bugün

edebiyatımızın en özgün yazarlarından biridir.

ölmüş bi adamın bile yakasına yapışmaya çalışanlara ne demeli bilmiyorum. siz peygamber misiniz be kardeşim? ya da sizin sevdiğiniz edebiyatçılar, sanatçılar? adamın edebi kimliğine bi saygınız olsun ulan, ayıptır.

metin abiyede ne demek lazım bilemiyorum. çekti gitti gıli gıli salih gibi bu dünya'dan, nur içinde yatsın...

"savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be olum, şimdilik ölümüne kadar hayattasın..."
güzel kitaplarıyla hatırlanacak güzel bir insan. ölüm şeklinden öte artık olmaması acı verici.
suçlu mu idi suçsuz mu bilemem ama güneş k olayında kadının başına gelen feci olaylardan ötürü hali gözümün önünden gitmez. sızlar bi şeyler.

üzülerek link veriyorum.
yorumsuz.

http://i50.tinypic.com/r7nchy.jpg
intihar haberini uykumda aldığım kişi. Uyku sersemi cesetine daha doğrusu beynine bağlanmaya çalışıp bunu niçin yaptığını düşündüm bir müddet. Şahsımı ender sarsan ölümlerden birini gerçekleştirmiştir. egoistce "keşke yapmasaydı" diyemem. Bir şeyler ağır gelmişse demek ki... Yakında ergenler rağbet edip dillerine ağır roman'ı dolayacak ya ona yanıyorum ben. Allah rahmet eylesin birer fatihayı eksik etmemek lâzım...
ölümüne gram üzülmediğim tecavüz ve işkenceci kişi.
görsel
görsel
ağır roman gibi efsaneler arasına girebilecek bir eser ortaya koyan, lakin hep başka sıfatlarla anılacak olan. edebi kişiliği bir yana aklımda hep tecavüz olayıyla kalacak. mesleği, statüsü umurumda değil. olay ilk ortaya çıktığından beri hemen hemen tüm yazılanları, röportajları takip ettim. doktor raporlarına göre bulguya rastlanmadı dendi. yazar dostları savundular, ya da bilenler sustular. en kötüsü de kadın dostları bile bunu savunacak duruma geldiler, çok yazık.

olay olduğu gece evde başka kızların da olduğu biliniyordu. işte onlardan biri bugün twitter'da basının bugüne kadar görmediği, belki de görmek istemediği şeyleri anlattı. aynı şeyleri mahkemede de anlatmış. yıllarca tehdit edildiğini söylüyor. alp buğdaycı'nın kendisine de tacizde bulunduğunu ve saldırdığını yazdı. olay yeri baştan aşağı çamaşır suyuyla yıkanmış. bazıları iftira diye olayı masum bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyor ancak o gün mağdur kadının fotoğraflarını biliyoruz. linkini vereyim ve okuyun, siz karar verin kim masum, kim değil.

https://twitter.com/Heterotopya
bence de gecenin diğer şahitleri konuşmalı, konu böyle ortada kalmamalı ve adalet yerini bulmalı.

Dilek@Heterotopya

"Ben şahidim. ilk şahitliğimde titrek bir çocuktum. Çok tehdit edildim ama hala şahidim. Alp Buğdaycı ve Metin Kaçan masum değildir"

https://twitter.com/Heterotopya
intihar etmekte geç bile kalmış. kadına tecavüz edip yüzünü darmadağın ettiği o gece intihar etseydi daha iyi olurdu. 20 yıl boyunca aldığı her nefesle dünyayı kirletip ait olduğu yere cehenneme girmiştir inşallah.
"inanılmaz flu bir geceydi" ile ne kast ettiği bilinemeyen kişi.
daha da açıklayamaz mevta.

"Bütün bu anlattıklarınız, yaşadıklarınız gerçek meydi, gerçeğin görüntüsü mü?

- Yanyana koyduğunuzda, flu bir resim çıkıyor ortaya. Net bir şey yok. Güneş'in söyledikleri, benim söylediklerim ve Alp'in söyledikleri var. O gece flu bir geceydi, inanılmaz flu ber gece. Kafalar 1500 olmuş. Her şey birbirine geçmiş..."

