bugün

Milli geliri bilmem kaç bin dolar yaptık diyen başbakanı, cebindeki paraya bakmadan alkışlayan vatandaş ile aynı vatandaştır.

Arkadaşım hadi tamam bu borç kapandı,
Ama hiç düşünüyormusun nasıl kapandı, neler feda edilerek kapandı?
Kimin cebinden çıkanlar ve çıkacaklar ile kapandı?
Ve kime borçlanılarak bu borç kapandı?

Her insanın siyasi görüşü farklı olabilir.
Ama olay şu ki, bazı şeyleri insan kendi düşünüp eleştirebilmeli, körü körüne inandığı şeyler uğruna, birilerinin söylediklerini papağan gibi tekrarlamamalı.
imf nedir diye sorsan tavanda cevap arayacak vatandaştır.
faiz lobisi hakkında atıp tutanlarla arasında fark olmayan vatandaştır.
gayri safi milli hasila 10.000 dolar diyen asgari ucretle calisan vatandas olabilir.
çok televizyon seyreden vatandaştır.
başbağğnımız ey bilir diyen vatandaştır.
Imf ye olan borcun dış borcun sadece % 5'i olduğunu bilmeyen vatandaştır.bu vatandaş türkiyenin hala ımf programlarına göre yönetildiğini bilmez,cahildir.
doğruyu söyleyen ama ne açıdan söylediğini bilmeyen vatandaştır. imf'ye olan borç bundan 2 yıl önce 6 milyar dolardı. türkiye bu parayı bir gecede ödeyebilirdi zaten. mesele imf'ye olan borcu kapatmak veya imf'ye borç vermek değil. imf'nin borç alma durumunu detaylıca inceleyiniz, imf borca ihtiyaç duyan bir kurum değildir. ihtiyaç duysa dahi çözümü türkiye'de değil ikiz kardeşi dünya bankasında arar.

asıl sorulması gereken soru türkiye bu borcu nasıl kapattı olmalıdır. nitekim herkesin diline pelesenk olmuş özelleştirme kavramı bu borcun kapatılmasında önemli bir rol oynasa da, gelecek için umut vaat eden bir durumla karşı karşıya değiliz. çünkü özelleştirilen pek çok kurum kar etmeye başladıktan sonra özelleştirildi. öyle ki bunların en başında tüpraş ve türk telekom geliyor.

yıllardır yürütülmeye çalışılan sürdürülebilir cari açık politikasının sonuç vermediği gözler önündedir. sadece türkiye açısından değil dünya üzerindeki pek çok ülkenin de bu politikayı uyguladığı ancak netice olarak herhangi bir başarı elde ettiği henüz görülmemiştir. çünkü sürdürülebilir cari açık, borcun ödenmesi değil ertelenmesi yönünde bir politikadır. velhasıl borç ödenmeyip ertelendikçe gerek faiz gerek yeni borçlar sonrası cari açık hızla artmaya ve ağır bir yük oluşturmaya devam edecektir. burada da sorulması gereken ikinci önemli soruya geliyoruz. cari açık nasıl kapatılacak?

özelleştirme ile olmayacağı açık ve net. zaten bünyesinde doğru dürüst bilgi teknolojisine sahip herhangi bir ürün üretemeyen ve ciddi boyutlarda ara malı ithal eden bu ülke bu borcu nasıl kapatacaktır? çin ve doğu asya ülkelerindeki ucuz iş gücü ile günümüzde baş edebilecek tek bir ülke yokken dayanıklı tüketim malları üreterek bu borcun kapatılamayacağı artık anlaşılmalıdır. elin adamı elinde kullandığın iki bin liralık telefonun çipini yongasını üretip pazara sürerken, sen bu piyasada rekabete çamaşır makinesi ile katılamazsın. üzerinde düşünülmesi gereken en önemli konu budur.
devlet sistemini anlayamamış kişi beyanıdır. öncelikle akpnin ülkeyi iyi veya kötü yönetiyor konusuna girmiyorum. ama bu para kimden çıktı dersen benden çıktı derim. sonra da derim ki e dalyarak bu ülkede bilmem kaç senedir vergi toplanıyor. niye ödenmedi diye de sana döner sorarım.

not: ısrarla altını çiziyorum. akp iyi veya kötü yönetiyor diye bi beyan yok.
çok fazla okumayan ve fikir yürütemeyen vatandaştır.

(bkz: akp nin imf borcunu ödedik kasılması)
Dış borcu ımf'den ibaret sanan vatandastır.