldiğim ve yönetmen yazısının altında taylan biraderleri görünce bir daha yanına yanaşmayacağım dizi.
yani fantazinin amina koymus meral okay. sulumanda suluman sulumanda suluman. daha gelisinin haftasinda surekli karinin burasi benim olacak hepinizi gebertecem demesi cok abes bence. got meselesine degilde fetih yonune agirlik verse halk izlemeyecek tabi kadin biliyor. yalniz iki bolumde yiyistikten sonra artik suluman alindan polat alemdar usulu opmeye basladi. *
harem düşkünüydü, içki içerdi, öpüşüyordu, gibi eleştirilerle ilgilenmiyorum ama izlediğim kısıtlı zaman diliminde anladığım tek birşey var oda dizide koskoca kanuni sultan süleyman hanı saftirik sülümana çevirmişler.
hayatımda gördüğüm en salakça yapım. iyi kötü beş dakika izleyebiliyordum önceleri ancak dün iki saniye dayanamadım; hele sülüman lafı nasıl irite ediyor insanı allah'ım yarabbim.
çarşamba gecelerini iple çektiren dizidir efenim kendileri. adamlar tarihten ilham almış, bizim için yaratmış resmen. divan toplantılarını falan bitse de haremi gösterse diye sıkılarak izliyorum. layoş mudur da nasıl isimdir yahu, yumoş gibi yavşak gibi yağlı iğrenç. eleştiriyorsanız sevmiyorsanız izlemeyin. belgeseller var mesela. tarih kitapları var açın okuyun. kapitalizmin güzel tarafı işte bu. bir sürü kanal var. tek bir tane trt zamanları çoook geçmişte kaldı. hatta maç falan oluyor bazen. onları izleyin. adı 'show' olan bir kanal entrikalı eğlencelik dizi çekmiş. rahat bırakınız artık.
sanırım son bölümde bir şeyin anlaşılmadığı dizidir.
kanuni 30 kişiyle sefere falan çıkmıyor, sadece topkapı'nın önünden 10 saniyelik bir kare alıntı yapılmış. asıl askerlerin topkapı'da ne işi var yahu. adam toplayacak, 15.000 kişilik azap birliği hazırdır dendi ya filmde. o da sadece öncü birlik. ki onlar da sınıra yakın yerlerde ve istanbul'a uzak noktalarda bekliyor. nedir yani 50 bin kişi, topkapı sarayının önünden mi yola çıksın. toplaya toplaya gidecek işte adamlar.
el insaf.
güzel güzel seyrediyorduk, kendi memleketinde bozuk türkçeyle konuşan avrupalıları gördüğüm anda izlemeyi bıraktım. bu tip mallıkları 80'li yıllarda bıraktık sanıyordum ben.
koskoca cihan padişahını sefere 25 adamla yollayan dizi yapımcılarına burdan sesleniyorum. adamların ordu bandosu bile sizin savaş için ayırdığınız adamların 3 katına eşit yahu.

sefere değil de sanki köye almanyadan gelen adamı 15 gün sonra tekrar almanya'ya yollayan köy halkı gibiydiniz.

şakacılar sizi.

daha da gelmem topkapıya!
o bu değilde artık şu pargalıyla hatice sultan kavuşsun dediğimiz dizidir.Ah ibrahimcim o nasıl bir sultanım demektir insanın sultan olası geliyo valla.
(bkz: artık aşıklar kavuşsun)
son bölümü itibariyle hürremin mükemmel dağılmış yüz makyajını şaşkınlıkla izlediğimiz dizidir.

sürekli olarak "yaaa yoksa gerçek mi, kadın düştü etti de değerlendirmek için gerçek çekim mi yaptılar" sorusu akıllardan geçmiştir.
sakalın bir insanı ne kadar değiştirdiğinin ve yüze bakılınca kafada oluşan imajı ne kadar etkilediğinin kanıtıdır.
son bölümde kanuni'nin şehri emanet ettiği adam bi ara stv'deki yağmurdan sonra'da oynuyordu ve inançsızdı. ya da ne bileyim kanuni'nin baş odabaşısı bu kalp seni unutur mu'da bir devrimciyi canlandırıyordu. daha örnekler çoğaltılabilir.
"osmanlı 30 kişi sefere mi gider lan."

bütün ordu istanbul'da padişah sarayında toplanıyordu çünkü. evet.
en sonunda başbakanında polemiklerine kapıldığı dizi.
bu dizide takıldığım iki şey var.
1. o zamanlarda kadınlar çatal gösterecek kadar dekolte giyebiliyorlarmıydı?
2. şehzade mustafa anasıda babasıda açık tenli, renkli gözlü olmasına karşın neden esmer sürme gözlü?