bugün

--spoiler--
sik bakalım sik bakalım
adaletin anasını sik bakalım
müdürleri kov, savcıları sür
işin sonu ne bakalım...
--spoiler--
Yerinde bir karar olacaktır. Tabi bu kişilere iftira atıp itibarsızlaştırma politikası yürütülmezse.
deniz feneri savcılarına karşı dava açan o şerefsizler kimlerse, bugün o emniyet mensuplarını görevden alan şerefsizler de aynıdır.

akp mensubu olan birçok şerefsizin tek derdi, sahte Müslüman kisvesi altında her türlü soysuzluğu yapmaktır.
akp, bugünlere gelirken kendi şerefsizlerini besledi, büyüttü.

ödül işine gelince, o bu ülkede ancak şakşakçılara verilir.
sonuç olarak bir "temiz eller" operasyonu olsa ve böyle pislikler ortaya dökülse de operasyonu yapan savcıların sadece "görev aşkı" ile bu işi yapmadıkları hükümet ile cemaat arasında "taraf" oldukları kanaati toplumda olduğu gibi bende de bulunmaktadır. konu yargı olduğunda "bağımsız" olunması gerektiği kanaatindeyim. "birilerinin tetikçisi" olarak görülmek yargıya vurulacak en büyük darbedir.

ben her zaman "ilkeleri" savunurum. "yolsuzluk" kim yaparsa / hangi parti mensubu yaparsa yapsın yanlıştır. hatta hırsızlıktan da ağırdır zira sadece bir kişinin değil tüm milletin "hakkı" çalınmaktadır. üzeri kapatılmamalıdır. toplumdaki adalet inancı zedelenmemelidir.

bu bağlamda soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini engelleyen de kendisinden "ak" diye bahsetmemelidir!

buna karşın gelen bir ihbarla ya da rutin olarak görevlerini yapanlar da kahraman olarak görülmemelidir. zaten işini yapan adamlara ödül verilmesi yersizdir.
ancak toplumda yaygın olan siyasete güvensizlik hissi "bunlar nasıl olsa bu işi örterler. yapanın yanına kar kalır" inancı görevini yapan memurları bile "kahraman" mertebesine yükseltmektedir. zira benzer durumda olan arkadaşları "başıma bir iş gelir korkusu" ile yanlışlara göz yummaktadırlar.

bu bağlamda gezi parkı olaylarında ön plana çıkan müezzin Fuat yıldırım'ı tekrar hatırlayalım. "yalan söyleyemem! içki içildiğini görmedim"
acaba kaç meslektaşı daha bunu söyleyecek yüreğe sahip?
Allah yolunda olmak bu demektir. dinin emirlerini "korku" nedeniyle terk etmemektir.
"aman ben şimdi yalan söyleyeyim ki başbakanımız yalancı konumuna düşmesin. ben nasıl olsa tövbe ederim. Allah affeder ama rte affetmez" türü korkular ya da kutsal değerleri günlük siyasete feda etmeler insanın öncelikle kendi ilkelerine ihanet etmesine yol açar. sonrasında günlük çıkarlar adına dinin, yasaların, insanlığın ilkelerinin çürüdüğüne şahit oluruz. kokuşmuşluk öyle bir hal alır ki atasözlerine yansır: "bal tutan parmağını yalar"
odullerini almislardir an itibariyla.
gezi olaylarında polise tekme tokat, taş,sopa saldıranların vermiş olduğu ödüllendirmedir. ulan dönekler şimdi katil polis dedikleriniz kahraman polis oldu, istifa diye bağırdığınız emniyet müdürü şimdi aslan oldu he.