bugün
- anın görüntüsü16
- karınıza range rover alır mısınız20
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır8
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı18
- icardi190516
- ruh okuzu9
- ellerim bos gonlum hos8
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- sözlük kızlarının don renkleri14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu34
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- icardi1905 silik olsun kampanyası16
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği14
- xdearm9
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı8
- boşuna yaşıyorum hissi16
- patiswiss24
- evlilik9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı15
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi28
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti8
- akrep burcu8
- siklememenin getirdiği huzur12
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler16
- türk kızlarının beğenmediği erkek tipi20
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi9
- futbolcu ismiyle nick almak11
- escort fiyatlarının güncellenmesi8
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası10
- evlenmezsek yaşlanınca ne yapacağız sorunsalı11
- her yaptığı yemeği paylaşan kızın amacı10
- murat kurum kurudu gitti8
- arda güler12
- haçta iken sevgili ile sevişmek günah mıdır11
- yunanistan bizden çalsa rahatsız olmayacağınız şey11
- akp seçmeni16
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- online olup entry girmeyen yazarlar9
- bebek kokusu10
- fenerbahçe'nin bu sene de şampiyon olamaması23
- susmayan durmayan israile gemi ticareti10
- ali erbaş11
- bülent uygun15
- chp genel merkezi önündeki aşırı üks araçlar10
- çirkin erkeği yakışıklı gösterecek şeyler10
- belediyeler el değiştirince bütün foyalar döküldü23
- ismail kartal12
- sivasspor'a verilen penaltı27
turkiye'de ilk modern ruh sagligi hastanesi bakırkoy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin kurucusu olan hekim.
mazhar osman 1884 yılında meriç nehri kıyısındaki sofulu köyünde doğmuştur. 1904 yılında "Askeri Tıbbiye" okulunu, yüzbaşı rütbesiyle bitirerek doktor olan Mazhar Osman, "Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisi"nde öğretmen yardımcılığına başladı. 1908 yılında Berlin ve Münih'e giderek nöroloji ve psikoloji dallarında uzmanlık eğitimi aldı. Tekrar Gülhane'ye dönen Usman, 1914 te Hasekideki Akıl Hastalıkları Müşahedehanesi başhekimi ve müdürü oldu.
Daha sonra Haydarpaşa Askeri Hastanesi akliye ve asabiye mütehassıslığına getirildi. 1927 yılında Bakırköy de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini kurarak uzun süre başhekimliğinde bulundu. 1933 te istanbul Üniversitesi psikiyatri Kliniğine ordinaryus profesör atandı. başhekimlik görevini bıraktı ve emekliye ayrıldığı 1952 ye kadar öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü.
Türk Nöro-psikiyatri Cemiyetinin yanısıra; "içki ile Mücadele Cemiyeti" gibi sağlık derneklerinin kurucusu olan Usman Sinir Hastalıkları , Keyif Veren Zehirler (1934) gibi çeşitli mesleki eserler yazdı. Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği, New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçildi. Türkiye'de ilk kez Seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuarları oluşturulmasında önemli rol oynadı.
Neyzen Tevfik'in de doktoru olan Mazhar Osman Usman'ın ırkçı yönü olduğu, yönetimde kaldığı sürede akıl hastanesinde ölüm oranlarının yüzde 33 arttığı savunulur.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mazhar_Osman_Usman
mazhar osman 1884 yılında meriç nehri kıyısındaki sofulu köyünde doğmuştur. 1904 yılında "Askeri Tıbbiye" okulunu, yüzbaşı rütbesiyle bitirerek doktor olan Mazhar Osman, "Gülhane Askeri Hastanesi Akliye Servisi"nde öğretmen yardımcılığına başladı. 1908 yılında Berlin ve Münih'e giderek nöroloji ve psikoloji dallarında uzmanlık eğitimi aldı. Tekrar Gülhane'ye dönen Usman, 1914 te Hasekideki Akıl Hastalıkları Müşahedehanesi başhekimi ve müdürü oldu.