sanatçıdan ahlaklı ya da örnek insan olmasını bekleyen kim, bu anca bizimki gibi üçüncü dünya ülkelerinde olur ama tecavüzcü, işkenceci sapkın da olmasın yani. sözüm ona sanatçı diye tecavüzcüleri, işkencecileri de kimse kollamasın. sanatını yiyim size bi şey olmasın.
öncelikle tanım; ağır roman'ın yazarı. güneş k. olayıyla ilgili olarak bulduğum tüm yazıları okudum. bakıldığında tecavüz olduğu kanaati uyanıyor insanda. ama, sonrasında düşünüyorum. ya yoksa? bu adamlar senelerdir, bu yaftayla yaşıyorlar. sürekli yapmadıklarını söylüyorlar ve hayatları kaymış durumda. biri intihar etti, diğeri ortalarda görünmüyor.olayın tüm tarafları açısından çok talihsiz bir durum.
abisi hasan kaçan ardından şunları yazmış;

--spoiler--
Bunlar engerekler ve çıyanlardır/ bunlar aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır/ tanı bunları, tanı da büyü. ... Tanıyamadın bunları Meto. Bu engerekler ertuğruluyla, ayşesiyle, zaferiyle zaten seni 1995'te öldürdüler. Sadist çığlıklarla, bıçakladılar, şişlediler. Meto, soğuk sulara düşen bedenin zaten 1995'ten beri ölüydü.

Allah intikam sahibidir... Sen de suçlusun meto... gariban bir berberin, tamirci kalfası, ortaokul mezunu oğluydun... haddine miydi Ağır Roman yazmak...

ve son olarak...bugünlerde beni arayıp vicdan azabıyla ağlayanlara da Allah acısın. Hayat, ölecek olanların ölenlere ağlamasından ibaret... Meto, sakın çıkma o sudan, daha, etini yemeye doymayan çok sırtlan var... sakın çıkma kardeşim... Neydi çok sevdiğimiz söz: Dünya bir leştir... talibi köpekler.
--spoiler--
cenazesi beylikdüzü sahilinde bulunmuştur.
bugün, atladığı yerden 40 km uzakta beylikdüzü'nde cansız bedeni bulundu.
Hakkında Doğru düzgün bilgi yok.

Bu Adam bir kadina tecsvuz etti mi etmedi mi haberler iddia diyor anlamadım.

Gerçi intihar ettigine göre bu haber doğru vicdan azabi rahat koymadi zahir.
http://www.agos.com.tr/ha...gurlandi&haberid=4078
Cenazesi defnedildi.
"Rüyalarda hatırlıyorlardı kimliğini, güzelliğini, neler yapabileceğini; rüyasında rüya görebiliyor, uyandığı zaman hatırlayabiliyordu. Sanki bir varlık ona yaşayacaklarını, yaşananı ve yaşadıklarını özetliyor; anlamadığı yerleri, sahneleri yaşamak için uyandırılıyor ve hayata tekrar salıverilyordu..."
M.K.
Ağabeyi hasan kaçan'ın ağzından ölümü.

--alıntıdır--

Polis karakolunda kardeşinin eşyalarını gördüğünde ve yanında para olmadığını bildiğinden dolayı intihar ettiğine inandığını dile getiren Kaçan, “Önceleri ‘Metin böyle bir şey yapmaz, niye yapsın?’ diyordum. Şimdi umudum azalıyor” diye konuştu. Kardeşinin naaşının ortaya çıkmadan sosyal medyada korkunç yorumlar yapıldığını belirten Kaçan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dünyadan ayrılan bir insan Rabbiyle baş başa kalmıştır. Romancılığından çok 1995’teki olayla anılmasına üzülüyorum. Çünkü hep –mışlı –mişli ifadeler var. Bu konuya duyarlı olan Beyoğlu 1. Ağır Ceza’dan dava dosyasını alıp baksın. Adalet duygusu olan bir hukukçuya okutsun ve o zaman yorum yapsın. Eskiden olduğu gibi yine hatırasının arkasından linç kampanyası yapılıyor. Öfkeleniyorum. Linç kültürü bizim öz kültürümüzde olan bir şey değil sonradan genlerimize işlemiş bir kültür.”
1995’teki olaydan sonra medyanın kardeşi Metin Kaçan’a linç kampanyası başlattığını tekrarlayan Hasan Kaçan, sosyal medyada paylaştığı Ayşe Arman, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu gibi isimlerin vicdanını kamuoyunun çok iyi bildiğini belirterek “Canımızı kimlerin yaktığını çok iyi biliyorum. Allah’tan başka kimseye eyvallahım yok. Bu gazetecilerden korkum yok. Benden güçlü olabilirler ama Nemrut’un kulağına kaçan sinek de Nemrut’un canını aldı. Benim gücüm yok ama Allahım var” şeklinde konuştu. 1995’teki olaydan sonraki yıllarda kendisini arayan insanların olduğunu, vicdan azabı çektiklerini söyleyip Metin Kaçan’ın aslında suçsuz olduğunu söyleyen insanlar olduğunun üzerine basan Ağabey Kaçan, “Vicdan muhasebesi yaptılar, ama hiç inandırıcı değildi. ‘Ağır Roman’ Türk edebiyatının en iyi 50 eseri içinde. Bu gündemde olacakken başka olaylarla anılmak içimizi acıtıyor.”

