bugün

necip fazıl kısakürek'in 1925 yılından başlayarak çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış ve bir bölümü 1933'de ''bir kaç hikaye bir kaç tahlil'' bir kısmı da 1965'de ''ruh burkuntularından hikayeler'' ismi altında kitaplaşmış bütün hikayeleridir.
büyük babam gözümün önünde öldü.
yorganın altından fırlamış, yeşile çalan sarı renkte kupkuru bir ayak...
buruşuk bir yorgan...
arkasına yastıklar doldurulan hasta, yatağa, yarı oturmuş vaziyette, baygın gözleriyle uzak, göz alabildiğine uzak bir âleme dalmış...

tam bu vaziyette, enseye incecik bir iplikle bağlı gibi duran kafanın göğse düşüşü...
ne o?
gayet ufak bir hâdise!.,.
bir baş göğüse düştü... bu adam öldü mü? bu adam yok mu artık?
nasıl olur?
ömrü buna göre ne hâdiselerle dolu olan bu adamın bu kadar ufak bir hareketle içimizden büsbütün gittiğine, yok olduğuna nasıl inanırız?

mümkün değil, çıldırırız, yine inanmayız. halbuki çıldırmayız.
o halde inanır mıyız? inanmayız da...
hattâ öyle anlarımız olur ki, "bak bak, deriz; şimdi, şimdi kapı açılacak ve büyük babam içeriye girecek sanıyorum!" inanmayız da, onsuz yaşamaya nasıl razı oluruz? razı da olmayız, herşeye rağmen onsuz yaşamaya alışmamak elimizde değildir.

ah, alışmak!...
hislerimizin şimşeğini bir saniyenin ummânında bir katre kadar yaşatıp yutan dipsiz uçurum...

nfk - hikayelerim