bugün

"yavuz sultan selim 28 ağustos 1516'da ridaniye seferine giderken susuzluk çeken halkı görünce askere emir verir ve tam 12 musluklu büyük bir hayrat olarak muş'ta bir çeşme yaptırır. yavuz sultan selim giderken yaptırdığı çeşmeyi dönüşte suyu kesilmiş ve harap vaziyette bulunca; tekrar eskisi gibi inşa eder ve üzerine de aşağıdaki mısraları, bizzat kendisi kaleme aldırarak yazdırır.

kürde fırsat verme yarâb dehre sultan olmasın,
ayağını çarık sıksın gönlü huzur bulmasın.

vur sopayı, al haracı karnı bile doymasın,
ol çeşmeden gâvur içsin kürde nasip olmasın

vasiyetim oldur kim,
kürd bin kerre yalvarsın, inanma kanma,
yakana bit, kapına kürd dadandırma.
esrik yitişler eprimis bir sarkacti kosnullugun
diye devam eder bu harikalar şiir.
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden…
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

(bkz: can yücel)
bugün veya ilerlereyecek günlere ithafen bırakılan şiir/şiirlerdir.

ö zlersın sevdıgını olsada senınle
z amanla alısırsın varlıgına tüm benliğinle
l azım olur sana gunduzunde gecende
e n guzel anlarını yasarsın olunca senınle
r uyalara dalarsın onunla bırlıkte
s ana yakın olur nefesınle
i lk gunku askı yasarsın tum bedenınde
n e olursa olsun sahıpleırsın olur senın aynı bedende....
lafın gelişi sevdalar darma duman içim dışım,
bir tek sen yoksun ama anlamaz ki deli dumrul başım,
seni düşündükçe her gün her saat nasıl kurusun ki göz yaşım,
ben arayışta değilim hayır, yokluğun tek acım.
Seni, anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.

Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...

Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.

Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...

Ahmet arif - hasretinden prangalar eskittim.
Ne zamandır şiir yazmıyorum, ama and olsun "o" gün burayı dizelere boğacağım.
Bir merdiven bilirim ben
her basamağı rahatlıkla çıkarsın
ama geri inmek yasak
sonu yok uçsuz bucaksız
zaman derler bu merdivene
bazen düşerim canım yanar
her canım yandığında daha çabuk buyurum
ama geriye donemem...
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah’a inanmaktır..
https://www.youtube.com/watch?v=Us4-2QDFYj0

kadinlar susarak gider

çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için.

birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez.

erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der.

erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir.

kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar.

bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar.

sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır.

genellikle ne cevap alır? abuk sabuk konuşma!
gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır.

yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez.

bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının.

yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur.

daha önemlisi, o adamı hala seviyordur.

kadın susarak gider!

en önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir.

o gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir.

ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir.

yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir.

kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir.

her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider.

ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır.

bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
çatlak yüreğimle türkülü yollara,
düştüm ki o kadar olur.
seke seke ben geldim,
sike sike gidiyorum.

Can yücel.
Martılardan duygulanmadım hiç,
ne tuhaf!
Ben belki denizden bile eski biriyim.

didemim madak.
Ve hazan başlamıştır...

Eylüldür ya;
Yaprak her tutunduğu daldan
Önce kurur, sonra düşer

insandır ya;
O da her güvendiği daldan
Önce kırılır, sonra düşer
adın geçtiğinde susmasını öğrenecektim güya
her cama kan üfleyip
ortancaların sabrıyla bakacaktım dünyaya.
sesimi kimin kalbinde düşürdüğümü unutacak
uğrun uğrun giden rüzgara katılacaktım.

sürdükçe zaman
yemin düşürdüğüm kelimeler de
döndü sırtını bana.

sesimde gam evleri
dudaklarımda kuyu:
bir kayaya yaslanıp
bozbulanık sudan içtim:

ölüm içtim
ölüm içtim
ölüm içtim

yarıldı dünya

duymadın mı sevgilim?

kemal varol
Özdemir Asaf Eskisi kadar özlemiyorum seni.
seni ilk gördüğüm andan itibaren
seni seven bendim bir tek ben
o gülüşün o bakışlarınla
yaktın beni ta derinden..
artık dayanmak çok zor oldu
her gün seni sensiz yaşamak
zaten bu gönül ilk senle coştu
ve bir tek seninle son bulacak
aldırma dilim söylese de
inan bana kalbim hep seninle..

git ne olursun daha fazla acı çektirme bana
git ne olursun bir daha gözlerimin için bakma
sana her baktığımda içim gidiyor adeta
git ne olursun beni düşünme
bu kalp sensiz hiç atmasa da..
"ama biz dağınık kaldık.
sevgimizle, sevgisizliğimizle.
mutluluğumuzla, mutsuzluğumuzla.
özlemlerimizle, yitikliğimizle.
her neyse, her neyse."

edip cansever
Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur

Sunay AKIN
''kapılardan ibarettir yaşam,
biri kapanır, diğeri açılır...''
kostüm düz bir takım elbiseydi..

bir dilekti sevgili..

söyle gökyüzü nerelere gitti.
Fırka, parti diye halkın boğazından sıkarak,
Milletin on senedir olmuş idi mengenesi.
Kazdığı câh-ı belâya yine kendi düştü.
Örsünü, kıskacını s..tiğimin çingenesi
--spoiler--

Yankımızı tutsak. Duvarlara çarpa çarpa büyüyen.
Tutsak “tutsak “ özgürlüğümüzü. Duvarlara çarpa çarpa büyüyen
Birbirimizi tutsak. Birbirimize tutsak olsak.
Bir köye ilk kez birlikte gitsek.
Saçların saçlarıma karışsa yüzün yüzüme
Bir çocuk defterini düşürmese. Hayatın kaçağı.
Evler üstümüze üstümüze ürümese. insanlar.
Çıkarsak ülkemizin tarihinden bir yanlışı.
Tarihî bir yanlışı. Geriye kalan nedir.
“Batı notları” ve mavi bir gecenin barışı

Bir ağıtı büyütüyorum. Ağıtla yıkanmış bir geceyi büyütüyorum.
Bütün geceleri büyütüyorum. Ağıt yakmak ulusuma vergidir.
Bütün ağıtları yakıyorum.
Yeni ağıtlar doğuyor küllerinden.
Adın kalbimde kanıyor.

--spoiler--
Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
istersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
için ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...

Necip fazıl k. - bekleyen.
Türkü aşığını olduğunu bilmiyordum ,
ip uzunluğunda ve ip kadar ince sevmişsin...

Kivircik bey
(bkz: uzun ince bir yoldayım)
kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

Mısralarını ihtiva eden o uzun murathan mungan şiiridir. Yine kışı hatırlattı.