bugün

Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.

Yeraltından Notlar - Dostoyevski
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu, anlamazlardı.
"Ben artık bir şey hissedebileceğime inanmıyorum. Gerçekten... Bıraktım. Taş Devri'nde, keşfedilmeyi bekleyen taş gibiyim ben." Sinem Sal
''O dakika, o hızla geçiveren tek dakika, çocukluğumun en mutlu dakikasıydı. Sana işte o dakikayı anlatmak istedim, beni hiç tanımayan sana, bütün bir hayatı boyunca nasıl olduğunu ve nasıl geçip gittiğini artık sezmeye başlayasın diye anlatmak istedim.''

stefan zweig - bilinmeyen bir kadının mektubu.
Ah insanlar, şu insan kalbi...
Yüz bin manalı bilmece. içinden çıkmak mümkün değil.
"tutsağı olduğum sefaletten kaçıyordum.
sokaklarda belli bir amacım olmaksızın, rastgele yürüyor; para ve şehvet peşinde koşan, o tamahkâr suratlı ayaktakımını arasından umarsızca geçiyordum. onları görmeye ihtiyacım yoktu, biri ötekinin kopyasıydı. hepsi bir ağız, ağza asılı bir avuç bağırsaktan oluşuyor, cinsel organlarında bitiyorlardı."

Sadık hidayet'in bir kitabından ama hangi kitap olduğunu hatırlamıyorum.
Gece gündüz elime ne geçerse okuyordum. Okuduğum kitaplar sayesinde küçük kenti sarmalayan kabuk çatladı, dünya gözlerimin önüne serildi.

Ingvar Ambjörnsen - Beyaz zenciler
Zira iyi düşünceli olmak yetmez, iş düşünceyi iyi kullanmaktır. En büyük ruhlar en yüksek iyilikler kadar en büyük kötülükler de işleyebilirler; sadece pek yavaş yürüyenler de her zaman doğru yolu güttükçe, koşup da doğru yoldan uzaklaşanlardan daha çok yol alabilirler.

Descartes - metod üzerine konuşma
Bana gelip,"seni seviyorum" demesini dilerdim. Ama bu gerçekleşmeyecek kadar çılgın bir hayalse... Eğer öyleyse başka ne bekleyebilirdim? Çaresiz ve umutsuzdum; bildiğim tek şey vardı: ömrüm boyunca onun yanıbaşında olmak, saçtığı ışıkla aydınlanmak istiyordum. Başka bir şey bildiğim yoktu. Onu bırakıp da nasıl giderdim?..

Dostoyevski- Kumarbaz.
"Geber Anne!" Ne garip bir kitap ismi değil mi?
insan kitabı alırken dahi yanlış bir şeyi eline alıyormuşçasına suçluluk duygusuna kapılmadan edemiyor. Zira söz konusu anneler olunca, bu sözün şakası bile insanı ürpertmeye yetiyor. Bu yüzden 'Geber Anne' dedirtecek olaylar silsilesini merak edip alınan bu kitap, ne yazık ki annelerin görmemesi için kitaplığın en kuytu köşesinde yer bulacak sanırım kendisine. Sezgin Kaymaz'ın taze okuyucularından biri olarak tek kitap ile yazarı harcamak değil niyetim fakat kitabın beklentimi karşılamadığı da aşikâr. ismailoğulları ailesinin hikâyesini anne olgusu üzerinden anlatan bir eser var karşımızda. Ailenin gözbebeği olan mükemmel bir anne.. Gerçi herkesin annesi kendisine göre mükemmeldir fakat eğer bu denli mükemmel kabul edilen bir anne büyük bir suç işlediği düşünüldüğü için bir anda gözden düşüyorsa işte o zaman her şey alt üst olur. Düşünüldüğü için diyorum çünkü bazen hatta çoğu zaman hayatta her şey göründüğü gibi olmuyor ne yazık ki. Görünen olaylar, gerçek olana birer perde olabiliyor kimi zaman.
"Gerçekten iyi bir yalancının en önemli yeteneği, insanları yalan söyleme yeteneğinin olmadığına inandırmaktır."
(bkz: nokay eçege)
''Birilerini sevindirmenin ve bundan sevinç duymanın ne kadar kolay olduğunu hissediyordum; insanın kendini açması yeterliydi, insandan insana canlı bir akış başlıyordu hemen, yükseklerden derinlere iniyor, derinlerden tekrar sonsuzluğa yükseliyordu.''

stefan zweig- olağanüstü bir gece.
"hep senin etrafındaydım, hep gergin ve hareketliydim; ama sen beni ancak cebinde taşıdığın ve karanlıkta sabırla senin saatlerini sayıp ölçen, yollarında sana duyulmayan nabız atışlarıyla eşlik eden ve senin acele bakışlarının saniyelerin tik taklarının ancak milyonda birinde yöneldiği saatin yayının gerginliğini hissettiğin kadar hissedebiliyordun."

stefan zweig - bilinmeyen bir kadının mektubu.
"insan ortaya çıkar çıkmaz, çiçekler de ortaya çıktı." Bana kalırsa, çiçekler insandan çok daha önce vardı ve insanın gelişiyle hâlâ içinden çıkamadıkları bir şaşkınlığa gömüldüler... / Cioran
görsel
"hoşça git, dedi tilki. vereceğim sır çok basit: insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. gerçeğin mayası gözle görülmez. küçük prens unutmamak için tekrarladı: gerçeğin mayası gözle görülmez."
Şimdi enkaz arasında gördüğümüz insanlara benziyoruz. Bir yığın kül, kararmış direk, paslı demir, yer yer tüten duman, is ve çamur içinde işte bulunduğumuz şey...
(bkz: mahur beste)
iki insanın farklı hareket etmeleri, aynı amaca sahip olmadıkları anlamına gelmez!

Alfred adler/ insan doğasını anlamak
görsel


Bırakınız aşklı meşkli sözleri.
görsel

"Hilmi! Seni daha şerefli bir ölüme salmak mümkündü."
(Hikaye) ... 'nesillerdir kör oldukları için görme kavramını yitiren insanların olduğu bir ülkede sıkışıp, kalmış bir adamla ilgili. Adamımız sonunda aklını kaçırır.
"iyi de anlamıyor musunuz? Ben görebiliyorum.' yage mektupları / w.s. burroughs
"Benimleydi ama biz değildik, mesafelerden ziyade yıpranmışlık vardı aramızda."
görsel
"biri kitap hırsızıydı.
diğeri gökyüzünü çalmıştı."
Syf: 398.
görsel
Goethe.
görsel
Hiç yaralanmam sanırdım aldığım yaralardan tanılana kadar.