bugün

ilkokul öğrencilerinin resim çizerken kullandığı vazgeçilmezlerinden olan; dağ, güneş, nehir, ağaç ve ev beşlisindeki klasik görüntülerden biridir.

güneş olsa bile o evin bacası tüter, mutlaka soba yanıyormuş gibi gösterilir..

çocuklar herhalde o müstakil evde pişen yemeğin dumanının bacadan çıktığı düşünüyorlar ya da hep sıcak aile ortamı olmasını istiyorlar. ama hayat onlara ilerleyen yıllarda neler getirecek ve onlardan neler götürecek, insan bilemiyor tabi..
(bkz: mutlu aile tablosu)
o resimlerde bir de sürekli elele gezen bir çekirdek aile vardır. baba kaşları olmayan güleç yüzlü biridir, anne üçgen etek ucu olan dalgalı saçlı bir kadındır. kız kardeş biraz kısa boylu ve yanakları al aldır. oğlan ise doğal olarak resmin en fotojeniğidir. allahtan sonradan shamalayan psikolojik gerilimler çekmeye başladı ve arıza çocuk konulu gerilimler iş yapmaya başladı da, o filmlerde o çocukların aslında katil suratlı, saksı tipli ana babalar çizdiklerini gördük.

(bkz: altıncı his)
(bkz: ı see dead people)
gitmesekte görmesekte o ev bizim evimizdir.
o evin penceresi, kare icindeki istavrozdur.
(bkz: korku filmlerinde ip atlayan küçük salak kız)
evi ev yapan vazgeçilmez unsurlardan birisidir.

mantık aramak gereksizdir. kaldı ki, bir mantık arayacaksak, evin içindeki yaşanmışlığı yansıtmanın bir yoludur.
aynı çocuk günese gülen bir ağız da kondurur. güneşin agzı mı olur, dememeliyiz, bu da mutluluğu yansıtır.

aynı çocuk yaptığı resmi iyi ifade edebilmek için evin üzerine yağmur damlaları yapıp üzerine çarpı işareti koyar. bu da yağmur istemiyoruz güneş istiyoruz demektir.

kullanılan renkler de çizim kadar çok şey anlatır. canlı renkler çocuğun mutluluğunu ifade etmesinin bir yoludur.

dilerim bütün çocuklar bacası tüten evlerin, güneşi gülen ve canlı renklerle boyanmış resimlerin hissiyatını yaşasınlar.
nasılsa bacası tütmeyen evlerin varlığını bir gün görecekler, şimdi çocukluğun güvenli atmosferinde güçlensinler.
acaba resme bakan buna baca dermi lan! diye içini bir korku saran öğrencinin daha kanıtlayıcı olması için tüttürdüğü bacadır ve o bacaya ait evdir.
ev mimarlık hataları ile doludur.penceler çatıya yakın bir yere kondurulduğundan evin alt katı hep karanlıktır. kapı neredeyse alt katın tamamını kaplar, bu da evde devlerin yaşadığına delildir. bir de nedense pencereler hep karedir.
(bkz: mevsimler tablosu)
(bkz: teneffüs zili)
(bkz: çarpım tablosu)
çöp kovasında kalemtraşla kalem açarken yapılan fırlamalıklar başlığını çok açmak istedim bu bağlamda ama tesiş yok be kardeşim.
(bkz: sıcak aile ortamı)
ilkokul resimlerindeki her an gülen insanlarla bagdastirilabilen ve cocuklarimizin hayati toz pembe görmelerinden kaynaklanabilmis olan surrealist calismalardandir. cocuk buyudugunde ise resim cizmemeye calisir, calissa dahi dumani cizmez, dogalgaz sistemine gecildigini fark etmistir.
kulübeye bile baca yaptığı görülebilir.
şapşal derenin ya sağında ya da solunda, toparlak sıra dağların hemen önündedir.
kendince mutluluğun resmini çizen masum bir yüreğin hayal gücünün kağıda yansıyan parçalarından biridir. o ev belki pembe panjurlu değildir, malum o dönemde pembe panjurlu evlerin önemi pek kavranamıyor, genelde dağ eteklerinde yeşiller içinde iki katlı bir kır evidir yine de yaşanılası bir yerdir.
o ev ki bahçesinde evin kapısı kadar çiçekler, dümdüz dalları olan tropikalinden amasya elmasına kadar bin bir türlü meyve ağaçları vardır.
o ev ki dört mevsim üzerinden M şeklinde kuşlar geçmektedir.
o ev ki ardında ters V şeklinde her mevsim doruklarında kar olan arazi yapısında en ufak engebe bulunmayan sıradağlar yer almaktadır.
o ev ki önünden ahşap köprülü, dağlardan doğup resim defterinin alt kısmından dökülen, içinde 2' den bozma ördekler ve balık krakerden çirkin balıklar yüzen bir dere akmaktadır.
o ev ki kapısının önünde cin anne, cin baba ve cin çocuk her mevsim çılgınlar gibi oyun oynamaktadırlar.
o ev ki uygun fiyata 3+1 kombili ve de balkonlu olanını bulunca taşınacağım yerdir.
bence ezberci, dayatmacı resim hocalarının(istisnalar hariç) eseridir.

