evet bilim yokken insanlar en ufak bir hastalıktan gidiyormuş. baya gereksiz bilim yahu. insaların ömrü kısaymış. baya gereksiz evet.
ilaç endüstrisinin işe yaramayan ilaçları yarıyor gibi gösterdiği, ilaç satmak için hastalık icat ettiği söylenmektedir.

Öncelikle, doğada canlılar varoluşunu sürdürdüğü sürece hastalık kavramı da var olacaktır. Bunun sebebi doğuştan gelen genetik altyapının, çevresel koşullar altında hayatta kalış mücadelesinin kaderini belirleyecek olmasıdır. Biz insanlar da dahil olmak üzere tüm canlılar ömürleri boyunca çevre değişkenlerine adapte olmak zorundadır. Hastalıklar da yaşam süresince olumsuz çevre faktörleri (kimyasallara maruziyet, hava kirliliği, açlık, aşırı veya yanlış beslenme, kazalar vb.) enfeksiyonlar, yaşlanma, genetik yatkınlıklar gibi birçok sebebe bağlı olarak “adapte olamayan” organ ya da dokulardan kaynaklanır.

5000 yıllık tıp tarihinden bu yana (belki de çok daha eski) hastalıklara isimler konulup tedaviler düzenlenmeye çalışılmıştır. Eskiden yalnız “hekimler” varken, bugün ortopedistlerin, iç hastalıkları uzmanlarının, jinekologların, kardiyologların, psikiyatrların, diş hekimlerinin vb. olmasının sebebi, tıp alanındaki bilgilerin birikmesiyle hastalıkların tanımlanmasının artması, hastalıkların gruplandırılması ve her bir hastalık grubu için ayrı uzmanlık alanının oluşması ihtiyacından kaynaklanır.

Tıp teknolojilerinin her geçen gün gelişmesi insan sağlığına çok daha yakından bakılmasına olanak vermekte ve yeni hastalıkların tanımlanmasıyla sonuçlanabilmektedir. Ancak fizyolojik bir durumun “hastalık” olarak adlandırılması ilaç firmalarının değil, hekimlerin inisiyatifindedir.

Doktora gittiğinizde size tavsiye edilen ilaçların “gereksiz yere” olduğunu düşünmeniz, karşınızdaki hekimin ilaç firmaları tarafından kandırıldığına inanmanız anlamına gelir. Sizi ilaç firması temsilcileri değil, hekiminiz muayene eder. Hekimler aldıkları tıp eğitimiyle, hayatları boyunca kendi alanlarındaki gelişmeleri takip etmekte ve şikayetlerinizi dinlemek, hastalığınızı teşhis etmek, sıkıntılarınızı gidermek veya daha kötü olabilecek durumları engellemek için, o günün tıp imkanlarıyla, size tedavi düzenlemekten sorumludurlar. Bir ilacın sizin için işe yarayıp yaramayacağına karar verecek kişi hekiminizdir. Burada hekimin kandırılmış olduğunu düşünmek oldukça acımasızdır. Her alanda olduğu gibi, bir hekimin başarısı tıbbi donanımına bağlıdır.

Size önerilen tedaviden ikna olmamanız durumunda her zaman başka bir hekime daha danışabilirsiniz. Bu, “zaten ilaç şirketleri/doktorlar/hastaneler bizden para kazanıyor” diye düşünerek güvensizliğinizi perçinlemekten daha faydalı olacaktır. Tıp hata payını her zaman gözetir. Bazı ilaçların yerini daha farklı ilaçlara bırakması veya tamamen kullanımdan kaldırılması, yine özverili bilim insanlarının geri bildirimleri sayesindedir.
“Kanserin çaresi” diye bir tanımlama yoktur. Kanser yüzlerce farklı tipi olan, kimi zaman onlarca farklı genetik mutasyonu bünyesinde barındıran bir hastalığın genel adıdır. Bugün tanımlanmış 200’den fazla kanser türü vardır ve her kanser türünün ortaya çıkış hikayesi hem kanserden kansere hem de hastadan hastaya çeşitlilik göstermektedir. 4 Nisan 2018 itibariyle kanserlerle ilgili 3.642.995 adet araştırma makalesi yayınlanmış olmasına rağmen “kanserin çaresini bulduk” diyen tek bir araştırma ekibi yoktur. Çünkü tedaviye yönelik yapılan araştırmalar her bir kanser türüne özel olarak tasarlanmaktadır.

