"heykelcilik" denen nane, bu coğrafyada yerlerde sürünür. sebebi olarak "dini" öğretiler gösterilir ya hani ama ben hiç şahit olmadım ki bir Osmanlı büyüğünün yada padişahının heykeline saldırıldığına...
genelde bile değil her zaman, bir çember sakallı çomar, elinde balta yada çekiçle Atatürk heykeline saldırırken görüntülenir. bu dangalakların derdi aslında heykel falan değildir, din de değildir. dertlerinin ne olduğunu siz daha iyi bilirsiniz efendim...
ama...
Heykeller de gene pare pare parçalanmaya devam ediyor. Bizde "canım işte çember sakallılar kırıyorlar" deyip geçiyoruz. Kıran çember sakallı olunca içimiz rahatlıyor. Size samimi bir şey söyleyeyim mi? ülkenin dört bir yanına, parklara meydanlara, ne olduğu, kimi ima ettiği, ne anlama geldiği belli olmayan heykel niyetine dikilen sefilliklerin çoğunluğu arasında öyle garabet harikaları var ki, işi çember sakallılara bırakmadan benim elime çekici alıp gidip kırasım geliyor!
Türkiye'de neden heykele kimsenin yüz vermediği, yontuya burun kıvırdığı uzun süredir tartışılır. "Efendim, bizde bunun geleneği yok" denir, "bizim için yeni bir sanat dalı sayılır". gelenek neden bir türlü yaratılmaz, kurulmaz, kimse işin o yanına takılmaz orası da ayrı bir konu..
mesela şu nasıl bir heykel ya;
ne lan bu?
mesela öylesine garip Atatürk heykelleri var ki, büyük önderi onurlandıracağız diye mezarında ters döndürecekler neredeyse...
şimdi soruyorum; Heykel yaptığını sanan Akademili şabalaklar neden Türk milletine, halkımıza bu kadar uzak, bu kadar yabancı, bu kadar ilgisiz eserler koyuyorlar ortaya?
Neden bir Türk Müziği, bir Türk Edebiyatı, bir Türk Mimarlık(!), bir Türk Dokumacılığı, bir Türk Halıcılığı, bir Türk Minyatürü, hatta yeni yeni bir Türk Resmi vardır da, bir Türk Heykelciliği yoktur?
Giacometti'den arakladığınız ince uzun çıplak kadın figürleriyle kime ne anlattığınızı sanıyorsunuz?
Ne idüğü belirsiz birtakım soyut hacimler kesip biçerek, aydın düşmanı çevrelerin sizinle "entel" diye dalga geçebilmelerine çanak tuttuğunuzun farkında değil misiniz? "Canım, nasıl olsa kıranlar çember sakallılar" deyip geçmek, işin en kolayına kaçmak olmuyor mu?
Ama bu güç ve zahmetli bir yol tabii, bir Türk Heykeli yaratmak, bir sentez yapmak, olmayan bir geleneği kurmanın onuruna kavuşmak. Hem heykeli yontmak, hem heykelin seyircisini yontmak, hem de kendini yontmak sanatçı olarak...
genelde bile değil her zaman, bir çember sakallı çomar, elinde balta yada çekiçle Atatürk heykeline saldırırken görüntülenir. bu dangalakların derdi aslında heykel falan değildir, din de değildir. dertlerinin ne olduğunu siz daha iyi bilirsiniz efendim...
ama...
Heykeller de gene pare pare parçalanmaya devam ediyor. Bizde "canım işte çember sakallılar kırıyorlar" deyip geçiyoruz. Kıran çember sakallı olunca içimiz rahatlıyor. Size samimi bir şey söyleyeyim mi? ülkenin dört bir yanına, parklara meydanlara, ne olduğu, kimi ima ettiği, ne anlama geldiği belli olmayan heykel niyetine dikilen sefilliklerin çoğunluğu arasında öyle garabet harikaları var ki, işi çember sakallılara bırakmadan benim elime çekici alıp gidip kırasım geliyor!
Türkiye'de neden heykele kimsenin yüz vermediği, yontuya burun kıvırdığı uzun süredir tartışılır. "Efendim, bizde bunun geleneği yok" denir, "bizim için yeni bir sanat dalı sayılır". gelenek neden bir türlü yaratılmaz, kurulmaz, kimse işin o yanına takılmaz orası da ayrı bir konu..
mesela şu nasıl bir heykel ya;

ne lan bu?
mesela öylesine garip Atatürk heykelleri var ki, büyük önderi onurlandıracağız diye mezarında ters döndürecekler neredeyse...
şimdi soruyorum; Heykel yaptığını sanan Akademili şabalaklar neden Türk milletine, halkımıza bu kadar uzak, bu kadar yabancı, bu kadar ilgisiz eserler koyuyorlar ortaya?
Neden bir Türk Müziği, bir Türk Edebiyatı, bir Türk Mimarlık(!), bir Türk Dokumacılığı, bir Türk Halıcılığı, bir Türk Minyatürü, hatta yeni yeni bir Türk Resmi vardır da, bir Türk Heykelciliği yoktur?
Giacometti'den arakladığınız ince uzun çıplak kadın figürleriyle kime ne anlattığınızı sanıyorsunuz?
Ne idüğü belirsiz birtakım soyut hacimler kesip biçerek, aydın düşmanı çevrelerin sizinle "entel" diye dalga geçebilmelerine çanak tuttuğunuzun farkında değil misiniz? "Canım, nasıl olsa kıranlar çember sakallılar" deyip geçmek, işin en kolayına kaçmak olmuyor mu?
Ama bu güç ve zahmetli bir yol tabii, bir Türk Heykeli yaratmak, bir sentez yapmak, olmayan bir geleneği kurmanın onuruna kavuşmak. Hem heykeli yontmak, hem heykelin seyircisini yontmak, hem de kendini yontmak sanatçı olarak...