bugün

feridüddin attar'ın "vahdet-i vücud" anlattığı "kuşların dili" anlamına gelen 4931 beyitlik mesnevisi.
türkçe'ye gülşehri tarafından çevrilen, çevrilirken çok fazla beyit, aşk hikayeleri ve betimlemeler eklenerek resmen yeniden yazılan eser. 30 kuşun kaf dağı'nda ikamet eden efendileri simurg adlı kuşa ulaşmak için yola çıkması ve yolda dağılmaları anlatılır. burada simurg allah'ı, 30 kuş da kulları simgeler. simurg anka kuşudur, kelime anlamı 30 kuştur. tasavvufi bir eser olduğu için çok fazla islami terim içermektedir ancak gülşehri çevirisinde türkçeleştirilmiş terimleri kullanmıştır.
tüm kuşlar simurg'u (zümrüdü anka) görmek isterler. yola çıkarlar ama yolda birçoğu korktukları için bir bahaneyle geri döner. en sonunda hüdhüd kalır. ve simurg'a ulaşır. ona baktığında da kendini görür.
burada tasavvuf inancının temelini oluşturan şu anlayış vardır:
Allah aynaya baktığında kendi güzelliğinin yansıması olan tüm evreni görmüş. bizler onun güzelliğinin bu dünyadaki birer yansıması, parçasıyız.
(bkz: Tasavvuf)
kuşların dili anlamına gelen, tasavvufu işlemiş olan, gülşehrinin yazdığı mesnevidir.
(bkz: mantik ut tayr)
bu eserde aslında kuşlar alegoridir.kuşlar insanları,simurg allah'ı,hüdhüd ise aklı temsil eder.asıl anlatılmak istenen;insanların akılları yardımıyla allah'a ulaştıklarıdır.
Eskiden herkesin değil sadece ustasının anlayabildiği tasavvuf için; ayrıca ses güzelliğine çok önem veren önemli bir şiir dili olan farsça için kullanılan ifadedir.
ünlü islam vahdeti vücutcularından,feridun atarın insanın tanrıya ulaşma sevdası ve aslında tanrı oluşuna değindği; bu yolda, kuşları karakterize ettiği ünlü eseri.
hikayede, kuşlar liderleri ölünce başsız kalırlar. kendileri "tanrı" statüsünde bir kuş kral seçmek isterler. bunun için de, anka kuşunu (hikayedeki adı simurg)uygun görürler. ancak simurga ulaşmak için aşılması gereken merhaleler çok çetindir. hep birden yola çıkarlar. kaf dağını aşmaları gerekir. ancak ona ulaşana dek, kuşların yarısı yolda telef olur. diğer yarısı kaf dağı aşıldıktan sonra telef olur. nihayetinde sadece 30 kuş hayatta kalır. onlar da mecalsizdirler. nihayetinde buldukları, simurg değil kendileridir. yani şu sonuç çıkarılmalıdır; tanrıyı arayan kendisini bulur. zira, tanrı insandır.
çok da iyi hatırlarım lise2 edebiyat kitabımda yer alan parça. içeriği hatırlamamakla birlikte zevkli bir konudur.
sembolik bir eserdir, simurg allah'ı sembolize eder. hikayenin en sonunda 30 kuş kalır ve yolculuğun sonunda önlerinde sadece bir ayna vardır. yani simurgkendileridir.

hallacı mansurun enel hak demesi gibi.
(bkz: Vahdet-i Vücud)
Feridüddin attar'ın en güzel kitabı. simurg kuşuna ulaşmaya çalışan kuşların öyküsü ve yaşadıkları... Sembolizm içeren her içeriğin bir anlamı olan bir eser. bunun nezdinde tasavvuf var. Allaha ulaşma var..
MANTIKU'T-TAYR
Toprağın alçaklığıyla gökyüzünün yüceliği onun tekliğine ayn ayn iki tanık.
Rüzgarı, toprağı, ateşi, suyu bir yere
getirir, her şeyden kendi sırrını ışıklandırır, gösterir.
Toprağımızı kırk sabah yoğurup balçık
haline getirdi de sonra emriyle can, o balçıkta karar
etti.
Can, tene girdi, ten canla dirildi. Tene
akıl verdi ve onunla her şeyi gördü, bildi.
Her şey, onu tesbih etmekte, onun tesbihine dalmakta, hatta dalmak şöyle dursun, büs­
bütün kendinden geçmede.
Can, aklı görünce bir görüşe, bir sezişe
sahip oldu .. kendisine bilgi bağışlanınca da her şeyi tanıyıp anlamaya başladı.
Bu anlayışa, bu tanıyışa sahip olunca
itiraf etti, düştü gark oldu, işe koyuldu!
O tapıda ne varsa, ister düşman olsun,
ister dost .. hepsinin boynu, onun yükü altında.
Hikmeti, herkese bir yük yükler.. ne
şaşılacak şey ki gene her şeyi koruyan, gözeten odur!
Kimsenin işi gücü yok ama herkes de
bir işte .. işsiz güçsüz kimse yok.
Allah Dağı, önce yeryüzüne mıh yaptı
da sonra yerin yüzünü deniz sulanyle de yıkadı.
Yeryüzü öküzün üstüne yerleşti.. öküz
balığın, balık da havanın üstünde!

Hava ne üstünde? Ancak bir hiç üstünde!