bugün

belcikali yalniz bir adam.
"dostlugu, sefkati,sevgiyi olesiye arayan bir ses.
yuceltilmis her duyguya biraz huzunlu,biraz umutsuzca
ozlem duyan bir haykiris.
olumu her an hissedip yasamaktan asla vazgecmeyen yalniz bir sarkici/sair." mario levi.
olağanüstü güzel bir adamdır, duruşu, bakışı, şarkı söyleyişi, söylerken ağlayışı, onu ulaşılmaz bir ışıkla donatır. ve bu muhteşem yaratık, yalnızlığının içinde kendisini beğenmez, hayattan kopuktur, sanki bütün insanlar uyuşmuştur, hissizdir, anesteziye doğuştan bağışıklığı olan jacques acıyı hisseder, onu yaşar.
"keşke bir günlüğüne yakışıklı olabilseydim.. yakışıklı ve aptal.."
belki de anlatmak istediği bu lanet acıdan bir gün için bile olsa, yalan bile olsa, uzaklaşma isteğidir. ama jacques haksızdır bu sözünde. kimsenin olmayacağı kadar yakışıklıdır. aynı jeff buckley gibi.
bana kitap al uyarlamasına ilham olan şarkının sahibi.
stüdyo albümleri;

01 Grand Jacques (1954)
02 Quand On n'a Que l'Amour (1957)
03 Au Printemps (1958)
04 La Valse à Mille Temps (1959)
05 Marieke (1961)
06 Les Bourgeois (1962)
07 Les Bonbons (1966)
08 Ces Gens-Là (1966)
09 Jacques Brel'67 (1967)
10 J'arrive (1968)
11 L'Homme de la Mancha (1968)
12 Ne Me Quitte Pas (1972)
13 Les Marquises (1977)

konser albümleri;

14 Enregistrement Public à l'Olympia 1961 (1962)
15 Enregistrement Public à l'Olympia 1964 (1964)

koleksiyon;

Chansons ou Versions Inédites de Jeunesse (2003)

şeklinde geniş sayılabilecek bir diskografiye ve

yönetmen olarak;

Franz (1971)
Le Far West (1973)

oyuncu olarak;

La Grande Peur de Monsieur Clément (1956)
Les Risques du Métier (1967)
Mon Oncle Benjamin (1969)
La Bande à Bonnot (1969)
Les Assassins de l'Ordre (1971)
Mont-Dragon (1971)
Franz (1971)
L'Aventure, c'est l'Aventure (1972)
Le Bar de la Fourche (1972)
Le Far West (1973)
L'Emmerdeur (1973)

hatırı sayılır bir filmografiye sahip belçikalı sanatçı (1929-1978).
(8 Nisan 1929 - 9 Ekim 1978) Fransızca şarkılarıyla bilinen Belçikalı söz yazarı, şarkıcı ve müzisyen. Duygularını ifade etmekteki gücü ve etkileyiciliği onun bir şair olarak da anılmasını sağlar. Aynı zamanda aktör ve yönetmen olarak da çalışmıştır.

Brel, Schaerbeek, Belçikada dünyaya geldi fakat hayatının büyük bölümünü Paris'te geçirdi. Parisin varoşlarından olan Bobigny`de akciğer kanserinden hayatını kaybetti.

Brel ailesi Fransızca konuşmasına rağmen, aslen Flaman soyundan gelir. Brel'in babası bir karton fabrikasının ortağıydı ve Jacques da burada çalışmaya başladı. Katolik hümanist organizasyon Franche Cordée'de şarkı söylemeye başladı, orada tanıştığı Thérèse Michielsen (Miche) ile 1950`de evlendi.

1950'lerin başında yazdığı parçalarla Belçika'da başarı kazandı. 1954'ten itibaren ciddi biçimde müzikle uğraşmaya ve uluslararası bir kariyer yapmaya başladı. işini bırakarak Paris'e yerleşti, kabarelerde ve müzikhollerde çalıp söylemeye başladı. 1956`da Avrupa'yı turlamaya başladı ve Quand on n'a que l'amour parçasını kaydederek ilk büyük başarısına ulaştı.

1950'lerin sonunda eşi Miche ve üç kızı Brüksel'e taşındı, bundan böyle Jacques ailesiyle ayrı yaşamaya başladı. Brel, müzisyen arkadaşlarının da etkisiyle değişti, artık bir katolik-hümanist değildi. Aşk, ölüm ve hayat hakkında daha kasvetli şarkılar söylemeye başladı. Müziği daha karmaşık bir hal alıyor, şarkılarındaki temalar çeşitleniyordu. Aşk (Je t'aime, Litanies pour un retour), toplum (Les singes, Les bourgeois, Jaurès) ve ruhani endişeler (Le bon Dieu, Dites, Si c'était vrai, Fernand).. Aynı zamanda tek bir stile bağlı kalmayıp Les bonbons, Le lion, Comment tuer l'amant de sa femme gibi eğlenceli parçalar da yapmıştır.

Brel'in keskin algısı ve yaratıcılığı hayatı şiirsel bir dille ifade etmesini sağlamıştır. Kelimeleri etkileyici ve basit biçimde kullanmıştır. Şarkı sözlerinde kimi zaman karanlığın ve ironinin izleri görülebilir.

Parçalarını Fransızca yazmış ve kaydetmiştir. Fransız olmadığı halde tüm zamanların Fransızca müzik yapan en iyi sanatçılarından biri olarak gösterilir.

Flaman köklerine tavrı biraz çelişkilidir. Kendini Flaman olarak tanıtan ve dünyaya Flaman şarkıcı olarak lanse edilen Jacques Brel, Les Flamandes şarkısında kendi vatandaşlarının tepkisini çekmiş, daha sonra yönettiği Flamingants filminde öfkesini göstermiştir. Aynı zamanda La, la, la (1967) isimli parçada ''Vive les Belgiens, merde pour les flamingants'' (Çok yaşayın Belçikalılar, kahrolun Flamanlar) gibi bir dize yer almaktadır.

Oynadığı L'homme de la Mancha müzikalini yönetmiştir. Filmlerde de oynayan Brel'in oyunculuk yeteneği, müzikal yeteneğinin yanında sönük kalmıştır. 1969 yapımı Mon oncle Benjamin filminde başroldedir.

1977'de akciğer kanserinden ölmüş, Marquesas Adaları`nda Calvary mezarlığına gömülmüştür. Birkaç metre ötesinde ünlü ressam Paul Gauguin yatmaktadır.

Jacques Brel'in diskografisi hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir, birçok parçası birçok farklı ülkede farklı isimlerle yayımlanmıştır.

Bu diskografi, Brel'in çıkan ve daha sonra bir araya toplanmış orijinal albümlerine dayanarak oluşturulmuştur.

Grand Jacques (1954)
Quand On n'a Que l'Amour (1957)
Au Printemps (1958)
La Valse à Mille Temps (1959)
Marieke (1961)
Les Bourgeois (1962)
Les Bonbons (1966)
Ces Gens-Là (1966)
Jacques Brel '67 (1967)
J'arrive (1968)
L'Homme de la Mancha (1968)
Ne Me Quitte Pas (1972)
Les Marquises (1977)

--spoiler--

bir insanın yaşamında iki önemli tarih vardır: doğumu ve ölümü. ikisi arasında yaptığımız şeyler çok da önemli değildir.
(Jacques Brel)

--spoiler--

http://tr.wikipedia.org/wiki/Jacques_Brel
(bkz: armsterdam)
(bkz: la quete)
(bkz: au suivant)
(bkz: la chanson des vieux amants)
(bkz: ne me quitte pas)

sair diyelim, buyuk sair.
(bkz: il neige sur liege)
belçika'nın ve bir dönemin ruhu.
amsterdam gibi bir çok güzel parçayı seslendiren belkiçalı sanatçıdır.

bir sözünde;

''bir insanın yaşamında iki önemli tarih vardır: doğumu ve ölümü. ikisi arasında yaptığımız şeyler çok da önemli değildir" der.
fransız diye bılinen fakat belcıkalı olan ama fransızların daha cok sahıplendıgı ınanılmaz bır duygu ıletme yetenegıne sahıp belcıkalı şarkıcı. hele ki ne me quitte pas sarkısını dinlediyseniz içmeden sarhossunuz demektir bir de hayatımda hıc duymadıgım şekilde amsterdam diyen süper adam
ulan bir insan evladı baska bir insan evladına köpeğinin gölgesi de olsam yanında olayım der mi bu adam demiş pirim sasırdım dogrusu.
ülkesinde istenmeyen adam haline gelen flemenk şarkıcıdır. "ne me quitter pas"(aka bırakma beni) en etkileyici parçalarından birisidir.
ne me quitte pas gibi muhteşem bir şarkı ile gönüllerde ölümsüz bir yerde taht kurmuş belçika'lı sanat insanı.
edith piaf gibi naif ve kırılgan bir yapıya sahipti.akciğer kanserine yenik düştüğünden beri kulaklardan silinmeyen eserleri kalmıştır geriye. amsterdam, marieke ve fazlası. o'nun gibisi bir daha da gelmemiştir.
gelmis gecmis en büyük sarkici. sesi mükemmeldir ama sarkilarina yükledigi anlamlar, cok daha mükemmeldir....

anlattiklari, yazdigi olaganüstü siirli sarkilar, son derece keskin elestirilerle brel, hicbir zaman unutulmayacak ve eskimeyecektir. ve o ses...

nur icinde yatsin...meger bu dünyadan ne insanlar gecmis...

hayatin anlamini sorguladigi pek de taninmayan bir sarkisi icin :

Pourquoi Faut-il Que les Hommes S'ennuient?

türk; peki bu insanlar niye bu kadar yilginlar?

altinda ingilizce cevirisi var.( pek güzel cevrilememis ama....hic yoktan iyidir.)

http://www.youtube.com/watch?v=TmLbyExm_T8
Bir dönem Fransız chansonu zeki, eğlenceli, acılı ve kadın düşmanı adamlardan oluşurdu. Ve onları sevebilmek için; çok zeki olmak gerekiyordu.. Jacques Brel de onlardan biriydi. Tıpkı, Serge Gainsbourg gibi..

Bu adamın unutulmaz bir cümlesi vardır;

" Bir adam bir kadınla yatmaya korkmuyorsa, onu sevmiyor demektir.. "

Orijinali;

" Quand un homme n'a pas peur de coucher avec une femme, c'est qu'il ne l'aime pas.. "
ne me quitte pas adlı şarkıyı ağlayarak okuyan adam.
duygusal şarkıları ve dişlek olmasıyla, her gördüğümde bana hemen ilhan irem'i anımsatan büyük sanatçı.
EN KÜLT ŞARKISININ diğerlerinden farkı için;

(bkz: #4299469)
ne ma quitte pas ile daha çok bilinir türkiye'de. * ama benim en sevdiklerim amsterdam ve les bonbons. hele o les bonbons'u söylerken aldığı hal davranışlar falan ovv ye men ovv yeee.
amsterdam şarkısını amsterdam'da dinleyip.brükselde jacques brel hostelinde kalmakta ayrı bi keyiftir.ben bunu yaptım mesela
"bir kadın bir erkeğe acı veriyorsa eğer, erkek mutlaka o kadını öyle incitmiş olmalıdır ki, bu acıdan daha fazlasını da hakeder."

"keşke bir günlüğüne yakışıklı olabilseydim... yakışıklı ve aptal..."

''Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan,
Güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için,
beyaz yelkenlerin gelip, seni almalarını bekliyorsan,
Yarına inanmak için günbatımına,
iyi kalpli görünmek için zayıflığa,
Ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa;
Demek ki,
Hiçbir şey anlamadın!''

Jacques BREL
(bkz: le moribond) ve (bkz: vesoul) en güzel şarkılarındandır.
http://www.youtube.com/watch?v=2FCqjm2Jwhk&feature=related

sahne budur. şarkı böyle söylenir, "performans" da böyle bir şeydir. herhalde daha , öyle aman aman çok daha iyi yapılamaz bu iş.

şarkının içeriğiyse "insanlar" dır. acımasız insanlar. brel "onlar" der "ces gens - lá"...sevgiliyse arasına da girmişlerdir. bu kadar acımasızca "onlar" tarif edilemez.

brel büyük adamdır. çok büyük adamdır. öyle de kalacaktır.

ps: serge gainsbourg u nasıl taklit etmiş, o da nereden çıkmış, bu da tabii kendi içinde bir muammadır. brel, bambaşka bir adamdır gainsbourg´dan. bu gainsbourg kötüdür demek değildir. ama bu bu taklit konusu tamamen subjektif bir görüştür.
bir insan jacques brel'in konser'ini izleyipte o'na hayran olamıyorsa, o insan bir daha müzik dinlemesin hatta sadece hadise ve lady gaga dinlesin.
belçika' da defalarca yılın adamı, en büyük belçikalı gibi ünvanlar edinmiş müzisyen ve sanatçı.