bugün
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur18
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı32
- liselilerin arkadaşına yaptığı doğum günü şakası9
- jose mourinho37
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi14
- anın görüntüsü9
- yazarlar neden bu nickleri kullanıyor10
- sözlüğün en yaşlı yazarları8
- küçük memeli kadınlar9
- arkadaşlar bik bik geldi12
- heykel sanatını putla bağdaştıran yobaz14
- icardi190522
- magicovento10
- sözlükteki tipleri çok takmamak lazım10
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik8
- uludağ sözlük'ün en çekici erkeği kim12
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi14
- eşcinsellere hasta diyen hastalıklı insanlar21
- yazarların sevdiği şehirlerarası yollar8
- kemalistlerin insanları atatürk ten soğutması17
- albay kemal15
- istan ekini türkçeden kaldırmak8
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması16
- sözlükçü kemalistlerin mide bulandırması9
- hadise'nin parasız erkeklere tepkisi40
- yazdan nefret etmek10
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift14
- a haber için 3 kelime yakıştır9
- güçlü kadınların ortak özellikleri14
- türklere peygamber gönderilmemiş olması9
- sözlükte artık yazılamayacağı gerçeği8
- erkeklerin meme tercihi11
- osman gökçek8
- zalbert ramstein16
- üstteki yazarın sevdiği iki şey8
- mfö'nün en güzel şarkısı14
- kadınları öldüren bir virüs yaratıp dünyaya salmak20
- hazır olun yeni pandemi geliyor13
- 8 bin lira maaş teklif edilen öğretmen13
- evliliklerin çoğunun para yüzünden bitmesi10
- kadıköy de pidecide yediğimiz efsane kazik17
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız14
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın13
- iki çift bir masada nasıl oturmalıdır8
- gizli samyel ile evlenmek12
- türkiye cidden almanyadan daha iyi9
- yahudileşmiş türk13
- erdoğan yargılanınca akplilerin savunmaları13
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak22
muzdaripler yalnız "muzdaribim" diye bağirabilenler değildir. (a. haşim)
döküldüğüm yerden yüzüne, gözlerine, ona ait herhangi bir ayrıntıya bakıyor, yeni bir rüzgarın yavaşça yelkenlerimi doldurmaya başladığını hissediyor ve ''ah diyordum, ikimizden biri ölmeli''. bunu bana söyleten neydi? çıt mı?
***
ne olmuştu da ''seninle dünyanın her yerine gelirim'' diyen müzeyyen , durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.nerelere gidiyordu?gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı?hangisi müzeyyendi?ya da müzeyyen kimdi?ilk tanıdığım kimdi, şimdiki kim?
***
her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu?bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?
***
boş ver dedim, arsızdım.dağıtmazsam toparlayamazdım.dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak ve basur gibi sinsice , sessiz sedasız çakıp dönüyordu.çok uğraşmış, ''bırak yakamı'' demiş vazgeçirmeye çalışmış başaramamıştım.''öyleyse gel'' dedim.''Gel beraber takılalım''aldım alnıma sardım çıktım güneşe.birbirimizi idare etmeliydik.kapışmanın, karşılaşmanın, yüz yüze gelmenin, tersyüz etmenin, her neyse her konunun kendine göre bir kum saati, vadesi vardı.
***
film montajcısıydım.mesleki manyaktım.işimi oyun gibi yapar, patronu beni çalıştırdığı duygusundan ve zevkinden mahrum ederya da titizlenir müşteriyi hasta ederdim.neticede yine kapıyı göstermişlerdi.bu kapıları tanıyordum.kapanırken enteresan sesler çıkarıyorlardı.
***
''çıt'' ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum.içimden öyle geliyordu.
başka bir son düşünemiyordum.
böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu.dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım.nedenimi bilmez ağlardım.ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum.üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere , giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
*** *
***
ne olmuştu da ''seninle dünyanın her yerine gelirim'' diyen müzeyyen , durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.nerelere gidiyordu?gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı?hangisi müzeyyendi?ya da müzeyyen kimdi?ilk tanıdığım kimdi, şimdiki kim?
***
her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu?bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?
***
boş ver dedim, arsızdım.dağıtmazsam toparlayamazdım.dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde, sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak ve basur gibi sinsice , sessiz sedasız çakıp dönüyordu.çok uğraşmış, ''bırak yakamı'' demiş vazgeçirmeye çalışmış başaramamıştım.''öyleyse gel'' dedim.''Gel beraber takılalım''aldım alnıma sardım çıktım güneşe.birbirimizi idare etmeliydik.kapışmanın, karşılaşmanın, yüz yüze gelmenin, tersyüz etmenin, her neyse her konunun kendine göre bir kum saati, vadesi vardı.
***
film montajcısıydım.mesleki manyaktım.işimi oyun gibi yapar, patronu beni çalıştırdığı duygusundan ve zevkinden mahrum ederya da titizlenir müşteriyi hasta ederdim.neticede yine kapıyı göstermişlerdi.bu kapıları tanıyordum.kapanırken enteresan sesler çıkarıyorlardı.
***
''çıt'' ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum.içimden öyle geliyordu.
başka bir son düşünemiyordum.
böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu.dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım.nedenimi bilmez ağlardım.ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum.üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere , giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
*** *
Kitap okuyanlarin ifşa olduğu başlık.
Kitap okuma ihtiyacimi burdan karşiliyorum resmen cok iyi oluyo var ya.
Kitap okuma ihtiyacimi burdan karşiliyorum resmen cok iyi oluyo var ya.
Yalnızca tek bir tür insan varsa o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa niçin özel birçaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?
Kontrol edebildiğin ihanet
kontrol edemedigin sadakatten iyidir.
(Sonra adam öldürülür )
kontrol edemedigin sadakatten iyidir.
(Sonra adam öldürülür )
erguvan pembesini batmakta olan güneşe merdiven yapıp dayarsanız mutluluğa tırmanırsınız.
bazı insanlar yaşadıkları bir olayın ya da düşündükleri meselelerin içtimai bir hal almasını arzu ederler hatta bunu hayat tarzı haline getirirler. bazıları ise içtimai bir meseleyi kendi davaları olarak kabul ederler bu iki kişiden birisi çok sevilir diğeri ise pek sevilmez.
"All was well."
muhtemelen okunurken altı çizilmiş veya bir yere not alınmış cümlelerdir.
' insanoğlu yaratmayı ve yol açmayı sever, kuşku edilemez bundan. Peki neden aynı zamanda yıkmayı, kargaşayı da sever? Yıkmayı, kargaşayı içgüdüsel olarak sevmesinin nedeni sakın, yaratmakta olduğu yapıyı tüketmekten içgüdüsel olarak korkmasından olmasın? Nereden biliyorsunuz, o binayı belki kesinlikle yakından değil, yalnızca uzaktan seviyordur? '
' insanoğlu yaratmayı ve yol açmayı sever, kuşku edilemez bundan. Peki neden aynı zamanda yıkmayı, kargaşayı da sever? Yıkmayı, kargaşayı içgüdüsel olarak sevmesinin nedeni sakın, yaratmakta olduğu yapıyı tüketmekten içgüdüsel olarak korkmasından olmasın? Nereden biliyorsunuz, o binayı belki kesinlikle yakından değil, yalnızca uzaktan seviyordur? '
kendini gönül hükmüne bırakma. başın buluşmaz. meyleder diye heveslenme. içinde bırakmak gerek.
izdüşümlerini şehvetime geçirmekle kaderleriyle oynamış mıyımdır acaba ? Bu benim için hep merak konusu olmuştur, hep de olacaktır.
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi.
sana verdiğin değerlere yakışır şekilde hareket etmeyi öğrendiğinde, gel, yeniden tanışalım.
yol karardığında elveda diyen kişi, haindir.
yol karardığında elveda diyen kişi, haindir.
yenilmenin tohumunu taşır her pazartesi.
bir camın öbür yanına geçmek isteyen bir sineğin aslında camın öbür yanında olduğunu bilmemesi gibi bir şey. -onat kutlar.
"Kimi insan gölgeleri kucaklar durur;
sonunda senin gibi mutluluğun gölgesini bulur."
William shakespeare
sonunda senin gibi mutluluğun gölgesini bulur."
William shakespeare
Umut, koşup giderken bir sokağın köşesinde, daha kurşun havadayken vurulup ölmekti.
Bazı umutlar başka zamanlarındır.
"özür dilemeyi bırak! hayatım hakkında ne biliyorsun, benim küçük budalam? sana budala dememe izin veriyor musun? evet, kızma, sen benim için bir budalasın. peki budalalığın nereden kaynaklanıyor biliyor musun? iyiliğinden! tuhaf iyiliğinden!"
'Mutluluk en iyi intikamdir biliyorsun'
"Beni öldüren bir adama ne diyebilirdim ki, en fazla kusursuz bir cinayet işlediği için tebrik edebilirdim.
Ama ölü kadınlar hiç konuşmazdı."
Ama ölü kadınlar hiç konuşmazdı."
Seni seviyorum demeyi sadece seni affediyorum diyebilenler becerir. Paulo coelho
“Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi.
"Ne gibi? "
"Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..."
"Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
"Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
"Ne gibi? "
"Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..."
"Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..."
"Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."
Her yerde ölüm var; Tanrı bol bol veriyor onu; herkes herkesin hayatını alabilir, ama ölümü alınamaz kimseden: binlerce kapısı var ölümün.
hayat kısa, çıplak yaşa
güncel Önemli Başlıklar