ortak kullanım alanlarındaki tuvaletlerden hep tiksinti duymuşumdur ve her seferinde eğer alafranga ise klozetin üzerini çepeçevre tuvalet kağıdığla örterek olaya başlarım. Birgün işyerimdeyken bu işlemi yapıp ellerimi yıkayıp çıktım, uzun koridorda yürüyerek sekreterin olduğu bölüme gidip bana gelen faxları aldım ve sekreterin bana bakarak kahkalarla gülmeye başlamasıyla irkildim. ne olduğunu sorduğumda o arkandaki kuyruk ne öyle, yeni moda mı diyerek kahkahalarına yenilerini ekledi. Arkama dönüp baktığımda gördüğüm şey donup kalmama sebep oldu, klozetin üzerine serdiğim tuvalet kağıtlarından bi uzun parça giysime sıkışmak suretiyle arkamda kuyruk oluşturmuş ve ben o uzun koridordan, her biri camakenli bölmelerden oluşan çalışma bölümlerinin önünden salak manken edasıyla ve hatta o gün itibariyle çok şık olduğumu düşünerek geçmiştim ve muhtemelen pek çok kişi bu komik durumuma arkamdan gülmüştü. O gün mümkünse yok olmak, uzak doğuda bi köye ışınlanmak istedim ama olan olmuştu.
(bkz: boys anılar) *
fakülteme bisikletle gidip bisikletle gelirim ve çoğu zaman gittiğim yoldan geri dönerim, yani giderken doğru istikamette gider dönerken ters istikammette dönerim. arabalar üstü üstüme gelir. ilk başlarda biraz tırssam da sonra tabii alıştım.

neyse efendim yine bir gün ters istikamette eve dönüyorum. yolun kenarında bekleyen bir kadın var ileride, ben diyeyim 100 m sen de 250 metre. yakın mesafe sayılır.

kadın da 25-30 yaşlarında bir şey, yolu karşıya geçebilmek için arabaları takip ediyor. bense zil çalarak ters istikamette ilerliyorum. kadın zili duyacak ve kenara çekilecek diye hesap ederken hatunun dönüp arkasına bile bakmaması ve sonra yolun kısmen boşalması üzerine hareket etmesi ve benim kadına çarpmam... aslında fren yaptım, ama yine de çarptım. engel olamadım.

Tabii çarpmamla birlikte hatun önce bir sendeledi, ama düşmedi. Kendini toplayınca da açtı ağzını yumdu gözünü. Veriyor veriştiriyor, kızıyor bağırıyor çağırıyor. Tam cümleye başlayacak gibi oluyorum tekrar söze giriyor, konuştukça kendini daha da gaza getiriyor derken bir an sessizlik oldu.

Ben tabii bundan istifade;

"özür dilerim" dedim.

Şöyle bir baktı, peki hadi tamam dedi.

"tekrar özür dilerim" diyerek atladım bisiklete ve uzaklaştım ordan.

Aradan bir hafta geçti geçmedi, stajı geçme notumu öğrenmek için bölümün sekreterliğine gittim. Karşımdaki kadın o kadındı.

Ulan kadın meğer sekretermiş benim staj yaptığım bölümde. Neyse tabii bir defa odaya girmiş bulunduğum için korka tırsa notumu sordum. Sordum sormasına da hemen arkasından ya şey hakkaten tekrar özür kem küm edecek oldum ki kadın başladı gülmeye. Burda da mı der gibi gülüyordu.

Bisikleti uzak bir yere park ettiğimi söyleyince rahatladı, tehlikesizdim artık. Neyse notumu söyledi ve ben de çıktım oradan. Döndüm hayatıma. Bu da böyle bir anımdı.
(bkz: şimdi anlatınca komik olmadı)*
tarih; geçen ay