Daha sonra Haydarpaşa Askeri Hastanesi akliye ve asabiye mütehassıslığına getirildi. 1927 yılında Bakırköy de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesini kurarak uzun süre başhekimliğinde bulundu. 1933 te istanbul Üniversitesi psikiyatri Kliniğine ordinaryus profesör atandı. başhekimlik görevini bıraktı ve emekliye ayrıldığı 1952 ye kadar öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü.
Türk Nöro-psikiyatri Cemiyetinin yanısıra; "içki ile Mücadele Cemiyeti" gibi sağlık derneklerinin kurucusu olan Usman Sinir Hastalıkları , Keyif Veren Zehirler (1934) gibi çeşitli mesleki eserler yazdı. Hamburg Akıl Hastalıkları Derneği, Fransız Nöroloji Derneği, New York Nöroloji Akademisi gibi yurtdışı sağlık kuruluşlarının onur üyeliklerine seçildi. Türkiye'de ilk kez Seroloji, nöro-patoloji, deneysel psikoloji laboratuarları oluşturulmasında önemli rol oynadı.
Neyzen Tevfik'in de doktoru olan Mazhar Osman Usman'ın ırkçı yönü olduğu, yönetimde kaldığı sürede akıl hastanesinde ölüm oranlarının yüzde 33 arttığı savunulur.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Mazhar_Osman_Usman
alkol ve esrar bağımlısı neyzen tevfiki de tedavi etmeye çalışmış ancak muvaffak olamamıştır.
derdi olanların dert babası "derdin varsa mazhar osman'a git'" sözündeki amca.
kendisi "46'lı"k ve "mazhar osmanlık" göndermelerinin sahibidir.
doktor Mazhar Osman, memleketimizin ve bütün ilim âleminin en mümtaz simalarındandır.
Prof. Dr. Mazhar Osman, jübile münasebeti ile hayatını anlatmıştır.:
"Trakya'dâ Sofulu kasabasında 1883 senesinde dünyaya geldim. Babam gene aynı mıntıkada Ferecik'lidir. Hurşit ağanın torunuyum. Yani paşazade değilim ben!.. ilk tahsilimi Kırklareli'nde, idadiyi de Üsküdar'da yaptım. Sınıf arkadaşlarım, avukat Kenan Ömer, profesör Cevdet Ferid, eski icra reisi Ahmet Refik... Hemen aklıma gelenler bunlar...
Tıbbiye-i Askeriyede okudum. Doktor çıktıktan sonra Gülhane'de asistanlık ettim; hoca oldum. 1914 senesinde Gülhane'de askerî hekimlere, "emrazı akliye ve asabiye" dersine lüzum olmadığı sıhhiye-i askeriye'ce karar altına alındı. Dersimden menedildim ve Haydarpaşa askerî hastanesine mütehassıs tayin olundum. Bu tarihe de askerlikten istifam rastlar. Şimdi kapalı olan Haseki Mecanin müşahedehanesine aynı sene sertabip tayin edildim. işte o zamandan beri Mecanin müşahedehanesi'nde, Şişli hastanesi'nde, Toptaş'ında, Zeynep Kâmil hastanesinde, Bakırköyü'nde emrazı akliye ve asabiye ile meşgul ve Bakırköyü'nde müdür ve sertabib olarak bulunuyorum.
mecanin : deli
müşadehename : dinlenme hanesi/hastane.
sertabip : başhekim
Bu sene yirmi beşinci yıl doldu. Hem bu münasebetle ve hem de Türkiye'de en eski sertabib bulunmam hasebi ile müessisi bulunduğum "Türk Nöro - Psikiyatri cemiyeti" azasını teşkil eden muhterem mütehassıs arkadaşlarım hakkımda böyle cemile göstermeyi tensip buyurmuşlar ve beni haberdar etmişlerdir.
