bugün

çok, yüzlerce, binlerce, bu yazıya, buraya sığmaz.... susuyorsun sürekli, çiçeklerin sessizliği sevdiğini düşünüyorsun, onlara bakıyorsun uzun uzun. sıkılıyorsun sıkılmanın bile özlemeye dönüştüğüne şahit oluyorsun. sevdiğin kadar sevilmediğin çıkıp geliyor karşına. yerine sevemiyorsun, "aradığım ne varsa onda buldum" diyorsun. ellerini ceplerine daha derin sokuyorsun çünkü dibe vurduğunu inkar edemiyorsun. sonra o yere göğe sığdıramayıp naif hislerle sevdiğin kişinin düşmanlığını da gösteriyor hayat ibadullah, sevginden utandığını da. sevgi ve nefret arasıdaki ince çizgiden çıkmadan yürümeye alışıyorsun. öyle bi arafa sürükleniyorsun ki sesin soluğun kesiliyor. mutsuzluğun mutluluğuna dönüşüyor zamanla, duyguların devinim devinim değişiyor. öğrendiklerini unutarak hayat akıp gidiyor. bir yabancılaşıyorsun mahallene, sokağına, evine, unutuyorsun fırından ekmek almayı. bi bakmışsın kaderini kendin çizemiyorsun, sadece resimlerini çizebildiğini öğretiyor kurşun kalemler ve bu üç noktalar kurtarıyor geceleri...

sen sen sen sen sen.. en acı gerçeği öğretensin;

dünyanın ekseni 12 cm kaymış,sen sen sen sen 1 cm bile bana yaklaşmamışsın...

imla.
argo bir tabir ile 'göte giren şemsiye açılmaz'.
kendini...kendini daha çok sever ve saygı duyarsın. özel bir insan olduğunu anlarsın artık. fotoğraflarını sevmek ve orada sevgini yeşertmek kolay değil.
coca cola nın kırmızı kamyonunun gelmesini bekleyen, kırmızı kamyona mektup gönderen çocuğun öğrenecekleri gibidir. ingnorance is bliss.
Bir insana ne kadar çok değer verirseniz o kadar derinden yaralanırsınız.
asla sevdiğin gibi sevilmeyeceksin...mal gibi sevmeye devam edersin öyle işte.
sevdik de sevildik de biliriz bu duygu coğrafyalarını. hepsinin ayrı bir tadı, acısı vardır. ama karşılıksız aşkın acısı, uçsuz bucaksız coğrafyası, farkında olmadığın tadı ve öğrettikleri bambaşka. bunu anlatmak da çok kolay değil hani. fakat kimse senin kadar aşkı, sevgiyi, özlemeyi, iliklerine kadar yaşayamaz, dokunamaz, yazamaz. o sadece lafta karşılıksızdır. anlayamazlar. tutundukları 500 kişiyi toplasan senin yaşadığın duyguları yaşayamaz, senin kadar yüreğiyle sevemezler. kimse bu gerçeği duymak istemez ama ben buraya bunu kazırım...
kafası girdikten sonra kalanının o kadar da acıtmadığını öğreniyorsun.
Kendisinin en fazla ne kadar yüzsüz olabildiği.
Sevmenin bazen sevilmekten güzel olabileceği.
Sanırım fazilet duygusunu canlandırması . Her ne kadar sonuçları istenmeyen şekilde gelişse de , doğruyu daha iradeli şekilde savunmak ve bu uğurda çaba göstermeyi öğretmesi .
(bkz: sabır)
Hep derim öldürmeyen şey güçlendirir. Yine diyim bari.
bir bakışa, gülüşe takılmamayı.