evet, geçen ay arkadaşlarla çarşıya gitmiş dönüşte de otobüse binmiş, eve ilerliyorduk. otobüs ineceğimiz durağa geldiğinde ayağa kalktık, otobüs durdu ve bütün arkadaşlar indi, tam en son ben inecektim ki otobüs hareket etti ve 10 metre falan ilerleyip ancak durdurabildim. işin komik yanı bu değild, arkadaşlar bana gülüyor tabi de, tam otobüs 10 metre ilerde durmuş, inecekken otobüsün şoförü kapıyı erkenden kapattı. hay şansıma diye küfür ettim, kaptan kaptan diye bağırıyom adam sonradan duydu da açtı. kapım ayağa sıkıştı vesselam. o gün bugunüdür otobüsün arka kapısından ilk inmek için en arka koltuğu tercih ederim.
bir arkadaşımla balık almaya gittiğimizde, arkadaşım kovanın içinde yüzüp çırpınan balıklara bakıp; bunlar taze mi? diye sormuştu. balıkçıda cevabı hemen yapıştırdı... yok abla pil takıp oynatıyoruz.
amaç rusa gidilcek arkadaşa sende gel dedim
kaç para
_? lira
yuh ben gelmem ceket falan alırım o parayla
_ çeketin ağzına verebilyon mu.
yaklaşık 5 dakikalık bir anıdır.

Normalde küfürü pek sevmem. trafikteki hödükler dışında kimseye de pek kullanmam.

Firmamıza gelen yabancı bir misafirin dönüş bileti için istanbul ofisle konuşuyordum. rezervasyonlar yapıldı bilet kesildi. ben bileti yazıcıdan bastırıp misafire verdim. istanbul ofisimizden organizasyonu yapan bayan arkadaşım aradı ve içeriğinde elektronik bilet olan e-mailini alıp almadığını sordu. bende "aldım aldım. çıkartıp adamın eline de verdim. teşekkür ederim" dedim. telefonun karşı tarfında uzun bir sessizlik oldu. o anda jeton düştü ama herşey için çok geçti. durumu kurtaracak bir manevra alanı kalmamıştı. yuzum kızarmış bir vaziyette bozuntuya vermeyip tekrar teşekkür edip telefonu kapadım. o bayan arkadaşım sözlük yazarı ise bunu okuyorsa özürlerimi kabul etsin.

Dilimizi şu küfüre düşkünlüğümüz yüzünden ne hale getirmişiz. ağzımızdan ne çıksa küfür içeren bir anlamı oluyor.

edit:sanırım eksileyen o bayan arkadaşım. özür diledik işte. yapacak bir şey yok. türkçeyi bu hale ben getirmedim.
birgün kızarkadaşımla hayvanat bahçesinde dolaşıyoruz maymunların olduğu yere geldik. maymunun birine muz verdim birde ne göreyim maymun kafesine 7-8 yaşlarında bi oğlan çocuğu girdi ve maymuna maymuş diye koşmaya başladı. bunu gören maymunun annesi tepeden aşaga bebenin üzerine atladı ama tutturamadı. haylaz oglan maymuş canım arkadasım diyerek maymuna sarılmaya çalışırken maymundan bi sağ kroşe birde tekme 7-8 yaşindaki bebe pert. yetkililer bebeyi revire kaldırdı. işte böyle bir anı pepede maymuş varmis ondan görmus galiba.
Amfinin kapisi acilir, dersin hocasi iceri giren ogrenciyi taniyip sasirir(cunku o dersi daha once almistir o)
Aa merhaba der hoca
Tabi bu arada Amfi tiklim tiklim doludur ve ders isleniyordur
Nasilsiniz? Der ogrenci
Iyi, dersteyiz diye gulumser hoca

Ve Amfideki gulusmeler...
(güldürmedi)
gülünçlü anılardır.