bu öğretmenler çocuğa kendi fikirlerini empoze eder, sonra çocuktan yaratıcılık bekler. çocuk ne yapsın her resimde bacası tüten iki katlı evi yapar, gözünün önüne başka bir şey gelemez, gelse de sert bakışlı öğretmeninden korkar...
her öğrencinin resimde kullanıdığı evdir. yanına bir köpek kulübesi, evin etrafına çit, taşlı bir yol ve küçük bir dere (içinde akıntıya ters yüzen balıklarla) de çizildi mi resim biter her hafta aynı şeyi yaparsınız ama öğretmen de ağzını açıp tek laf etmez.
küresel ısınma o zaman başladı işte.
resim kağıdını doldurmak için yapılan dumandır.
çocuk yüreğidir, bakışıdır..
çocukluğun vermiş olduğudur asıl tüten, çocukların sımsıcak kalplerinin.
annelerinin babalarının elinden tutarak sıcacık bir yuva düşlerler, hep öyle gitmesini isterler, dilerler ve hatta buna inanırlar.
oysa ki çok değil birkaç sene sonra anlayacaktır herşeyin öyle gitmediğini çocuk.. annesiyle babasının ellerinden başka başka yerlerde, zamanlarda tutabildiğini görecektir..
o resimlerde çizdiği anne-çocuk-baba diziliminde anneyle babasının arasında artık bir köprü olamadığını..
babasının yanındayken annesini, annesinin yanındayken babasını özlediğini..
daha da büyüyünce anlayacaktır annesiyle babasının arasında eskisi gibi bir köprü olması gerektiğini.. ikisini de yanında istediğini ve yıkılan her köprünün onarılabileceğini görecektir.
yukarıda ki mısraları annesi-babası *ayrılmış olanlar daha iyi anlayacaklardır, bir parça bulacaklardır kendilerinden..
içgüdüsel bir şeydir. zira kimse o bacanın dumanla olan alakasını söylemez size o yaşlarda.

her çocuk güneşli bir havada bacası tüten bir ev yapmıştır. sonra öğrenmiştir anlamıştır.

bu galiba bir süreç...
evin içinde ocakbaşı restaurant işletildiğinin göstergesidir.
Çocuk resmini bitirir öğretmene götürür;
-Bitti öğretmenim.
-Bakayım... Aaaa olmamış git kağıdın her yerini doldur öyle gel. Hiç boş yer istemiyorum
-(nassını sktiymini) Tamam öğretmenim.
Yerine geçer;
-Hicabi gri yi ver lan.
-Al abi.
-bunu yapmama sen zorladın al lan. (nhah)
çok güzel hareketler bunlar'ın sözlükten arakladığı skeç konularına güzel bir örnektir.
muhtemelen devlet banknot matbaasinin tedavülden kalkmiş paralarin yakildiği birimi olan resimdeki evdir. biz de kek gibi onu bildiğimiz ev olarak zannetmiş yazin ortasinda soba yakarak saunadaki bir eskimolar gibi ter terlemiştik. hangimiz yapmadi bu malliği hangimiz sorarim size?