bugün

işte aşağıda bahsi gecen zatın rızasını kazanmaktır.

okumaktan kendimi alamadığım metindir

Başını kaldır, kendini tanıttırmak isteyen fa'al ve kudretli bir
Zâtın hârika işlerine bak. Sen başıboş olmadığın gibi, bu hadiseler de
başıboş olamazlar. Herbirisi çok hikmetli vazifeler peşinde
koşturuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar"
diye ihtar ediyorlar.
ayet-ül kübra'dan
Şimdi, bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara; yerden, dağlardan
kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü, onlara terettüb eden âsâr-ı
rahmet olan faydaların ve semerelerin şehâdetiyle ve dağlarda bir
mîzan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mîzan-ı hikmetle
gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki, bir Rabb-i Hakîmin
teshîriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, Onun emrine
heyecanla imtisâl etmeleridir.

Şimdi, yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envaına
bak. Bunların tezyinâtları ve menfaatli hâsiyetleri bir Sâni-i Hakîmin
tezyini ile, tertibi ile, tedbîri ile, tasviri ile olduğunu onlara
müteallik hakîmâne faydaları ve mesâlih-i hayatiye ve levâzımât-ı
insaniye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvâfık bir tarzda ihzârları
gösteriyor.

Şimdi, çiçeklere, meyvelere bak. Bunların gülümsemeleri ve tatları ve
güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri bir Sâni-i Kerîmin, bir
Mün'im-i Rahîmin sofrasında birer tarife, birer dâvetnâme hükmünde
olarak muhtelif renk ve koku ve tatlarla her neve ayrı ayrı tarife ve
dâvetnâme olarak verilmiştir.

Şimdi, kuşlara bak. Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni-i
Hakîmin intak ve söyletmesi olduğuna delil-i katî ise, hayret verir
bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyât ve ifade-i maksad
etmeleridir.

Şimdi, bulutlara bak. Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına
ve şimşek ile gök gürlemesi boş bir gürültü olmadığına katî delil ise;
hâlî bir boşlukta o acâibi icâd etmek ve onlardan âb-ı hayat
hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak
zîhayatlara emzirmek gösteriyor ki, o şırıltı, o gürültü gayet mânidar
ve hikmettardır ki; bir Rabb-i Kerîmin emriyle müştaklara o yağmur
bağırıyor ki, "Sizlere müjde, geliyoruz!" mânâsını ifade ederler.

Şimdi göğe bak, gök içinde hadsiz ecrâmdan yalnız kamere dikkat et.
Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîmin emriyle olduğu, ona müteallik ve
yeryüzüne âit mühim hikmetlerdir ki, başka yerde beyân ettiğimizden,
kısa kesiyoruz.

işte, ziyâdan tut, tâ kamere kadar saydığımız küllî unsurlar, gayet
geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar, bir Vâcibü'l-
Vücudun vahdetini ve kemâl-i kudretini ve azamet-i saltanatını
gösterir, ilân ederler.

20. pencerden