nerden aklıma geldiyse... eskiden irc ortamında çok sağlam arkadaş grubumuz vardı. sık sık buluşurduk. ankara izmir istanbul tayfası şeklinde takılırdık sırayla. zirvelerin birinde istanbulda bir diskomsu barımsı bi mekana gittik. 5 - 6 kız ve 7 - 8 erkeğiz. hepimizin neşesi dorukta. müzikler çok güzel. topluca durduğumuz kısımda coşuyoruz filan. gruptaki renkli tiplerden biri çok sevdiğimiz darkman. beyefendi, neşeli, esprili felan. bu kızların yanında iken biz diğer arkadaşlarla daire oluşturduk. o sırada çalan müziğin ritmine uygun olarak kafaları yukarı kaldırıyoruz ve yine ritme göre aşağı sallayarak coşuyoruz. grubun hayvanı olarak o keyifle aklıma, aynı ritmi "ibne darkman sana kafam girsin" sözüne uyarlayıp da aynı hareketleri yapmak geldi. ben başladım. "ibne darkman sanaaaaa" derken kafalar yukarı kalkıyor ve "kafaaam girsin" derken kafalar aşağı iniyor. anında uyum sağladı diğer arkadaşlar ve bizim coşkumuz enginlere sığmamaya başladı. kızların yanında taşakoğlanı olduğundan bihaber olan darkman da farketti bizim metodist coşkumuzu ve dayanamayıp aramıza girdi. müzik o kadar yüksekki, bu bizim "ibne darkman sana kafam girsin" sözlerimizi duyamadı. bizimle beraber suratında, aslında bize hayvan gibi komik gelen sırıtmayla, bizimle aynı kafa hareketlerini büyük bir coşkuyla yapmaya başladı. hararetle bizim yüzlerimize bakıp sırıtarak "ibne darkman sana kafam girsin" eşliğinde hunharca eğlendi. neden sonra sanki ne diye bağırdığımızı anlamak için benim yüzüme bakmaya başladı sırıtarak. ben de kulağına yaklaştım kafa hareketlerini bozmadan. "ibneee darkman sanaaaa kafaaaam girsiiinnn" dedim sırıtarak. sonra bu gülmekten yere düştü pert oldu.
normalde komik değil hatta gayet doğal bir durumdu ama hiç abartmıyorum bakın en az 10 dakika kahkaha attım, en son gözlerimden yaşlar geldi, kulaklarım uğuldamaya başladı.

epey uzun zamandır beni saplantı haline getirmiş biri vardı. ciddi saplantı ama, 3 farklı sosyal hesaptan aynı anda mesaj atıp defalarca kez arıyor, sürekli takip ediyordu. bugün bir ortak arkadaşımız epey ısrar etti illa görüşün diye. hiç de istemiyorum görüşmeyi, arkadaşın hatrına üçümüz buluştuk oturuyoruz bir yerde, eleman başta gayet nazik kibar, böyle etkilemeye çalıştığı da çok belli acayip kasıyor kendini, sonra bir şey oldu açıldı bu baya. yüz vermediğimden midir nedir sürekli yok şu kadınla şöyle yaptık bununla bize gittik bilmemne bildiğiniz lisedeki arka dörtlü muhabbetleri. neyse tam biri hakkında konuşuyorduk bu başladı şöyle kötü böyle kötü demeye derken götü bi yana bi havaya kaldırdı. ya biliyorum bu anı, sen de biliyorsun, topluluk anında osurmak istersin çaktırmamaya çalışırsın ya, bu o işte. lan bi osurdu zorrrrtttttt dedi bişey ama bu bozuntuya vermiyor saydırmaya devam ediyor. bak yemin ediyorum sıçtı sandım. şöyle bi kaldırdım kafamı, dedim ki aylardır peşimde koşuyorsun, yanımda osurdun ve hala birine saydırmaya devam ediyorsun? sonra bir kahkaha bende, durduramıyorum anacım kendimi. böyle rahat 10 dakika güldüm, sonra demesin mi bişey değil ki sessiz olacak sandım pırt yaptım. dedim "ne pırtı sandalye delindi şerefsiz." bi daha osurdu zart diye. bu nasıl bi pervasızlık, nasıl bir yüzsüzlük gerçekten anlamadım. hala diyor üsteleye üsteleye "gece üstüm açık kalmış ondan tutamıyorum". bakın cidden diyorum ağzım ekşidi, kokunun tadı vardı, böyle osuruğunun görüntüsü vardı resmen. eşyalarımı topladım kalktım gidecem ama hala gülüyorum yırtılıyorum resmen. dedim ki sen altına sıçtın galiba bi kontrol et istersen, az önce beni etkilemek için kırk takla attın şimdi karşımda zart zart osuruyorsun. kalktım gittim ondan sonra. manyağa bak karşımda zart zurt gidiyor hala etkilemek için uğraşıyor mal değneği.
hayatımda unutmak istemeyip her hatırladığımda güleceğim anımdır.