Beni sevenlerin, takdir edenlerin bu lutufkâr alâkaları beni pek mütehassis etmiştir. Kendimin liyakatinden bahsedecek değilim! Çünkü aczimi ve hayatta neye muvaffak olabildiğimi herkesten iyi bilirim. Bu bir sevgi ve saygı alâmetidir. Etrafımı kuşatan bu sevgi halesi içinde cidden mesudum. Memleketimizde bu kabil şeyler yeni yapılıyor, henüz bunlara alışıyoruz. Arkadaşlarımın ve şakirtlerimin bu nezaketleri her halde hoş görünecek bir teşebbüstür. Bu teşebbüs bugün benim gibi bir liyakatsize teveccüh etmiştir. Yarının şüphesiz yetiştireceği erab-ı liyakatin daha büyük takdir ve hayranlıkla karşılaşacağına bir mebde olduğu için de bu cihetten ayrı bir güzel hatıra teşkil edecektir.
sevgi halesi : sevgi hali
mebde : başlangıç
şakirt : öğrenci.
Küçükken doktor olmağı düşünmedim. Hele sinir hekimliğim büsbütün zorakidir. Ben küçük yaştan beri Mülkiye-i Şahaneye girmek ve memleketin idarî ve siyasî teşkilâtında hizmet görmek arzu ediyordum. Üsküdar idadisinden çıktığım vakit yaşım çok küçüktü. Mülkiye müsabakasına sırf yaşım yüzünden kabul edilmedim. Mahzun, boynum bükük maarif koridorlarında günlerce uğraştım. Fakat bir türlü muvaffak olamadım. Bu sıralarda beni doktorluğa teşvik ettiler. Hiç istemiyordum. Zerre kadar bir arzu yoktu bende doktor olmak için... Hattâ mühendisliği bile göze almıştım. O zaman memleketimizde mühendislik bir belediye memurluğundan ibaretti. ilimde terakki etmek ümidi de pek azdı. Nihayet teşviklerin neticesi Tıbbiye-i Askeriyeye girdim. Zengin çocuğu olmadığım için Mülk-î Tıbbiyede okuyamazdım. Tıbbiye-i Askeriyeden çıkınca istikbal de müemmen değildi. Buraya girerken kadın hekimi olmayı düşünüyordum. O zamanki seriryatın müşküllüğü yüzünden ona da kabul edilmedim. Dahili hastalıkların kadrosu da dolu idi. Asabi bahis tecessüsümü uyandırdı. Hocam Raşit Tahsin’in teşvikini cana minnet bilerek bu şubeye ayrıldım.
seriryat : eğitim.
Mesleğimi çok severim. Bir mefkûre peşinde koşmaktayım. Dünyaya bir defa daha gelmeyi hiç düşünmüyorum ve ona hiç bir arzum da yok... Çünkü hayat bence o eski zamanda tarif edilen Sırat köprüsü gibi bir şey... Bundan yeniden geçmek tecrübesinde bulunmak istemem. Çok yorucu bir iş. Bu yoruculuğuna göre, aynı zamanda da üzücü. Onun için evlâtlarımın hiç birine doktor olunuz diyemedim. Fakat içlerinden birisi doktor olursa veba basının şubesini tutarsa memnun olmayacak da değilim. Madem ki evlât, babanın hayatının temadisidir. O halde mesleği me karşı merbutiyeti, muhabbeti ve mefkûreperestliğimi istidlâl buyurabilirsiniz.
mefkûreperest : maceraperest.
Diplomayı aldığım ve hür olarak yattığım gecenin zevkini, heyecanını asla unutamayacağım. Bunun içindir ki son sınıfta mektepte ikmale ve sınıfta kalan bir gen ce acıdığım kadar pek az şeye acırım.