Eğer kansere bir çare bulmaktan söz edilecekse bu, örneğin “Ek mutasyon barındırmayan ancak tirozin kinaz inhibitörlerine de yanıt vermeyen kronik myeloid lösemi hastalarında yüzde yüz başarı sağlayan bir tedavi bulundu!” şeklinde olabilir. Bu ifadeden fark edilebileceği gibi, tek bir kanser türüyle ilgili bile oldukça fazla değişken ve bilinmeyen vardır. Bu durumda “kansere çare bulundu” demek oldukça sığ ve yanıltıcı bir ifade olacaktır.

Bugün bazı kanser türlerinin tedavilerinde kullanıma geçen akıllı ilaçlar oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bu başarının kaynağı, o kanser türünü yenebilmek için hedef moleküllerin keşfedilmesinde yatmaktadır. Dolayısıyla kanser araştırmaları sadece tedavi etme üzerine değil, hangi kanser türü üzerinde çalışılacaksa o kanserin biyolojisinin anlaşılmasına yönelik de yapılmaktadır. Her hastalığın kendine özgü biyolojisi ne kadar iyi anlaşılırsa tedaviye giden yol o kadar kısalır. Ancak bu hiç de kolay değildir ve yüzlerce bilim insanı halihazırda çalışmalarına süratle devam etmektedir. Ekonomik olarak bakacak olursak, tek bir ilaç için bile araştırmalara milyonlarca dolar harcayan bir firma “mucizevi bir ilaç” bulmasına ve bundan çok daha fazla para kazanabilecek olmasına rağmen neden bunu bünyesinde gizli tutsun? Peki, o mucizevi ilacın “gerçekten mucizevi” olduğunu göstermek için yapılması gereken çetrefilli klinik araştırmalar, binlerce bilim insanının gözü önünde sürerken, iletişimin bu kadar yaygın olduğu bir devirde nasıl gizli kalabilir?

Bazı kritik hastalarda rutin kemoterapötik tedavilerin yerine, faz çalışmaları henüz tamamlanmamış ancak başarılı olacağı düşünülen “deneysel” tedavilerin uygulanabilir olması ve sonucunda hastanın kısa vadede veya uzun vadede fayda görmesi, geleneksel kanser tedavilerine şüpheyle bakılmasına yol açabilmektedir. Ancak deneysel tedavilerin rutin tedaviler olarak kabul görmesi yukarıda bahsedilen uzun süreçler sonucunda olmaktadır.
Bazı hastalıklar, maalesef, icat ediliyor.
bilim felsefe gibidir, nereye çekilirse oraya gider.
(bkz: ölümü gösterip sıtmaya razı etmek)
Hipokrat görse kemikleri sızlardı.
Ama bu her zaman böyle olmadı. Bunu da bilmek lazım.
Şimdi hep böyle mi yapılıyor? Bunun da ayırdına varmak lazım.

Not : arkadaş ya siyahız ya beyaz. Ama hayat öyle değil.
göt herifler o zaman ilaç almayın. en ufak bir hastalıkta ilaç alırsanız götsünüz tamam mı ?
Bilimi suçlamak için yeterli değildir. Bilimi aç gözlü toplumlara bırakan biziz. 100 sene boyunca devam eden siyasi kavgalarla buraya kadar gelebildik.
Modern bilimdir.
görsel
bunun en son örneği ise:

(bkz: hpv)
ekmeklerinin peşindedirler. önce hastalık olacak ki panzehirini satabilsinler. her sene domuz gribi dana gribi kuş gribi tavşan gribi gibi sıralı gidiyorlar. masum hayvanları da alet ediyorlar ipneler.
Sadece hastalık olarak değil toplum mühendislerince "hasta beyinli"insanlar yaratip birbirine kirdiriyorlar.