Sabah mahmurluğu üzerimde, kafam dalgın derse girip konuyu öğrencilere yanlış anlatmak. Aksi gibi bütün öğrencilerin o konuyu iyi anlaması. tenefüse çıkılınca sanki bi yerde bi yanlış yaptım diye kafama takılır ve gidip bir arkadaşa sormamla ve konuyu yanlış anlatıldığım kesinleşir.
sınıfa dönünce ben bu konuyu yarın anlatacaktım yazmayın deftere hadi şimdi kitapları açın diyerek konunun üstünü kapatıp çocukların ağzına maskara olmamak için böyle bir yöntemi denedim. tüm umudum yarın tekrar anlattığımda yanlış hatırlıyosunuz diye kandırabilmekte.
Peder beni araba tamircisine verdi çırak olarak. Para nasıl kazanılıyor öğrenmeliymişim. Bu nasıl bir hastalıktır Türk babalarda çözemedim yıllardır, gözlemlediğim bütün babalar mutlaka evladına paranın nasıl kazanıldığını öğretebilmek adına bu tür işlere sokarlar, zorla. Tamirci çırağı olduğum dönem yaz mevsimiydi. Okul tatildi. Komşumuzun ingiltere'de yaşayan yeğenleri gelmişti. Ayşe çok güzeldi ama çok zenginlerdi. Bense bir tamirci çırağı moduna girmiştim.Yeşilçam'ın olumsuz etkileri işte... Bir gün dedem camiye giderken benim çalıştığım dükkanın önünden geçiyor, oturmuşum kaldırıma dertli dertli Ayşe'yi düşünüyorum. Yanıma gelip "Ne oldu?" dedi. Ben de dedim ki, "Dede bi' kız var, çok âşık oldum galiba ben ona ama zenginler, ben tamircide çalışııyorum bakmaz ki o bana." Dedem biraz duraksadı. Bilge bir adamdı benim gözümde. Okkalı bir cevap verecek sandım. Kahkaha attı. ".mına koydumun fakiri" dedi, sonra da camiye doğru uzaklaşarak gözden kayboldu.
Otogara giden belediye otobüsüne bindim, bavulumu çantamı bacağıma sıkıştırıp en güzelinden bir yere oturdum. Yolda uzun en az bir saat gideceğim. Neyse kulaklık takmışım arkamdan biri dürttü çıkardım hadi kızım kalkta bana yer ver dedi, şu yaşıma kadar bu cümleyi duymamla hep kalkmışımdır ama senelerin birikmişliğimi desem bir patlama noktasına geldim artık teyze başka birini kaldır benim bavullarım var dedim, hadi kalk kalk ayağım alçıda kırık ayakta duramıyorum dedi ayağına bakıyorum alçı falan yok kadın sapasağlam, neden beni kaldırıyorsun teyze başka birine söyle diyorum hala sen gençsin kalk diyor. Kalktım ama ne kalktım. Otobüsün içinde sanki miting yapıyormuşçasına bağırıyorum ezilenlerin sesiyim, 18 yaşındayım 18 yıldır otobüste oturarak gidemedim yeter artık genciz diye ölelim mi teyze ne olmasını istiyorsun dedim teyze dahil herkes kahkalara boğulmuş kadının gözünden yaş geliyor gülmekten. insanlar ellerini omuzlarıma vurup tamam kızım sakinleş falan diyor. Boy kısa minyon bir şey olunca sinirlenmemi kimse ciddiye almadı tabi. Sonuç olarak kıpkırmızı suratla bir saat yol gittim.
Bugün arkadaşımın havuzu arayıp kadın erkek karışık mı sorusuna ahizedeki adamın "karı erkek aynı olur mu bacım" diyerek yüzüne telefonu kapatması. *