Sabahleyin 5.30 da kalkarım. Şimdi yaz. 6,15 vapur ile istanbul'a inerim. Bu vapurla indiğim zaman Şişli hastanesine giderim. 7.15'le inersem Bakırköy'üne. Bakırköyü'nde 14.30'a kadar otururum. Her iki hastanede de bir saniye boş durmam. Bütün işlerimi kendim görmeye çalışırım. Kendim okur, kendim yazarım. Her gelen ve çıkan hastayı ben muayene ederim. Ayrıca muayeneye gelen hastaları muayene ederim. Yemek için ayırdığım zaman beş dakikadır. Geceleri okur, yazarım. Senede bir iki defa tiyatroya, fakat her hafta mutlaka sinemaya giderim. Ekseri ya mektep günlerinde, dersten yorgun çıkarım. O dakikalarda kitap okuyacak halde değilimdir.
Sinemaya altı buçuk matinesine giderim. Burada hem film seyreder, hem dinlenirim. Gece dokuzda yemeğimi yer, gene çalışırım. Gece yarısına kadar çalıştığım çok vakidir. Yatar yatmaz da uyurum. Sade kâfi miktarda spor yapmadığımdan, bir taraftan da yaşlandığımdan son zamanlarda şişmanlık, tansiyon, romatizma gibi sızıltılar başladı. Bittabi perhiz de araya girdi. Her sene Avrupa'ya giderim. Bütün istirahatim vapurdadır. Çünkü şehre indikten sonra meslektaşlarımı ziyaret, has tanelerde tetkikatla vaktimi geçiririm...
Ölümünden bir kaç saat evvel istanbul Valisi Dr. Fahreddin Kerim ile gülerek görüşmüş olan rahmetli, sonradan asistanlarından Migeli çağırtmış ve kendisine kitap okutmaya başlamıştır. Bu sırada da Mazhar Osman odasının içinde bir aşağı bir yukarı gezinmekte ve asistanım dinlemekteydi. Gece yarısına tam yirmi dakika kala Mazhar Osman'ın birdenbire yere düştüğü görülmüş ve kendisini kaldırmaya koşanlar son nefesini verdiğini müşahede etmişlerdir. Rahmetliyi yakından tanıyanlar, hayatının son demlerine kadar çalışmaktan bir dakika olsun kaçınmadığını, mesleği ile ilgili her faaliyetle yakından alâkalandığım sölemekte müttefiktirler. Kendisini şu son aylar zarfında evinde ziyaret etmiş olanlar, üstadın eroinomanlar hakkında gayet enteresan bir etüt hazırladığım, fakat hastalığının bunu tamamlamasına fırsat vermediğim anlatmaktadırlar.
Cenazesi 2 eylül 1951 pazar günü saat 11'de Cağaloğlu'ndaki evinden kaldırılarak öğle namazını müteakib cenaze namazı Beyazıt Camii'nde eda edildikten sonra Asrî mezarlıktaki ebedî istirahatgâhına defnedilmiştir.
Prof. Dr. Mazhar Osman, jübile münasebeti ile hayatını anlatmıştır.:
"Trakya'dâ Sofulu kasabasında 1883 senesinde dünyaya geldim. Babam gene aynı mıntıkada Ferecik'lidir. Hurşit ağanın torunuyum. Yani paşazade değilim ben!.. ilk tahsilimi Kırklareli'nde, idadiyi de Üsküdar'da yaptım. Sınıf arkadaşlarım, avukat Kenan Ömer, profesör Cevdet Ferid, eski icra reisi Ahmet Refik... Hemen aklıma gelenler bunlar...
