bugün

alman filozofu ludwig buchner'e ait kitap. materyalist felsefenin en onemli eserlerinden biridir. insanlarin imanlarini ve mukaddesatlarini tahrip eden, supheye dusuren bir kitaptir.
ilk defa Baha Tevfik tarafından dilimize çevrilen, 1898(?)de çevrilmesine rağmen ancak 1908'de yayınlanabilen pozitivist zihniyette bir eser. Yayınlandığı dönemde önemli yankıları olduğu iddia edilir. Yazarın temel tezi maddeyi değiştiren gücün içindeki kuvvet olduğudur. Kainatın bu tanımlanamayan güç tarafından meydana getirildiğine kadar varır. Maddeden bağımsız ama onları yöneten kuvvetler olduğunu söyler. Metafizik anlamda değil tabii, tamamen pozitivist anlamda. Kitapla ilgili iki küçük anekdot: Cemil Meriç, bu kiatbı lise yıllarında okuduğunu ve Marksizm'e geçişinde bu kitabın etkili olduğunu söyler. Ayrıca Said Nursi'nin ilk eserlerinden olan Muhekemat'ın bazı bölümleri bu kitaptaki tezlere cevap niteliğindedir.
Büchner, 19. asır mekanik materyalizminin en tanınmış, popüler isimlerinden birisi, belki de birincisidir. Başeseri olan ''Kraft und Stoff'' (Madde ve Kuvvet; Frankfurt, 1855), hemen hemen dünyanın bütün kültür dillerine çevrilmiştir. Bu eser, neşrolunduğu tarihten itibaren Türk aydınlar topluluğunun da ilgisini üzerine toplamış; nihayet yaklaşık yarım yüzyıllık bir gecikme ile Baha Tevfik ve Ahmet Nebil tarafından Türkçeye çevrilmiş, gerek Türk maddecileri ve gerekse de karşıtları üzerinde büyük tesirler icra etmiştir.

Batı düşüncesi ile tanıştıktan sonraki dönemde, 19. ve 20. yy. Türk düşünce dünyasının ana hatlarıyla iki esas gruba ayrılabilir: Materyalistler-Batıcılar ve AntiMateryalist-Muhafazakârlar. Birinci grubu da kendi arasında iki gruba ayırabiliriz. Mekanikçiler (Mekanik Materyalistler) ve Diyalektikçi (Marksist) Materyalistler.

işte, bu dönemde, geçen yüzyıl sonu ve bu yüzyıl başında bir Alman düşünürü ve onun birtek eseri, materyalistleri olduğu kadar diğerlerini de etkileyen bir akım oluşturdu. Bu düşünür Ludwig Büchner ve eseri de Madde ve Kuvvet'tir. bu kitap toplumumuzun on dokuzuncu asırdan beri yaşadığı dönüşümde fazlasıyla etkili olan on dokuzuncu asır bilimciliğinin temel eserlerinden biridir. hatta türkiye cumhuriyeti tarihindeki yobazlıktan sıyrılarak ağır aksak da olsa ilerleyebilmiş bilim sevdamızı bu ve benzeri kitaplara borçluyuzdur. Bu eser onu ya da bölümlerini okuyan bir neslin gerçekten de ''hayatını değiştiren'' bir kitaptı. Bu dönüşüm neticesinde, modern Türkiye'de insanlık tarihini bir ''dinbilim'' çatışması olarak sunan ilk kapsamlı kitabı kaleme alacak olan Adnan Adıvar'ın ifadesiyle ''fikren en rahat'' oldukları bir evreye geçen entelijensiyamız ve ulus-devlet kurucularımız, Madde ve Kuvvet'de özetlenen ''bilimcilik''in temellerinden birisi olduğu bir ideoloji geliştirmişlerdir.

Büchner ölmeden önce Madde ve Kuvvet'in yirmi baskı yaptığını ve on yedi dile çevrildiğini görmüştü. Sansür tarafından yasaklanması nedeniyle Rusya'da elle çoğaltılmış binlerce nüshası gizli olarak okunuyordu. Turgenyev'in Babalar ve Oğullar'daki Bazarov karakteriyle vurguladığı gibi Madde ve Kuvvet'in özetlediği bilimcilik ilk olarak Nihilizm'i doğurmuştu. Dimitri Pisarev'in eserlerinde görülen ''bilimin eski toplumu yerle bir edeceği, yeni bir yaşam biçiminin temellerini atacağı'' tezi, Alman bilimciliğinin Rus Nihilistler tarafından yorumlanışını özetliyordu. Nihilizmi doğuran vülger materyalizm daha sonra bu tür etkiler yaratamamıştı. Ancak yarım asrı aşan bir süre popüler düşünceye egemen olan bilimciliğin hayal ettiği değişim gerçekleşmedi. Asır sonu entelektüel inancının tersine dinler yok olmadılar. Bilimciliği kendi diyalektik materyalizmleriyle kıyaslayarak vülger olarak nitelendiren Marx ve takipçileri, onu sığ bir idealizm olarak mahkûm ettiler (bilimciliği 1970'lerde Doğu Almanya'da rehabilite etme çabaları netice vermedi). Yeni Kantçılık hareketinden itibaren tüm felsefî akımlar ise bilimciliği ''her şeyin madde olduğu ötesinde bir tezi olmayan,'' toplumu felsefesizliğe sürükleyecek bir akım olarak eleştirdiler.

