bugün

"insanların en zayıf tarafları sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlamadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
“Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi.”

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna.
Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bi şey eksiltmeli...Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; "Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!" deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. içimizden bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. ikisi de saçma ve faydasızdır. insan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma... Sonra en mühimi: Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun..
Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf
''bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. mürekkeple yazmışlar, oysa ben kurşun kalem silgisi idim. azaldığımla kaldım.der oğuz atay tutunamayanlarda...
Az yedim, çok içtim.. Hala içiyorum. içki ayırmadım. Alkolü kendime yakıştırdım. her türlü uyuşturucudan tattım. bağımlılıktan nefret ettim. gitmemi, terk etmemi engeller diye. ne bir maddeye ne de bir insana bağlandım. sırf bunu kendime kanıtlamak için eroin kullandım, aşık oldum. ikisini de arkama bakmadan bırakıp gittim. geçmişe tükürüp geleceği çiğnedim. bugünü ise uyuyarak geçirdim. benim adım Houdini. Dünyayı bir oyuncağa çevirdim. ayak basmadığım yer kalmadı. kalan varsa onları da amuda kalkar geçerim. duvarlara, bedenime resimler çizdim. birgün öyle bir gürledim ki önümde duran şarap kadehi çatladı. benim adım Hitler. kendi ordumu kurmak için bir sürü kadına tohumlarımı bıraktım.... şimdiyse ağlıyorum.. hepimiz için. Çünkü hiçbiri işe yaramadı..
Kinyas ve Kayra
Onların beni anlamalarına imkan yoktu. izaat vermeye de asla mecbur değildim. Sabahattin Ali
Hayatın bu manasız, bu sinir bozucu zenginliği ve vaatleri karşısında çıldırıp delirmemek için hayal kuruyorum, diye düşünüyor Cemil. O bulanık genişliği, o yankısız boşluğu, hayallerimin görsel yankılarıyla doldurmaya çalışıyorum. Sahip olduğum şeyleri küçümseyen, yaşadığım anı küçümseyen, bana durmadan daha yaşanacak çok şey olduğunu söyleyen hayat ile başka türlü nasıl baş ederim? Ya böyle kendi kendini hayallerle avutan biri olacağım ya da gördüğüm her şeye saldıracağım. insan olmak ne zor şey!
görsel
görsel
“Son vapur. Güvertenin ön tarafındayız. Yakınımızda kimseler yok. Başlarımız birbirine dayalı. Rüzgar onun saçlarını benimkilerine, teninin kokusunu denizinkine karıştırıyor. Gözlerim kapalı. iki eli de avuçlarımda. Sıkıyorum. Başını hafifçe çekiyor ve yan bakışlarıyla gözlerimi arayarak gülümsüyor. Yüzünde, müşterek bir rüya anının dalgınlık izleri yerine,ağır düşüncelerden gelen bir dehşet intibaı var.
-hayalet kalp
görsel
Örgütlenmemiş bir memnuniyetsizlik, örgütlü bir terörle asla baş edemez.
zweig.
Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka. Aşk bence bu istemektir

Sabahattin Ali - Kürk Mantolu Madonna.
''insan dediğin bitki misali, ona nasıl muamele de bulunursan baktığında öyle bir muamele görürsün. ilgilenirsen layığıyla sarmaşık güller gibi sarar etrafını, dışarıdan olduğundan güzel görünürsün onunla ve dikenleriyle seni kötü günlerden muhafaza eder. Fakat kötü muamele edersen önce köklerini senin topraklarından çeker etrafını yabani otlar sarar sonra çalılardan bir duvar örülür aranıza ve bir gün hiç bulunmamış gibi yabancılaşır senin toprağına...''
" hayır o benim; düşünen benlik , tuhaf benlik, aç ve susuz benlik, bilinmeyen ve henüz yaratılmamış olan şeyler üzerine kafa yoran benlik; isyan etmesi gereken benlik benim, sizler değilsiniz. "

Halil Cibran.
bir adam kendini darı sanıyormuş. nerede bir tavuk görse yiyecek diye nefes nefese kaçıyormuş ondan. bir adam kendini darı sanıyormuş. Doktor "sen darı değilsin" demiş yıllarca. her sabah tavuk kabuslarıyla uyanan adam bir türlü ikna olmuyormuş insanlığına.

bir sabah doktor yaklaşmış yanına ümitsizce, "insan olduğunu biliyorsun" deyince adam, "evet ben insanım" demiş. doktorda bir sevinç, bir coşku, bir heyecan... tedavi sonuç verdi yıllar sonra. "haydi giy elbiselerini" demiş çığlıklar atarak. "işte iyileştin, eminsin darı olmadığından".

adam hızla giyinip atmış kendini sokağa. adam gökyüzüne bakmış sonra toprağa. adam yürüyüp çıkmış bahçesinden hastanenin. daha birkaç adım atmış ki ne görsün; bir tavuk kendinden emin. üstüne doğru geliyor, yiyecek. koşmaya başlamış nefes nefese. doktor yetiş yoksa yetişecek.

doktor telaşla koşmuş hastasına. "hani insandın?" diye sormuş. "yoksa bilmiyor musun insan olduğunu?" adam "elbette biliyorum darı olmadığımı" diye gürlemiş. "fakat tavuklar bunu biliyor mu?"

posta kutusundaki mızıka s:74.
görsel
“Bazı insanlar vardır, nasıl bir insan olduklarını uzun süre anlayamazsınız. Ama bazıları içten güler, içini dışını avucunuzun içi gibi öğreniverirsiniz. Yalnızca en yüce, en mutlu bir gelişme sonucu tam anlamıyla içten neşelenebilir insan. Sözünü ettiğim, aklın gelişmesi değil, kişiliğin gelişmesidir, insanlıktır.”

Dostoyevski – Gülmek
bir gülümsemesi tüm varlığıma güneş gibi doğardı. öyle umutlar vermişti ki bana, bilmeden tiryakisi olmuştum.

Duygusal panda.
NOT: ilerde yazacağım kitap.
hayatın bazı kapıları bana kapalıydı, o kapıları yazarak açıyor, ama orda gördüğümü yazı bitince unutuyordum.
- Ahmet altan
Sevda, beni ve bu kenti, benim de kenti terk edeceğimi bilmeden terk ediyor.
-Ahmet altan
Seni tanıdıktan sonra, haftanın her gecesi benim için yelda olup çıktı.

UÇURTMA AVCISI
görsel
Ve hiç sevmedim yol sormayı, hep ters geldi bu beynime. Yolları yollara sormayı ve denemeyi sevdim hep. (bkz: böyle buyurdu zerdüşt)
Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu. Biz o zaman sahiden yaşamaya, ruhumuzla yaşamaya başlıyorduk.