bugün

ne olursan ol yine gel şiarıyla seven, bekleyen kadındır. aşkı için kendini telef eder.

hülya koçyiğit ve ayhan ışık (yanılmıyorsam ayhan ışık). fakir kız, zengin adam motifi; gençler tanışıp birbirlerini severler; flört evresi; çamların arasında koşmalar, yakalama-kovalama, küçük aşık oyunları, cilveler... adam ailesine kızla evlenmek istediğini açıklar, kızı ailesiyle tanıştırır. aliye rona, yani adamcağızın annesi ve şu an ismini hatırlayamadığım bir kötü karakter olan baba, şiddetle reddederler bu evlilik kararını. kızı -fakir olduğu gerekçesiyle- rencide edip kovarlar... tabi kız, efendi, sesini çıkarmaz. zaman geçer, bunlar evlenmeden önce aşkın ağacından dallar çekiştirmişken erkeğin ailesinin kurduğu bir tuzakla hülya koçyiğit vesika alır, başına kötü şeyler gelir, başka bir adamla yaşamak zorunda kalır vs...

yıllar sonra tesadüfün mucizesi; iki aşık karşılaşırlar, baştan beri filmin çekirdek yapısını oluşturan yanlış anlaşılmalar ortaya serilir, kalpler aydınlanır, yürekler durulur.
adam ve kızcağız aşklarının meyvesini (veled-i zina) de alıp nikah yapmaya giderlerken adamın annesi kıza şöyle bir bakar, "çok pişmanız, bizi nasıl affedeceksin.." der utançla(!). hülya koçyiğit (naynur!) hiç düşünmeden yanıtını verir:
-ben hiçbir şey hatırlamıyorum, hepsini unuttum! affedilecek birşey yok.
günümüz versiyonlarının bayması muhtemel olan aşık tarzı kadınlardır, zira hep ince hastalığa tutulmuş bir görüntüsü vardır...