bugün

karınca yemek, karıncayiyenlere mahsus bir şey gibi görünse de insanoğlu zaman zaman, belki yanlışlıkla belki de yemek zevki adı altında karınca yemiştir.

yanlışlıkla karınca yemenin en yaygın hali, her türlü abur cuburun saklandığı dolabın veya başka bir yerin içine giren karıncaların, kişinin yemekte olduğu besinlerin üstünde ziyafet çekerken kişinin karınca ziyafeti çekmesine sebebiyet vermeleriyle oluşur. bu yolla karınca yemiş biri olarak söyleyebilirim ki karıncanın belli bir tadı yok; ama yenildiği zaman dişlerde cıtır cıtır ediyor.

zevk için karınca yiyen insanlar içinse diyeceğim bir şey yok. tek bildiğim muhtemelen uzak doğu mutfağında böyle zevklerin yaygın olduğudur.
bazı hayvanlar için beslenme şekli. (bkz: karıncayiyen) * *
diskoveri çenıl izleyenler bilir. protein bakımından çok besleyicidir karıncalar. uçağı düşman sınırı içine düşen pilotların, hayatta kalmak için karınca yediği hikayeleri anlatılır durur bi çok belgeselde. diğer yandan şempanzeler yuvalarına çubuk sokarak yakaladıkları karıncaları afiyetle götürür midelerine. sorun, arzın çok olmasına rağmen, koca bir koloninin bile tek bir kişinin akşam yemeği tabağına yetmeyecek olmasıdır. insanoğluda, inek gibi bir örnek varken, kıçını yırtıp anca tadımlık yiyebileceği bu hayvana hiç yönelmemiştir. yoksa kurunun içine pastırma sucuk yerine karınca koyuyor olmamız içten bile değildi. *
amerika yerlilerinden olan toshiba lar *, karıncayı mısır ununa karıştırıp yerlermiş.
son derece güzel bir duygudur. yalnız yerken tadını hiç hissetmiyorsunuz.. belki de çiğ çiğ, tuzsuz olarak yendiği içindir.

efendim; şimdi birlaç yıl önce şahsım tv karşısında kaykılmış vaziyette pinekliyordu. sonrasında elim hemen yanı başımdaki koltukla duvar arasındaki leblebi dolu poşete çarptı. her zaman annemin kendisi için aldığı leblebiydii. ben de o miskinlikle normalde hiç sevmememe rağmen başladım leblebiyi yemeye. ama sorun şuydu, hava kararmıştı ve evin içi oldukça karanlıktı. poşettekilerin leblebi olduğunu el yordamıyla anlamıştım zaten. sonra tv ile birlikte hayatımda hiç yemediğim kadar leblebiyi yedim. bir müddet sonra annem içeri girdi ve ışığı açtı. ışığın açılmasıyla bir de ne göreyim? bir koloni karınca leblebiye çökmüştü poşeti delerek. ve ben de leblebiyle birlikte avuç avuç karınca yiyordum farkında olmadan.

velhasıl kelam eğer evinizde karınca varsa,karanlıkta şekerli ya da unlu şeyler yemeyin. gerçi bir yan etkisi falan yok ama yazık garibanlara...

(bkz: bu da böyle bir anımdır)
tatsız tuzsuz bir şey ....
şimdi şöyle; gece yatağa uzanmış tv ye bakılıyor karın hafif acıkır gibi olmuştur. En yakında komodin üstünde duran yarım kalmış olan badem paketi alınır ve 2 şer 2 şer bademler yenir... tabi ilk başta bir şey anlaşılmaz fakat yedikçe bir tuhaflık olduğu anlaşılır. Önce bademle ele gelen karıncalar kabuk sanılır * sonra ağız kenarlarında ki hareketlenmeler bir sorun olduğunu uyarır, hemen kalkıp ışık yakılır (keşke yakmasaydım) ve korkunç sahne pakette bademden çok karınca üst baş ağız karınca *

yan etkisi var mı diye bakayım dedim yalnız değilmişim...
Yemeğim lan acı bildigin.
çıtır çıtır güzel oluyor. çok zevklidir. açık ve net.
ketçapla güzel gittiği bir doğrudur.