Kardeşi Metin Kaçan’a haksızlık yapıldığını ve iftira atıldığını vurgulayan Kaçan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz iftiradan sonra da kardeşimizin yanında durduk. Şahit çıksa dava dosya tekrar açılır. Zamanaşımı diye bir şey var, tüm hadiseler zamanaşımına uğradı. Ayşe Arman’ın vicdanen rahat olduğunu düşünmüyorum. Bir gün beni aradı ve bir doktorla röportaj yaptığını, doktorun hadisenin aslında böyle gerçekleşmediğini söyledi. Aileden özür dilediğini söylemişti. Ben de ‘Özür dileyemezsin çünkü babamız öldü’ demiştim. Telefonda çok kötü olmuştu.”
Metin Kaçan’ın aşk acısıyla intihar ettiğine inanmadığını belirten Ağabey Kaçan, şu açıklamaları yaptı: “O 1995’te öldürüldü, hayatımızdan kastı olarak kaldırıldı. Buna sebep olduğum için üzgünüm. Bir dönem yaşadığım gönül değişimi birçok insanın tepkisini çekti. Bizim aileden birinin ayağı takılıp düştüğünde tüm sırtlanlar üzerine geldi. 1995’teki olayı dönemin konjonktüründen ayırt edemezsiniz. 28 Şubat’tan payını sadece gazeteciler ve siyasiler değil sanatçılar da aldı. Metin Kaçan 1995’e kadar son derece neşeli, ortamda espri kaynağı olan, peşinden insanları sürükleyen biriydi. Kardeşimin altından kalkamayacağı bir şey olduğunu sanmıyorum. itikadı olan, inançlı bir insandı. intiharın karşılığını bilen, çekinen biriydi. Onun omzuna bir damga yapıştı, işlemediği bir suçtan iftirayla hapiste yattı. Vücuduna medyanın yönlendirmesiyle 11 şiş aldı. Bu olaya neden olanlar vicdan azabı çekecekler, hapse atılmasına, tecavüzcü damgasını yedirenlerin yanlarına kar kalmayacaktır. Kardeşim ‘Ölene kadar bu yafta üzerimde kalacak, öleyim de kurtulayım’ demiş olabilir. Kardeşimle çok daha yakın olmayı ıskalamış olabilirim ama hayatın zorunlulukları işte. Keşke biraz daha ilgilendirseydim. işlememiş olduğu bir suç sürekli karşısına çıkıp onu yıldırmış olabilir. Zaten hapishaneden çıktıktan sonra Metin o Metin değildi."

--alıntıdır--
ağır roman'ın senaristi. o projeden sonra iş yapamamış ve 28 şubat olaylarından ve bazı durumlardan dolayı intihar etmiş kişidir.
tam olarak şu şekilde bir kadına tecavüz eden kişidir.
http://www.ensonhaber.com...meyenleri-2013-01-09.html
Alp Buğdaycı'nın ölümü ile tekrar gündeme gelen boğazdan atlayarak intihar eden, ağır roman ve fındık sekiz gibi romanların yazarı merhum.

anlam veremediğim durum ise şu; güneş k. olayında ben bile bir kadın olarak bir tuhaflık sezip acaba mı diyorsam siz nasıl bu kadar net olarak tecavüzcü diye yaftalıyorsunuz ? evet, bu gibi durumlarda kadının beyanı esas fakat metin kaçan ve alp buğdaycı ısrarla ve inatla reddediyorlar. üstelik kızı ilk tedavi eden doktor da babasının doktor olmasından ve babasının arkadaşı olmasından mütevellit özenle incelediklerini söylüyorlar. gerçekten çok içinden çıkılmaz tuhaf bir durum var ortada. olaylar karman çorman. ve siz nasıl bu kadar netsiniz abi ? olayın kahramanları bile ''flu bir geceydi net değildi'' diyorken. gerçekten mal mısınız ???
Kısa öykülerini, takma isimlerle yazdı. Daha sonra ‘Ağır Roman’ piyasaya çıktı ve senaryolaştırılarak, filme alındı. 6 Ocak 2013’te Boğaziçi Köprüsü’nden atlayarak intihar etti.
Hayatı trajik bir şekilde sonlanmıştır. Adamın soyadı bile travmatik amk.
derlermiş ki ''hasan kaçan, metin kaçamayan.''

esas adı metin kaçamayan olan incelikli insan. eyvAllahı, maşAllahı...