bugün

hayatın yaşattığı sıkıntıları gerek konum gerekse yapı gereği kimseye belli edemeden, anlatamadan yaşamaktır.
(bkz: kan kusup kizilcik serbeti ictim demek)
zordur.
icinde kopan fırtınaları, bir seylerden hep eksik veya mahrum olmanın ezikligini, neyi ve kimi cok ozledigini bilmeden sadece cok ozledim demeyi, sana emek verenleri kırmamak adına belki de hep mutlu gibi gorunmeyi kimseye bir seylerin eksik oldugunu aslında gercegin bu olmadıgını farkettirmeden , hep sapasaglam gorunmeye cabalamak, sadece cabalamak ne kadar basarılı olunur bilinmez ama gercek su ki cidden cok yıpratıcı ve zordur bir gun bir yerde patlak verir patlayıncaya kadar en azından gunu kurtarmak adına kisinin kendi gucu ustunde bir guc gostermesi.
genellikle gurur sebebiyle yapılır. içten içe bağırası gelir; sinirinden, üzüntüsünden çatlar hatta gözleri yaşarmak üzredir şahsın. fakat o takındığı gülümsemesiyle bi nevi mutluluk oyunu oyamaktır.
duyguların düşüncelerin içe gömülmesi, eğer uzun süre bu oyunu oynadıysanız artık kişiliğinizin bir parçası olur yapışır kalır. başlarda kendinizle gurur duyarsınız hatta. ama zaman geçtikçe gücünüz azalır, kalbinizin üzerinde artan yükü taşıyamayacağınızı yıkıldığınızı hissettiğiniz an sonradan elinizde kalacağını bildiğiniz kuru dal parçalarına tutunur kalkarsınız. güçsüzsünüzdür, ama öyle görünmek zorundasınızdır, çok zor hem de çok.
"Dışarıdan güçlü görünüyor olabilirsin, ama unutma ki savaşlar içeride kazanılır."
*
oyunculuk yeteneğinizi geliştirebilecek bir fiildir. zaman zaman yaparız, kimimiz beceremeyiz ama güçlü görününce herkes tarafından beğeni toplayacağımızı düşünürüz. güçlü olun tamam da fazla gurur yapmayın, duygularınızı insanlara söylemelisiniz. bunu bilmeleri hakları. anladım, güçlüydün ama ben de seni dinlemeye hazırdım.
aslında acaip güçsüz olup bunu kamufle etmek için güçlüymüş gibi görünmeye çalışmaktır. amaç yumuşak karnı başkalarına deşifre etmeyip acı çekmemektir. başlarda işe yarar. işe yaraması hoşunuza bile gider. kimse size "neyin var? ne oldu? " gibi açıklama gerektiren sorular sormaz, ben hallederim milli marşınızdır. ama işi abartıp bir insanın zaman zaman güçsüz de olabileceğinin gayet doğal olduğunu unutup, bunun bir kamuflaj olduğunu unutup kişi de buna inanmaya başladığında olaylar başlar. ne zaman sorun çözücü, dert çekici paratoner olduğunuzu, ne zaman bir okyanus gibi sessizleştiğinizi, sen halledersinlerin kişi üstünde nasıl bir baskı oluşturduğunu, ne ara yalnız kaldığınızı anlamazsınız bile. üstünüze yapışmıştır artık. asla güçsüz olamazsınız, asla bir derdiniz olamaz, asla mutsuz olamazsınız. çevrenizdekiler anlatsanız da inanmazlar "hadi canım sendeee sen halledersin kızıımm" cümleleri sık sık duyulur. velhasıl kelam bir kere güçlü görünmeyi seçerseniz, artık güçsüz olma lüksünüz yoktur. yapıştı mı çıkmaz melet...
tek sebebi vardır güçsüz yanınızı deşifre etmeme isteği.

yıllardır toplumda bize öğretilen nedir? erkekler güçsüz olmaz. sırf ondan ötürü.

ya da kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime mevzusu.
duygusuz gözükmekle karıştırılandır. oysa duyguların fazla olmasından kaynaklanır güçlü görünme isteği.
öyle bir maske ki altındakini görebilenden kaçıp uzaklaşma isteği uyandırıp, üstüne bir de bağımlılık yapan.
zaafları ve zayıflıkları kamufle etmekte uzmanlaşmak. uzun vadede yorgun düşürür.
allah vergisi bir özelliktir. güçlü görünmek her zaman vakur bir görünüşe sahip olmak değildir. sanki hayatı süpermiş gibi derdini kimseye fark ettirmemektir. ancak şöyle de bir durum peyda olur ki, insanlar size dertsiz tasasız insan gözüyle bakarlar.
yorucudur...içten içe yıpratır...