Tıbbiye-i Askeriyede okudum. Doktor çıktıktan sonra Gülhane'de asistanlık ettim; hoca oldum. 1914 senesinde Gülhane'de askerî hekimlere, "emrazı akliye ve asabiye" dersine lüzum olmadığı sıhhiye-i askeriye'ce karar altına alındı. Dersimden menedildim ve Haydarpaşa askerî hastanesine mütehassıs tayin olundum. Bu tarihe de askerlikten istifam rastlar. Şimdi kapalı olan Haseki Mecanin müşahedehanesine aynı sene sertabip tayin edildim. işte o zamandan beri Mecanin müşahedehanesi'nde, Şişli hastanesi'nde, Toptaş'ında, Zeynep Kâmil hastanesinde, Bakırköyü'nde emrazı akliye ve asabiye ile meşgul ve Bakırköyü'nde müdür ve sertabib olarak bulunuyorum.
mecanin : deli
müşadehename : dinlenme hanesi/hastane.
sertabip : başhekim
Bu sene yirmi beşinci yıl doldu. Hem bu münasebetle ve hem de Türkiye'de en eski sertabib bulunmam hasebi ile müessisi bulunduğum "Türk Nöro - Psikiyatri cemiyeti" azasını teşkil eden muhterem mütehassıs arkadaşlarım hakkımda böyle cemile göstermeyi tensip buyurmuşlar ve beni haberdar etmişlerdir.
Beni sevenlerin, takdir edenlerin bu lutufkâr alâkaları beni pek mütehassis etmiştir. Kendimin liyakatinden bahsedecek değilim! Çünkü aczimi ve hayatta neye muvaffak olabildiğimi herkesten iyi bilirim. Bu bir sevgi ve saygı alâmetidir. Etrafımı kuşatan bu sevgi halesi içinde cidden mesudum. Memleketimizde bu kabil şeyler yeni yapılıyor, henüz bunlara alışıyoruz. Arkadaşlarımın ve şakirtlerimin bu nezaketleri her halde hoş görünecek bir teşebbüstür. Bu teşebbüs bugün benim gibi bir liyakatsize teveccüh etmiştir. Yarının şüphesiz yetiştireceği erab-ı liyakatin daha büyük takdir ve hayranlıkla karşılaşacağına bir mebde olduğu için de bu cihetten ayrı bir güzel hatıra teşkil edecektir.
sevgi halesi : sevgi hali
mebde : başlangıç
şakirt : öğrenci.
Küçükken doktor olmağı düşünmedim. Hele sinir hekimliğim büsbütün zorakidir. Ben küçük yaştan beri Mülkiye-i Şahaneye girmek ve memleketin idarî ve siyasî teşkilâtında hizmet görmek arzu ediyordum. Üsküdar idadisinden çıktığım vakit yaşım çok küçüktü. Mülkiye müsabakasına sırf yaşım yüzünden kabul edilmedim. Mahzun, boynum bükük maarif koridorlarında günlerce uğraştım. Fakat bir türlü muvaffak olamadım. Bu sıralarda beni doktorluğa teşvik ettiler. Hiç istemiyordum. Zerre kadar bir arzu yoktu bende doktor olmak için... Hattâ mühendisliği bile göze almıştım. O zaman memleketimizde mühendislik bir belediye memurluğundan ibaretti. ilimde terakki etmek ümidi de pek azdı. Nihayet teşviklerin neticesi Tıbbiye-i Askeriyeye girdim. Zengin çocuğu olmadığım için Mülk-î Tıbbiyede okuyamazdım. Tıbbiye-i Askeriyeden çıkınca istikbal de müemmen değildi. Buraya girerken kadın hekimi olmayı düşünüyordum. O zamanki seriryatın müşküllüğü yüzünden ona da kabul edilmedim. Dahili hastalıkların kadrosu da dolu idi. Asabi bahis tecessüsümü uyandırdı. Hocam Raşit Tahsin’in teşvikini cana minnet bilerek bu şubeye ayrıldım.
seriryat : eğitim.