Büchner 1899'da öldüğünde gelecekte gerçeğin peygamberi olarak anılacağını düşünüyordu. Bu gerçekleşmemekle birlikte, Madde ve Kuvvet'in özetlediği bilimcilik, yaratıcılarının akıllarından hiç geçmeyen bir toplumda kurulan yeni bir yapının temelini oluşturacaktı. 1880'lerden itibaren bu kitabın bölümlerini daha sonra ise tamamını okuyarak hayatı değişen bir neslin mensupları, bilimciliği Felsefe Mecmuası'nın yazılarından Ömer Seyfeddin'in hikâyelerine ulaşan bir alanın egemen düşünce sistemi haline getirmişlerdi. Bu toplumun geneli göz önüne alındığında oldukça ufak bir alandı, ama içine aldığı eğitimli kitle daha sonra bir ulus-devletin kuruluşunda liderliği üstlenecek, Avrupa'da ''vülger'' sıfatı yakıştırılan bu akım onlar aracılığıyla yeni yapılanmanın ''yüksek fikriyatı'' ve kurucu ideolojisinin dayanaklarından birisi haline gelecekti. Bunun doğal sonucu dinsiz bir topluma dönüşmek ve bilimin kendi ahlâkını yaratmasını beklemekti. Gerçekten de bir kitap bir toplumu ancak bu kadar değiştirebilirdi.

Büchner Türkiye'de özellikle pozitivist, materyalist ve ateist düşüncelerin yayılmasında birinci derecede bir rol sahibidir. Hatta kendi çağındaki başka bir batılı düşünürün ülkemizde bu kadar derin bir etkide bulunduğunu söylemek oldukça zordur.

--spoiler--

Sadece bu dünya vardır, başka bir dünya yoktur. Bu dünya, tek ve biricik ve zarurî bir dünyadır; onun özü, esası, sadece ve yalnız madde'dir. Kâinat hem zaman ve hem de mekân itibariyle sınırsız ve sonsuzdur; evveli, âhırı yoktur; ezelî ve ebedîdir, hâdis değil kadîmdir. Varolmak ve varlığını devam ettirmek için, kendikendine yeterlidir. Bunun içindir ki onun bir yaratıcısı yoktur. Aynı zamanda bir idare edicisi de yoktur. Mekân itibariyle sonsuz olması demek, onun "her yerde mevcut" olması demektir; onun dışında ve ötesinde, ondan gayrı varlığı olan bir varlık, ondan gayrı vücudu olan bir mevcut yoktur; binaenaleyh, metafizik de yoktur.
--spoiler--

--spoiler--

Madde de tıpkı kâinat gibi sonsuzdur; ne 'en küçük bir parçası' ve ne de "en büyük bir bütünü' vardır. Madde'nin ayrılmaz'ı, onsuz olmaz'ı Kuvvet'tir ve o da tıpkı madde gibi sonsuzdur.
--spoiler--

--spoiler--
insan, herhangi bir metafizik özgüllüğü bulunmayan, mütekâmil bir tabiî varlıktır. Ruh diye ayrı ve öznel birşey yoktur; Ruh, maddedir ve maddîdir.
--spoiler--

--spoiler--
''Bilgi'nin tek ve biricik kaynağı duyumlar olup doğuştan verilen fikirler var olamaz.''
--spoiler--

--spoiler--
''Din, her çeşidi ile bir safsatadan ibarettir ve insanlığın karanlık çağlarından kalma iptidaî, irticaî ve dolayısıyla da behemehal ortadan kaldırılması icap eden, insanlık düşmanı birşeydir.''
--spoiler--

--spoiler--
''Allah, gerçekliği olan hakikî bir varlık değil, insanların uydurduğu bir vehimdir.''
--spoiler--

--spoiler--
ilim, insanlığın şaşmadan takip etmesi lâzım gelen tek doğru yol, tek necât kapısıdır ve eğer Tanrı diye birşeye inanılacaksa, Tanrı'dır; onunla her türlü engel aşılacak, her bilinmeyen anlaşılacak, her problem çözülecektir.
--spoiler--

--spoiler--
Beşer bilgisi, evreni bilmeye yeterlidir.
--spoiler--
(bkz: kraft und stoff)