bugün

kavakçı ailesiyle zirveye çıkmıştır.
bunun bir de ticari kadrolaşma örneği vardır. iktidardakiler yani erk sahipleri hangi şart ve koşullardan gelirlerse gelsinler, seçilmeden önce hangi naraları atarlarsa atsınlar, istedikleri kadar insanların kılcal damarlarına inerek inanç sömürüsü yapsınlar çok basit bir söylemle bu gücün büyüsüne kapılarak kendilerinin ve çevresindekilerin ceplerini doldurmak konusunda oldukça başarılıdırlar.
bunun pek çok örneği aşikardır. bu uğurda üç beş kuruş sermaye ve çıkar ortaklıklarıyla kurdukları şirketler iktidar ellerindeyken büyüdükçe büyürler, bu şirketlerde bir sürü insan istihdam edilir onlar da "allah razı olsun, bak sayelerinde ekmek yiyoruz" diye kendilerini avuturlar ve sonrasında global piyasa, siyasi ve ekonomik konjonktür değişince bu şirketler bir bir kapanır ve kapanacaktır. istihdam ettikleri insanlar belki kıdem tazminatlarını bile alamadan işsiz ve aç kalacaklar ama bu kimsenin umurunda olmayacaktır.

örnekse; aşağıdaki yer alan haberi dikkatlice okumakta fayda var

http://www.hurriyet.com.t...s-tamince-kalmis-40006844

ülkemiz ve ülkemizdeki insanlar aslında siyasi tercihleriyle zengin edecekleri kişileri de seçerler. işin garip tarafı da "yiyebiliyorlarsa yesinler helal olsun" veya "yiyorlar ama yapıyorlar" diyen de azımsanamayacak kadar çok insanın pardon bunlara insan demek iltifat kaçar azımsanamayacak kadar ikiyüzlü yavşağın da çok olduğu aşikar. ben, sen, o, biz, siz, onlar, yüzde otuz, kırk, elli...
Örnek olaydır:
isviçre medyasını takip edip, elçiye basın özeti geçsin istendi. AMA O DA NE? Bir iki kelime ingilizce dışında yabancı dili YOK! Peki nasıl oldu da o kadroya bu alındı?
--- SOL GAZETESi O ATAŞEYi MANŞET YAPMIŞ ---
http://galeri.uludagsozlu...r/kadrola%C5%9Fma-407779/
Her rejim, siyasi görüş ve lider kendine uygun bürokratlarla çalışır kisvesi altında meşrulaştırılmaya çalışılan durum. Bokunu çıkarmasalar eyvallah da tc de maalesef herşeyin boku çıkıyor.
bir zamanlar akp nin politikalarini destekleyen biri olan beni kendisinden nefret ettiren olaydir. söyleki yurtdisinda master yapip mezun olduktan sonra benle ayni bölümden mezun olan dogru dürüst yabanci dil konusamayan tanidigim kisinin sinavsiz bir sekilde dis türkler bakanligina alindigini duydugumda dahasi kadrolar bos oldugunda bir milli görüs bir nurcular diye paylasildigini thy ve yurtdisi konsolosluklara sinav kurallari hice sayilarak cemaat yandaslarinin doldurulduguna sahit oldugumdaki ruh halimi anlatamam. yaziklar olsun baska ne denir ki?
bu terim kullanıldığında olumsuzluğu çağrıştırsa bile kimi yer için kadrolaşma gereklidir. bir yere üst düzey müdür olarak atanırsınız, bakarsınız ki oradaki mevcut personel beklediğiniz verimi sağlayamıyor, gittiğiniz yere beraber çalışmaktan hoşlanacağınız, daha önce beraber çalıştığınız için daha verimli işler çıkaracağınızı inandığınız çalışma arkadaşlarınızı alırsınız.

tabi kadrolaşmayı bir grubun tek taraflı menfaatine yapıyorsanız o zaman çok tehlikeli bir iş yapıyor olursunuz ve bulunduğunuz kurumlar bir adım ileri gitmez.
şu sıralar bankalarda son sürat devam eden uygulamadır. konuyla ilgili hiç tecrübesi olmayan birini üst yönetici yapmanın ve tecrübeli, sektöre hakim kadroları tasfiye etmenin başka açıklaması var ise biri bize de anlatsın.
dünyanın her yerinde yapılan ve yapılması gerekli olandır. iktidar yani yürütme kendi çalışma arkadaşlarını seçebilmelidir. tabii ki bazı kıstaslar göz önüne alınarak.