Mesleğimi çok severim. Bir mefkûre peşinde koşmaktayım. Dünyaya bir defa daha gelmeyi hiç düşünmüyorum ve ona hiç bir arzum da yok... Çünkü hayat bence o eski zamanda tarif edilen Sırat köprüsü gibi bir şey... Bundan yeniden geçmek tecrübesinde bulunmak istemem. Çok yorucu bir iş. Bu yoruculuğuna göre, aynı zamanda da üzücü. Onun için evlâtlarımın hiç birine doktor olunuz diyemedim. Fakat içlerinden birisi doktor olursa veba basının şubesini tutarsa memnun olmayacak da değilim. Madem ki evlât, babanın hayatının temadisidir. O halde mesleği me karşı merbutiyeti, muhabbeti ve mefkûreperestliğimi istidlâl buyurabilirsiniz.
mefkûreperest : maceraperest.
Diplomayı aldığım ve hür olarak yattığım gecenin zevkini, heyecanını asla unutamayacağım. Bunun içindir ki son sınıfta mektepte ikmale ve sınıfta kalan bir gen ce acıdığım kadar pek az şeye acırım.
Sabahleyin 5.30 da kalkarım. Şimdi yaz. 6,15 vapur ile istanbul'a inerim. Bu vapurla indiğim zaman Şişli hastanesine giderim. 7.15'le inersem Bakırköy'üne. Bakırköyü'nde 14.30'a kadar otururum. Her iki hastanede de bir saniye boş durmam. Bütün işlerimi kendim görmeye çalışırım. Kendim okur, kendim yazarım. Her gelen ve çıkan hastayı ben muayene ederim. Ayrıca muayeneye gelen hastaları muayene ederim. Yemek için ayırdığım zaman beş dakikadır. Geceleri okur, yazarım. Senede bir iki defa tiyatroya, fakat her hafta mutlaka sinemaya giderim. Ekseri ya mektep günlerinde, dersten yorgun çıkarım. O dakikalarda kitap okuyacak halde değilimdir.
Sinemaya altı buçuk matinesine giderim. Burada hem film seyreder, hem dinlenirim. Gece dokuzda yemeğimi yer, gene çalışırım. Gece yarısına kadar çalıştığım çok vakidir. Yatar yatmaz da uyurum. Sade kâfi miktarda spor yapmadığımdan, bir taraftan da yaşlandığımdan son zamanlarda şişmanlık, tansiyon, romatizma gibi sızıltılar başladı. Bittabi perhiz de araya girdi. Her sene Avrupa'ya giderim. Bütün istirahatim vapurdadır. Çünkü şehre indikten sonra meslektaşlarımı ziyaret, has tanelerde tetkikatla vaktimi geçiririm...
Ölümünden bir kaç saat evvel istanbul Valisi Dr. Fahreddin Kerim ile gülerek görüşmüş olan rahmetli, sonradan asistanlarından Migeli çağırtmış ve kendisine kitap okutmaya başlamıştır. Bu sırada da Mazhar Osman odasının içinde bir aşağı bir yukarı gezinmekte ve asistanım dinlemekteydi. Gece yarısına tam yirmi dakika kala Mazhar Osman'ın birdenbire yere düştüğü görülmüş ve kendisini kaldırmaya koşanlar son nefesini verdiğini müşahede etmişlerdir. Rahmetliyi yakından tanıyanlar, hayatının son demlerine kadar çalışmaktan bir dakika olsun kaçınmadığını, mesleği ile ilgili her faaliyetle yakından alâkalandığım sölemekte müttefiktirler. Kendisini şu son aylar zarfında evinde ziyaret etmiş olanlar, üstadın eroinomanlar hakkında gayet enteresan bir etüt hazırladığım, fakat hastalığının bunu tamamlamasına fırsat vermediğim anlatmaktadırlar.
Cenazesi 2 eylül 1951 pazar günü saat 11'de Cağaloğlu'ndaki evinden kaldırılarak öğle namazını müteakib cenaze namazı Beyazıt Camii'nde eda edildikten sonra Asrî mezarlıktaki ebedî istirahatgâhına defnedilmiştir.
buranın müdavimi olması gereken modellere hasretiz (!)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar