bugün

kieslowski'nin la double vie de veronique, kırmızı filmlerinde oynamış kadın. döver gibi oynar, hüzünlenince ağlatır, gülünce izleyici de güler. muhteşem bir ifade kuvveti vardır bu kadında. 66 doğumlu, entelektüel bir ailenin yavrusu. baba fizikçi, anne psikolog, iki kardeş bilim adamı biri müzisyen. bu denli güzelliği tesadüf olabilir de altyapı ve ağır, kültürlü duruşu tesadüf değilmiş.
kieslowski filmlerinin soğukluğuna, edebiyatına son derece uymuş oyuncu. malum üçlemeden red ve La double vie de Véronique'de izlemiştik kendisini. hatırı sayılır bir oyunculuğu mevcut.


(bkz: http://www.google.com.tr/...23&ved=1t:429,r:4,s:0)
kieslowski ölmeseydi de filmlerinde daha çok izleme şansımız olsaydı irene'yi, yönetmen ve oyuncu olarak yakışıyorlardı sinemaya, ki kieslowski'nin irene'den etkilendiği de aşikar.
gelmiş geçmiş en güzel kadınlardan biri. kırmızı'yı izleyince insan onun mimiklerinden, bakışlarından, güzelliğinden başka bir şeye odaklanamıyor. o kadar duru, masum bir güzelliği var ki kadın kelimesinin karşılığı gibi. tanrı onu araya sıkıştırmadan, özene bezene yaratmış. böyle tanıdık bir ifadesi de var sanki ama tam olarak kime benzettiğimi çözemedim. keşke daha başka güzel işlerde de yer alıp hakettiği kadar tanınabilseymiş. mavi'de juliette binoche kendisine hayran bırakmıştı, kırmızı'da da irene. özetle fransız kadınlarının asaletini kabulleniyor, çekiliyorum.
22 yıl önce oynadığı kieslowski filmi ile sinema dünyasının en güzel ve zarif kadınlarından biri olarak kazımıştım hafızama.

üç renk üçlemesinde en çok kırmızıyı seviyorsam eğer bunda en büyük pay sahibi irene jacob ile yargıç arasında gelişen gerçekçi tuhaf ilişki ile birlikte açığa çıkan masumiyetin zerafetindendir..
bazı güzellikler kelimeler ile ifade edilemez.
Kieslowski'nin mavi, kırmızı ve beyaz üçlemesinin kırmızı filminde oynamış ve bir dönem "kadın" kavramının zihnimdeki tezahürünü oluşturmuş olan oyuncu. Sen o "kadın" tezahürünü hep sağla diye yağmur duasına çıkarım ben be irene.

görsel