hiç gerek yok ama amerika'da cumhuriyetçiler iktidardayken demokratlar gelirse ya da tam tersi durum oluşursa belki 2. belki 3. günü 30 bin kişi bir anda makam değiştirir.(yüksek kademeler) ve bu gayet olağandır.

kadrolaşma sanıldığının aksine çok uzak durulması gereken bir şey değildir. fakat yineliyorum işe uygunluğu ve gerekli eğitimin alınıp alınmadığı göz önüne alınarak. ( ülkemizde kpss var zaten kpss'siz bir halt olmuyor)
http://www.bobiler.org/mo...trt+trt+devlet+kadrolasma
fetocuların iyi becerdiği iş. adamlar milli eğitimle başladılar durum ortada şimdi.
"benim gibi düşünen adamlar etrafımda olsun, daha çok kazanayım" mantığıyla hareket edilir ama bu yüzden kimse rahat edemez, çalışamaz. çünkü sürekli gözlem altında olmak insanların işlerini yapmasına engel olur/oluyor. türkiye'de özellikle devlet kurumlarında işlerin ilerlememesinin büyük nedeni de budur. çalışanlar asla işlerine bakmaz içinde bulundukları kadronun elemanlarını gözlemekten. bu kadar haset sahibi olup da, hala nasıl kendimizle övünebiliyoruz, hiç aklım ermiyor.
rte'nin çok iyi yaptığı iştir. öncesinde ülkücüler de kadrolaştı ama rte bokunu çıkardı azizim. Bakınız nasıl kadrolaşılır:

Öncelikle kpss sınavından 80 90 alamamış bir zat alınır. Ki bu zat büyük ihtimalle bilmem ne bakanının bilmem neyidir.
sonracıma bu zat devlet bakanlığı bilmem ne dairesinde danışman ya da sosyal çalışmacı sıfatıyla örtük kadrodan işe başlatılır.
Sonracıma bu zat 6 ay sonra ankara2nın en cix merkez ilçesinin en kıyak okuluna müdür olarak atanır ve 657ye tabi örtmen olur. soyut kulunuz da akpli amcası dayısı olmadığı için 3 yıldır açbiil aç gezip örtmen olmak için dersane köşelerinde sürünür
hastane müdürü olarak imam atamaktır kısaca.
Anayasal olarak suç haline getirilmesi gereken eylem. Ama bizde zor.
akp hükümetinin üzerine en fazla gidildiği konulardan bir tanesidir kadrolaşma.

bana göre kadrolaşma, türkiye insanının vazgeçemediği bir şeydir. kadrolaşma bizim kanımızda vardır. bunun en büyük etkisi toplum baskısıdır ki, artık akrabaya eşe dosta kıyak yapmak bir toplumsal görevmiş gibi addediliyor. mesela en basitinden, siz bir yerde bir mevkii sahibi olsanız ve kuzeniniz de işsiz bir insan olsa, anan, baban, amcan ya da diğer akrabaların sana deseler al şu kuzenini de işe sok çalışsın para kazansın, siz hayır mı diyeceksiniz? yapamam, olmaz başkasının hakkını gasp edemem mi diyeceksiniz? tamam, öyle demek istiyor olabilirsiniz fakat toplum baskısı denen şey sizi bunu yapmaya iter. bunun gibi bir kaç olaydan sonra da, bu "kıyak geçmeler" normal olarak gelir size. bu "kıyakları" yapmamanız durumunda ise, anneniz sizle konuşmaz, babanız hakkını helal etmez, amcanız gönül koyar falan filan. bir dünya yaygara kopar. aynı durumda eşiniz var ise mesela, eşiniz bir akrabasını işe almanızı istiyor ise, ona nasıl hayır olmaz diyeceksiniz? evinizin düzeni bozulur. boşanmaya kadar bile gidebilir.. ülkemizin gerçekleri bunlar. ak parti ile hiç bir alakası yok. yıllardır olan işler bu "kıyak geçmeler", "kadrolaşmalar" falan..

ama amerika'da ya da avrupa'da öyle mi? amerika'daki kuzenim anlatıyor, herif kız arkadaşıyla aynı iş yerinde çalışıyor. herif patron. kız arkadaşının disiplinsiz tavırlarından ötürü onu işten çıkarabiliyor tek seferde. uyarmadan bile. adamlar çoluk çocuklarını işten çıkartabiliyor. işe almayabiliyor. fakat bizde bu yok. çünkü geleneklerimizde bu yok. hep kıyak, hep adam kayırma var.

kadrolaşma kanımızda var. bunu aşmak için en azından bir 100 yıl geçmesi lazım. yarın bir mevkii sahibi olursam, muhtemelen ben de bu tür şeyler yapmaya zorlanacağım. kadrolaşmaya en karşı olan bireyler bile bunu toplum baskısıyla pek ala yapacaklar. kimse hikaye okumasın...
kamu sektöründe işe alırken kendi siyasi görüşünde insanları seçmektir. birçok iktidar zamanında bu kadrolaşma yaşanmıştır. şimdi akp ile diğer geçmişi kıyaslamaya gerek görmüyoruz. her parti kadrolaşmaya uygun ortam bulduğunda kadrolaşır. akp yeterli ortam bulursa kadrolaşacağı kesindir. millet olarak bu yapımızda var ve bir alışkanlık olmuş. şimdi kıyaslayacağımız şey akp eski zamanlarda olduğu gibi imkan buluyor mu bulmuyor mu meselesi... chp ve mhp'nin kadrolaşma yeteneğini biliyoruz. onlar zaten iktidar olmasalar bile kadrolaşırlar. iktidar olduklarında ise kadrolaştıklarını gizlemeye gerek bile görmezler.

tüm zamanlarda iktidarlar delice bir kadrolaşma içerisinde olmuşlardır. siyasetçiler danışıklı dövüş şeklinde birbirlerinin kadrolaşmasını pek gündeme taşımamışlardır. oysa refah partisi ve akp döneminde partilerin yapısından gelen bir korku ve o partilerin zaten rejim dışı kabul etmesiyle dışlanması nedeniyle kimseye minnet borcu olmaması ile danışıklı dövüş bitmiş ve kadrolaşmalar suç olmaya başlamıştır. işe almak için kpss gibi yeni yöntemler geliştirilmiştir. sebebi ne olursa olsun danışıklı dövüşler bittiği için olması gerektiği gibi iktidarların güçleri sınırlandırılarak kadrolaşmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. bundan önce sınırsız kadrolaşma gücü tanınan iktidarın gücü elinden alınmaktadır. ülkemizin en temel sorunu zaten bu kadrolaşma meselesidir. günümüzde yaşadığımız her türlü sorun kadrolaşmaların engellenmesiyle ortadan kalkacaktır. ülkemde yaşanan her şeyin temel sebebi kadrolaşma sebebiyledir.

şimdi ideolojik bakanlar kendi zülfikarına dokunduğum için kızacaklar fakat söylemeden geçmeyeceğim. bu kadrolaşmalar sebebiyle çıkan sorunlar akp zamanında değil geçmişte olan kadrolaşmalar sebebiyledir. anayasa mahkemesi, hsyk, tsk gibi devletin en temel kurumları anayasada sağlanan haklar ile kadrolaşmışlar ve belirli bir görüşün yılmaz savunucusu olmuşlardır. fakat onların kadrolaşması hiç mesele edilmezken akp'nin önemsiz birkaç kurumda yaptığı kadrolaşmalar mesele edilir. kadrolaşma olmasaydı hsyk'nın danışmanın, yargıtayın, ordunun tavrı günümüzdeki gibi mi olurdu? birileri kadrolaşıp biryerleri ele geçirmiş şimdi mevzilerini kaybetmek istemiyorlar. eskisinden farkı şu. artık bir ölüm kalım savaşı veriyorlar. saflarının ne olduğunu keskin hareketlerle göstermekten geri durmuyorlar. o kadrolaşmışlara karşı koyarsanız düşman yani akp tarafısınız. kim bana akp tarafı derse desin. hsyk, danışma, yargıtay ve ordu içinde bir tek yakın olduğum insan yoksa onlardan bir tanesini benden yana görmüyorsam onları özel bir güç oraya getirmiş demektir. o özel güç kadrolaşmayı bıraksın artık. benim gibi akp'ye oy veren %47 gibi bir çoğunluğun devletin kurumlarında kendine yakın bir tek insan bulamaması garip değil mi?
uludağ sözlük içerisinde de gerçekleşen hadisedir. adalet'te, tsk'da bile kadrolaşan bir yapılanmanın, sözlüğü es geçmesi düşünülemezdi...
bana kadrolaşmayan bir parti söyle demokrasiye inanayım.

vatandaş rıza
(bkz: akp)
hakimlerin mülakatla alınacak olması,
yök başkanının alakasız biri olması,
ülker grubu, fetocuların ve milletvekillerinin garip bir şekilde zenginleşmesi (bkz: unakıtan) (bkz: rte)
yeni anayasayı zaten biliyorsunuz,
kadrolaşma diye biz buna diyoruz.
diğer dönemleri pek bilemeyeceğim ama akp döneminde bariz bi şekilde yapılan uygulama.
en basitinden düşünürsek:
ntv, cnn türk vs. gibi haber kanallarında öğle kuşağında yayınlanan programlarda hep sosyal güvenlik, yeni çıkmış bir yasa, eğitimde yapılan bir değişiklik gibi konular konuşulur. ve haliyle programa bir yetkili katılır. ve bu adam hep aynı adamdır.(tip, zihniyet vs.). bu adamın konuşma tarzı da feci şekilde muammer güler'i andırır.
özellikle zihniyet kısmıyla kadrolaşma budur.
istisnasız olarak, bu memlekette iktidar olmuş tüm partilerin, hükümetlerin uyguladığı kokuşmuşluktur.

hiç başkaca tanımına gerek yok, her gelen yapmıştır, bundan sonra da yapacaklardır. bu ülkenin siyasi konjonktürü bu rezilliği bertaraf etmeye kafi gelmemektedir.
2002'den bu yana akp'nin ülke toprak, kurum ve kuruluşlarını yabancılara peşkeş çekebilmek ile birlikte yapabildiği tek eylemdir.
Yurdumuzda her alanda gorulen yapilanmadir.Bu sebepledir ki hep yerimizde bir ileri iki geri saymaktayizdir. Hayatimizin her alaninda boyledid.Futbolda her federesyon mutlaka bir takim yanlisidir, resmi daireler hep iktidar partisinin adamlarindan olusmaktadir, vesaire...En guzel ornegi partilerimizdir.Eger genel baskanlik mevkini kapakladiniz mi tamamdir.Olene kadar parti baskani olmak sizin elinizdedir.He-man sindir bir nevi.Guc sendedir artik.Baykalsindir, Tayyipsindir, Yilmazsindir.Isimler onemli degildir, anlayis hepsinde ortaktir.Zannedermisiniz istediginiz parti basa gelince tum acilar sona ericektir.Sadece x partililer degil y partililer kadrolari doldurucaktir arada ki fark budur.Yani canlar 550 milletvekilini indirip, sokaktan rastgele 550 vekil bulup getirsek ihaleler,kadrolar o sokakta ki 550 adamin yakinlarina gidecektir.Unakitan likit yumurtalari degil de, Balyalayan likit yumurtalari piyasada olacaktir.Bu bizim genlerimizde vardir.Malesef hep yanlisin, neden yanlis oldugunu sorgulamak yerine vay efendim siz boyle yapmistiniz ama sizde boyle demistiniz diye birbirimizi yemekteyizdir.Hic su soruyu sorduk mu kendimize neden biz gelisemiyoruz? Particiligin, kaypakciligin, kraldan cok kralciligin oldugu bir yerde nasil gelismeden soz edilebilinir ki?!!
cem yılmazın telekom reklamlarında örneğini verdiği hadise*